Translation of "Çalışarak" in English

0.008 sec.

Examples of using "Çalışarak" in a sentence and their english translations:

Sıkı çalışarak gerçekleştirilir.

but require doing as well.

Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.

With work, we can expand our markets.

Servetini çok çalışarak biriktirdi.

He accumulated his fortune by hard work.

Başarısına çok çalışarak ulaştı.

She attained her success through hard work.

Çok çalışarak sınavı geçti.

She passed the examination by working hard.

Biz ekmeğimizi çalışarak kazanırız.

We earn our bread by working.

Nefes almaya çalışarak kalktım.

I woke up gasping for air.

Yerel sağlık kuruluşları ile çalışarak

Working with a local health organization,

Fakat birlikte çalışarak bunu düzeltebiliriz.

But by working together, we can fix it.

Böyle az az, ortaklarımızla çalışarak,

So little by little, working with our partners,

Ve barış için birlikte çalışarak

and working together for peace,

Bütün yaz çalışarak yiyecek biriktirir.

Working all summer, it accumulates food.

Çok çalışarak hayallerinin gerçekleşmesini sağlayabilirsin.

You can make your dream come true by working hard.

Dün bütün günü çalışarak geçirdim.

Yesterday I spent the whole day working.

Bütün geceyi uyumaya çalışarak geçirdim.

I spent the whole night trying to fall asleep.

Tom bütün zamanını çalışarak geçiriyor.

Tom spends all his time studying.

Fransızca çalışarak çok zaman harcamam.

I don't spend much time studying French.

Tom çalışarak çok zaman harcar.

Tom spends a lot of time studying.

Zamanımın çoğunu Fransızca çalışarak geçirdim.

I spent a lot of my time studying French.

Bütün günü Fransızca çalışarak geçirdim.

I spent all day studying French.

Mary tüm vaktini çalışarak geçirdi.

Mary spent all her time working.

Tom bütün zamanını çalışarak geçirdi.

Tom spent all his time working.

Tom çalışarak kütüphanede saatler harcar.

Tom spends hours in the library studying.

Fransızca çalışarak çok zaman harcardım.

I used to spend a lot of time studying French.

Çok çalışarak bir şeyi başarabiliriz.

By hard work we can achieve anything.

Tom bütün günü çalışarak geçirdi.

- Tom spent the entire day studying.
- Tom spent the whole day studying.

Ders çalışarak çok zaman harcıyorum.

I spend a lot of time studying.

- Birlikte çalışarak bütün evi çabucak temizlediler.
- Birlikte çalışarak tüm evi vakit kaybetmeden temizlediler.

Working together, they cleaned the entire house in no time.

- Tom ders çalışarak bütün gece yatmadığını söylüyor.
- Tom bütün gece çalışarak yatmadığını söylüyor.

Tom says he stayed up all night studying.

Bütün geceyi test için çalışarak geçirdi.

He spent all night cramming for the test.

Hızlı bir şekilde çalışarak işi bitirdi.

He has worked out a quicker way to get the job finished.

Çok çalışarak kaybedilen zamanı telafi etti.

She made up for lost time by working hard.

Tom ders çalışarak bütün gece uyumadı.

Tom was up all night studying.

Tüm günü gönüllü olarak çalışarak geçirdim.

I spent the whole day working as a volunteer.

Ben bütün sabahı İngilizce çalışarak geçirdim.

I spent the whole morning studying English.

Onu düzeltmeye çalışarak boşa zaman harcama.

Don't waste time trying to fix it.

Tom odasında çalışarak çok zaman harcar.

Tom spends a lot of time in his room studying.

Ne yapacağımı anlamaya çalışarak sabahı geçirdim.

I spent the morning trying to figure out what to do.

Ben ders çalışarak bütün gece uyumadım.

I was up all night studying.

Tomás çalışarak çok fazla zaman harcıyor.

Tomás spends too much time working.

Tüm hafta sonunu kütüphanede çalışarak geçirdim.

- I spent the entire weekend in the library studying.
- I spent the entire weekend studying in the library.

Tom kendi başına çalışarak Fransızcada ustalaştı.

Tom mastered French studying by himself.

Bir öğrenci çalışarak çok zaman harcar.

A student spends a lot of time studying.

Zayıflamaya çalışarak jimnastik salonunda saatler harcadı.

She has spent hours at the gym trying to lose weight.

Biz sorunu çözmeye çalışarak saatler harcadık.

We spent hours trying to solve the problem.

Vaktini Tom'a yardım etmeye çalışarak harcama.

Don't waste your time trying to help Tom.

Tom piyano çalışarak çok zaman harcar.

Tom spends a lot of time practicing the piano.

Onu yapmaya çalışarak neredeyse kendimi öldürüyordum.

I almost killed myself trying to do that.

Tom bütün hafta sonunu çalışarak geçirdi.

Tom spent the whole weekend studying.

Fransızca çalışarak sadece üç saat harcadım.

I've just spent three hours studying French.

Tom bütün öğleden sonrayı çalışarak geçirdi.

Tom spent the whole afternoon studying.

Tom bütün günü ders çalışarak geçirdi.

Tom spent all day studying.

Tom günün çoğunu Fransızca çalışarak geçirdi.

Tom spent most of the day studying French.

