Translation of "çağrısı" in English

0.009 sec.

Examples of using "çağrısı" in a sentence and their english translations:

Zamanımızın çağrısı.

The calling of our time.

Yardım çağrısı yapabilirdik.

- We could've called for help.
- We could have called for help.

Bu Tom'un çağrısı.

That's Tom's call.

Bir yardım çağrısı duydum.

I heard a call for help.

Sendika grev çağrısı yaptı.

The labor union called for a strike.

Bir yardım çağrısı duydu.

He heard a cry for help.

Onların çağrısı bizim çağrımız olmalı.

So their call should be our calling.

Karşı Haçlı seferi çağrısı yapmasıdır

against the Ottomans will relieve some of the pressure on Wallachia.

Tom bir telefon çağrısı bekliyor.

Tom is waiting for a telephone call.

Ondan bir telefon çağrısı aldım.

I had a telephone call from her.

Tom'dan bir telefon çağrısı aldım.

I got a phone call from Tom.

Tom bir 911 çağrısı yaptı.

Tom made a 911 call.

Bunun onun çağrısı olduğunu biliyorum.

I know it's his call.

Tom onun çağrısı olduğunu biliyor.

Tom knows it's his call.

Yarın sabah yedide uyandırma çağrısı istiyorum.

I'd like a wake-up call at seven tomorrow morning.

Tom hastaneden bir telefon çağrısı aldı.

Tom got a phonecall from the hospital.

- Bu Tom'un çağrısı.
- Bu Tom'un kararı.

That's Tom's call.

Tom kötü bir yargılama çağrısı yaptı

Tom made a bad judgment call.

Yarın sabah altıda uyandırma çağrısı istiyorum.

I'd like a wake-up call at six tomorrow morning.

O, yardım çağrısı yapan birini duydu.

She heard someone calling for help.

Bay Takakura'dan bir telefon çağrısı geldi.

You had a phone call from Mr Takakura.

Tom Mary'den bir telefon çağrısı aldı.

- Tom got a phone call from Mary.
- Tom received a phone call from Mary.

Mennad Baya'dan bir telefon çağrısı aldı.

Mennad got a phone call from Baya.

Bazı Hindu liderler Müslümanlara şiddet çağrısı yapıyor.

Some Hindu leaders are calling for violence against Muslims.

Brown adında bir kişiden bir telefon çağrısı var.

There's a telephone call from a person named Brown.

Evimden ayrılmak üzereyken ondan bir telefon çağrısı aldım.

When I was about to leave my house, I got a phone call from her.

Ben bir genç kızın yardım çağrısı yaptığını duydum.

I heard a young girl call for help.

Az önce Tom'dan bir telefon çağrısı daha aldım.

I just got another phone call from Tom.

- Sami, saat 18'de bir telefon çağrısı aldı.
- Sami öğleden sonra saat 6'da bir telefon çağrısı aldı.

Sami received a phone call at 6 pm.

Tom polisten yıkıcı haberle ilgili bir telefon çağrısı aldı.

Tom got a phone call from the police with devastating news.

İlk saldırı dalgası kesildikten sonra, Lannes'ın gönüllü çağrısı cevapsız kaldı.

After the first assault wave was mown down,  Lannes’ call for volunteers went unanswered.

Tom bu sabahın erken saatlerinde Mary'den bir telefon çağrısı aldı.

Tom had a telephone call from Mary early this morning.

- Fadıl bir mahkeme celbi aldı.
- Fadıl bir mahkeme çağrısı aldı.

Fadil received a court summons.

- Tom onun çağrısı olduğunu biliyor.
- Tom bunun kendi kararı olduğunu biliyor.

- Tom knows it's his call.
- Tom knows that it's his call.

1461'de Papa Haçlı seferi çağrısı yapar ancak çağrıya kimse cevap vermez

commits to the Christian cause, and by 1461 the Pope's call for a crusade rings hollow.

Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.

Tom got an emergency call and had to leave work.

Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm fakat sizin için bir telefon çağrısı var.

I'm sorry to disturb you, but there's a phone call for you.

Aylık ücreti ödediğimi düşünüyordum fakat okuldan hâlâ ödenmesi gereken fatura olduğunu söyleyen bir telefon çağrısı aldım.

- I thought I had paid the monthly fee, but I received a phone call from the school saying that the bill still needs to be paid.
- I thought that I had paid the monthly fee, but I received a phone call from the school saying that the bill still needs to be paid.

- Tom sağduyu çağrısında bulundu.
- Tom soğukkanlı olanların kazanmasını diledi.
- Tom aklıselim çağrısı yaptı.
- Tom aklıselimin galip gelmesini arzu ettiğini söyledi.

Tom pleaded for cooler heads to prevail.

- Sami, Leyla'dan başka bir telefon aldı.
- Sami, Leyla'dan bir telefon daha aldı.
- Sami, Leyla'dan başka bir telefon araması aldı.
- Sami, Leyla'dan bir telefon çağrısı daha aldı.

Sami got another phone call from Layla.