Translation of "Bilet" in English

- Bilet, lütfen.
- Bilet lütfen.

Ticket, please.

Bilet kalmadı.

There are no tickets left.

Bilet, lütfen.

Ticket, please.

Bilet alamadım.

I wasn't able to buy a ticket.

Ama bilet almıyorsan

but not buying it

Açık bilet alalım.

Let's get an open ticket.

Bilet kontrol ediyordu.

He was checking a ticket.

Bilet kaç para?

How much is the ticket?

Bu bilet kağıttan.

This ticket is paper.

Tom bilet almadı.

Tom didn't buy a ticket.

Bilet standı nerede?

- Where is the ticket window?
- Where's the ticket booth?

Bilet gerekli değildi.

- No tickets are needed.
- Tickets aren't required.

Bu, bilet kuyruğu.

This is the ticket line.

Bilet gişesi nerede?

Where is the ticket window?

Bilet ne kadardı?

How much was the ticket?

Bilet ofisi nerede?

Where is the ticket office?

Bir bilet almalıydım.

- I should've gotten a ticket.
- I should have gotten a ticket.

Kaç bilet alacaksın?

How many tickets will you buy?

Bir bilet almadım.

I didn't buy a ticket.

Üç bilet aldım.

I bought three tickets.

Bir bilet alacağım.

I'll buy a ticket.

Boston'a iki bilet.

Two tickets to Boston.

Bu bilet iadesiz.

This ticket is non-refundable.

- Bir bilet verir misin?
- Bir bilet verir misiniz lütfen?
- Bir bilet alabilir miyim lütfen?

Can I have a ticket please?

- Nereden bir bilet alabilirim?
- Nerede bir bilet satın alabilirim?

Where can I buy a ticket?

- Nasıl bilet alacağımı bilmiyorum.
- Ben nasıl bilet alacağımı bilmiyorum.

I don't know how to buy a ticket.

Bilet alacak param yoktu.

I had no money to buy the ticket.

Otobüs bilet ücreti arttırıldı.

The bus fare was raised.

Nereden bilet satın alabilirim?

Where can I buy tickets?

Bilet bir hafta geçerlidir.

The ticket is valid for a week.

Tom bilet parasını ödedi.

Tom paid the fare.

Bilet ne kadar geçerlidir?

How long is the ticket good for?

Bir bilet istiyor musun?

Do you want a ticket?

Tom ücretsiz bilet aldı.

Tom got the ticket for free.

Bu bir kağıt bilet.

This is a paper ticket.

Segovia'ya bilet ne kadar?

How much is a ticket to Segovia?

Bu bilet bana verildi.

I was given this ticket.

Kaç tane bilet aldın?

How many tickets did you get?

Bu bilet kâğıttan yapılmış.

This ticket is made ​​out of paper.

Ben bir bilet aldım.

I bought a ticket.

Ücretsiz bir bilet aldım.

I got a ticket for free.

Nasıl bilet alacağımı bilmiyorum.

I don't know how to buy a ticket.

Malmo'ya iki bilet aldım.

I bought two tickets to Malmo.

Bilet fiyatı ne kadar?

- What's the price of a ticket?
- How much is a ticket?

Bir bilet ne kadar?

How much does a ticket cost?

Bir bilet ne kadar.

How much is a ticket?

Ben kesinlikle bilet alacağım.

I'll definitely buy ticket.

Üç bilet istiyorum, lütfen.

I'd like three tickets, please.

Bir bilet istiyorum, lütfen.

I'd like one ticket, please.

Bu ücretsiz bir bilet.

This is a free ticket.

Bilet kuyruğu inanılmaz uzun.

The queue for buying tickets was unbelievably long.

Tom bir bilet aldı.

Tom bought a ticket.

Trende bilet satın alabilirsiniz.

You can buy a ticket on the train.

Boston'a bir bilet aldım.

I bought a ticket to Boston.

Bir bilet satın alabildim.

I was able to buy a ticket.

Size birkaç bilet alabilirim.

I might be able to get you a couple of tickets.

Tom üç bilet aldı.

Tom bought three tickets.

Hiç bilet kaldı mı?

Are there any tickets left?

- Bir bakayım. Kaç bilet istiyorsunuz?
- Bir bakayım. Kaç bilet istiyorsun?

Let me check. How many tickets do you want?

- Benim için bir bilet al.
- Benim için bir bilet alın.

Get a ticket for me.

- Bilet ofisinde sıra çok uzun.
- Bilet gişesinde çok sıra var.

The queue is too long at the ticket office.

- Konser için bilet alırken zorlandım.
- Konser için bilet alırken zorluk yaşadım.

I had difficulty getting a ticket for the concert.

Lütfen bana bir bilet al.

Please get me a ticket.

Bilet satın almayı size bırakacağım.

I'll leave it to you to buy the tickets.

Gidiş dönüş bilet ücretleri nedir?

What's the round-trip fare?

Otobüste bir bilet alabilir miyim?

Can I buy a ticket on the bus?

Bilet üç gün boyunca geçerlidir.

- The ticket holds good for three days.
- This ticket is good for three days.
- This ticket is valid for three days.
- The ticket is good for three days.

Konser için iki bilet edindim.

I managed to acquire two tickets for the concert.

O çift bilet ücreti ödedi.

He paid double fare.

Bana bir bilet al, lütfen.

Get me a ticket, please.

Burada önceden bilet satıyor musunuz?

Do you sell advance tickets here?

Bu bilet bir ay geçerli.

This ticket holds good for a month.

Tom bilet için ödeme yaptı.

Tom paid for the ticket.

Boston için bir bilet istiyorum.

I'd like a ticket to Boston.

Bilet gişesinde bir kuyruk var.

There is a line at the ticket office.

Bir bilet beş yüz yen.

One ticket costs five hundred yen.

Birkaç bilet peşin olarak satıldı.

A number of tickets are sold in advance.

Tom Mary'ye bir bilet aldı.

- Tom bought Mary a ticket.
- Tom bought a ticket for Mary.

Bilet üç gün için geçerlidir.

The ticket is good for three days.

Sanırım önceden bir bilet aldın.

I suppose you've already bought a ticket.

Sana da bir bilet alacağım.

I'm going to get you a ticket, too.

Bir bilet isterseniz elinizi kaldırın.

If you want a ticket, please raise your hand.

Kaç tane bilet satın aldın?

- How many tickets did you get?
- How many tickets did you buy?

Bana bir bilet alabilir misin?

Can you buy me a ticket?

Konser için iki bilet aldım.

I bought two tickets for a concert.

Otomattan da bilet satın alabilirsin.

You can buy the ticket from the vending machine too.

Her seyirci bilet satın alır.

Every spectator buys a ticket.

Bilet satışları pazartesi günü başlayacak.

Ticket sales will begin Monday.

Lütfen bana bilet numaranızı söyleyin.

Please tell me your ticket number.

Sana bir bilet almayı deneyebilirim.

I could try to get you a ticket.

Malmö’ye iki bilet satın aldım.

I bought two tickets to Malmo.

Şimdiye kadar otuz bilet sattım.

I've sold thirty tickets so far.

Tom Bükreş'e bir bilet aldı.

Tom bought a ticket to Bucharest.

Ben iki bilet istiyorum, lütfen.

I'd like two tickets, please.

Dört tane bilet istiyorum, lütfen.

I'd like four tickets, please.