Ders çalışarak yeterince zaman harcıyor musun?

Are you spending enough time studying?

Çalışarak harcadığından daha fazla zaman harcamalısın.

You should spend more time studying than you do.

Yardımcı olmaya çalışarak yaklaşık 20 yılımı harcadım.

and trying to help people increase their luck.

Tüm öğleden sonrayı Tom'dan sakınmaya çalışarak geçirdim.

I spent the whole afternoon trying to avoid Tom.

Tüm haftayı o rapor üzerinde çalışarak geçirdim.

I spent the whole week working on that report.

Tom'un fikrini değiştirmeye çalışarak boşa zaman harcamayacağım.

I won't waste time trying to change Tom's mind.

Bütün hayatımı başkalarına yardım etmeye çalışarak geçirdim.

I've spent my whole life trying to help others.

Tom petrol kuyularında çalışarak çok para kazandı.

Tom made a great deal of money working on oil rigs.

Bütün dünü o rapor hakkında çalışarak harcadım.

I spent all yesterday working on that report.

Burada bir hafta çalışarak ne kadar kazanabilirim?

How much could I make a week working here?

Bu rapor üzerinde çalışarak bütün geceyi geçirdim.

I spent all night working on this report.

Tom'un çalışarak daha fazla zaman harcaması gerekiyor.

Tom needs to spend more time studying.

Tom boş zamanının çoğunu Fransızca çalışarak geçirir.

Tom spends most of his free time studying French.

Onu ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcıyorsun.

You're wasting your time trying to convince him.

Bir bulmacayı birleştirmeye çalışarak zaman harcamayı seviyorum.

I love to spend time trying to put together a puzzle.

Bu alışkanlığı öldüreceğim ya da çalışarak öleceğim.

I will kill this habit or die trying.

İstasyon ekibi günlerini bilim deneylerinde çalışarak harcıyor.

The station crew spends their day working on science experiments.

Soruna bir çözüm bulmaya çalışarak saatler harcadık.

We spent hours trying to find a solution to the problem.

Bir çözüm bulmaya çalışarak beynine eziyet ediyordu.

He racked his brains, trying to find a solution.

Tom bütün günü Fransızca telaffuz çalışarak geçirdi.

Tom spent the whole day working on his French pronunciation.

Tom çok uzun bir zamanını çalışarak gecirdi.

Tom spent a lot of time studying.

Tom'u ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcıyorsun.

You're wasting your time trying to convince Tom.

Tom bütün hafta sonunu bahçesinde çalışarak geçirdi.

Tom spent the whole weekend working in his garden.

Elimden geldiğince çok çalışarak kaybolan zamanı telafi edeceğim.

I will make up for the lost time by working as hard as I can.

Birinin hayatını çalışarak geçirmesinin normal olduğunu düşünüyor musun?

Do you think it's normal to spend one's life working?

Tom asla çalışarak fazla zaman harcıyor gibi görünmüyor.

Tom never seems to spend much time studying.

O sıkı çalışarak bir burs kazanmayı başarmayı umuyor.

He expects to succeed in winning a scholarship by studying hard.

Bütün gece ne yapacağımı bulmaya çalışarak gözümü kırpmadım.

I've been up all night trying to figure out what to do.

Her gün Fransızca çalışarak ne kadar zaman harcarsın?

How much time do you spend studying French every day?

Tom kendi başına çalışarak mükemmel şekilde Fransızca öğrendi.

- Tom mastered French studying by himself.
- Tom learned French perfectly studying by himself.

Tom'un kesinlikle daha fazla çalışarak zaman harcaması gerekiyor.

Tom definitely needs to spend more time studying.

Tom Mary'nin Fransızca çalışarak zamanını boşa harcadığını düşündü.

- Tom thought Mary was wasting her time studying French.
- Tom thought that Mary was wasting her time studying French.

Tom'u ikna etmeye çalışarak zamanımı boşa harcadığımı biliyordum.

- I knew I was wasting my time trying to convince Tom.
- I knew that I was wasting my time trying to convince Tom.

Biraz ödünç para almaya çalışarak tüm kasabayı koştum.

I ran all over town trying to borrow some money.

Mümkün olduğunca çok çalışarak kayıp zamanı telafi edeceğim.

I will make up for the lost time by studying as hard as I can.

Tom'a zamanını onu yapmaya çalışarak harcamamasını tavsiye ettim.

I advised Tom not to waste his time trying to do that.

Hızlı büyüyen psikoloji ve sosyal bilimler gövdesi üzerinde çalışarak

Building on a rapidly growing body of psychology and social science,

Tom'un fikrini değiştirmesini ikna etmeye çalışarak zamanımı boşa harcamamalıydım.

I shouldn't have wasted my time trying to convince Tom to change his mind.

Onu tamir etmeye çalışarak daha fazla zaman israf etmedim.

I wouldn't waste any more time trying to fix that.

Tom konuşması üzerinde çalışarak gece yarısına kadar uyanık kaldı.

Tom stayed up late into the night working on his speech.

Fransızca çalışarak bir haftada en az üç saat geçiririm.

I spend at least three hours a week studying French.

Tom sivil polis olarak çalışarak Boston'da üç yıl geçirdi.

Tom spent three years in the Boston working as an undercover policeman.