Translation of "çan" in English

Çan var.

There's the bell.

Oh, çan çalıyor.

There goes the bell.

Biz çan tarafından kurtarıldık.

We were saved by the bell.

Sen çan eğrisinin tepesindesin.

- You're on top of the bell curve.
- You are on top of a Gaussian curve.

Tom bir çan dökümcüsüdür.

- Tom is a bellfounder.
- Tom is a bell maker.

Tom bir çan yapımcısıdır.

- Tom is a bellfounder.
- Tom is a bell maker.

Bir çan kadar açıktır.

It's as clear as a bell.

- Yarasasız bir çan kulesine nasıl sahip olabilirsin?
- Yarasasız çan kulesi olamaz.

How can you have a belfry without bats?

Ad bana bir çan çaldı.

The name rang a bell in me.

Savaş sırasında birçok çan erittiler.

During the war, they melted down a lot of bells.

Bronz çan güzel ses veriyor.

The bronze bell sounds nice.

Kilisenin yakından çan sesini duyabiliyorduk.

We could hear the bells ringing from a nearby church.

- Zil yine çaldı.
- Çan yine çaldı.

The bell rang again.

Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.

The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.

- O zil saat sekizde çalar.
- O çan saat sekizde çalar.

That bell rings at eight.