Translation of "Hak" in Dutch

0.026 sec.

Examples of using "Hak" in a sentence and their dutch translations:

- Bunu hak ettim.
- Bunu hak etmiştim.

- Ik heb het verdiend.
- Ik verdiende het.

- Bunu hak ediyorsun.
- Bunu hak ettin.

Je verdient het.

- Sen bunu hak ettin.
- Onu hak ettin.

- Je hebt het verdiend.
- Jij hebt het verdiend.

Ödülü hak ediyorsun.

- Jij verdient de prijs.
- U verdient de prijs.
- Jullie verdienen de prijs.

Onu hak ediyorsun.

- Je verdient het.
- U verdient het.
- Jullie verdienen het.

Onu hak ettiler.

- Ze verdienden het.
- Zij verdienden het.
- Ze hebben het verdiend.
- Zij hebben het verdiend.

Onu hak ettin.

- Je hebt het verdiend.
- U heeft het verdiend.
- Jij hebt het verdiend.

Hak yerini bulur.

Eerlijk is eerlijk.

Mutluluğu hak ediyorum.

Ik verdien geluk.

Kovulmayı hak etmemiştim.

Ik verdiende niet ontslagen te worden.

Ve önemsenmeyi hak ediyorlar.

Ze verdienen goede zorg!

O bunu hak etti.

Hij verdiende het.

Bir madalyayı hak ediyorsun.

Jij verdient een medaille.

Daha fazlasını hak ediyorum.

Ik verdien meer.

Daha fazlasını hak ediyorsun.

- Je verdient meer.
- U verdient meer.
- Jullie verdienen meer.

Hepimiz saygıyı hak ediyoruz.

Wij verdienen allemaal respect.

Onlar bunu hak ediyorlar.

Ze verdienen het.

Daha iyisini hak ediyorsun.

- Jullie hebben recht op iets beters.
- Jullie hebben iets beters verdiend.

O bunu hak ediyor.

Hij verdient het.

Tom hayranlığı hak ediyor.

Tom verdient alle bewondering.

Biz onu hak ettik.

Dat hebben we verdiend.

Sen bunu hak ediyorsun.

- Je verdient het.
- Dat verdien je.

Her çaba ödülü hak ediyor.

Elke inspanning verdient een beloning.

Tom daha iyisini hak ediyor.

Tom verdient iets beters.

- Bunu hak etmiyorsun.
- Bunu hak etmiyorsunuz.
- Buna layık değilsin.
- Buna layık değilsiniz.

- Je verdient dit niet.
- U verdient dit niet.
- Jullie verdienen dit niet.

- Herkes ikinci bir şansı hak eder.
- Herkes ikinci bir şansı hak ediyor.

Iedereen verdient een tweede kans.

- Çocukları inciten insanlar merhameti hak etmez.
- Çocuklara zarar veren insanlar merhameti hak etmiyor.

Mensen die kinderen pijn doen, verdienen geen genade.

Hak ettiğimiz iyi hayat gökten yağmayacak.

Het goede leven dat we willen, zal niet als manna uit de hemel vallen.

Bunu hak etmek için ne yaptım?

Wat heb ik gedaan om dit te verdienen?

Bir özrü hak ettiğimi düşünmüyor musun?

Verdien ik volgens jullie geen verontschuldiging?

O sana hak ettiğin cezayı verir.

- Dat is je verdiende loon.
- Dat verdien je.

Bu ülke daha iyisini hak ediyor.

Dit land verdient beter.

Güney Galler Vadileri tarihinde bir hak savaşı var.

De geschiedenis van de Zuid-Wales Vallei is een gevecht om rechten.

Ben bunu hak etmiyorum ve sen bunu biliyorsun.

Ik verdien dit niet en dat weet je.

- Bunların hiçbirini hak etmiyoruz.
- Bunların hiçbirine layık değiliz.

Wij verdienen dit allemaal niet.

Tom kesinlikle o tür cezayı hak edecek bir şey yapmadı.

Tom heeft zeker niets gedaan waarvoor hij een dergelijke straf zou verdienen.

- Bence bundan daha fazlasını hak ediyorsun.
- Bence bundan daha fazlasını hak ediyorsunuz.
- Bence bundan daha fazlasına layıksın.
- Bence bundan daha fazlasına layıksınız.

Ik denk dat je meer verdient dan dat.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.

Alle mensen worden vrij en gelijk in waardigheid en rechten geboren. Zij zijn begiftigd met verstand en geweten, en behoren zich jegens elkander in een geest van broederschap te gedragen.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Alle mensen worden vrij en gelijk in waardigheid en rechten geboren. Zij zijn begiftigd met verstand en geweten, en behoren zich jegens elkander in een geest van broederschap te gedragen.