Translation of "Beraber" in Dutch

0.006 sec.

Examples of using "Beraber" in a sentence and their dutch translations:

Beraber güçlüyüz.

Samen zijn we sterker.

Bunu beraber kucaklayalım.

Laten we haar samen omarmen.

Bunu beraber yapacağız.

We zullen het samen doen.

Başka köpeklerle beraber etrafta beraber koşarak geçen zamanlar.

of tijd doorgebracht met andere honden.

Krizi hep beraber atlatabiliriz.

dan kunnen we de hele crisis vermijden.

Şimdi beraber çalışma zamanı.

- Nu is de tijd om samen te werken.
- De tijd is gekomen om samen te werken.

Çocuklarımla beraber olmayı seviyorum.

Ik hou van het samen met mijn kinderen zijn.

Haydi beraber pratik yapalım.

Laten we samen oefenen.

Beraber kahvaltı yaparız diye düşünmüştüm.

Ik dacht dat we samen zouden ontbijten.

- Biz birlikte çalıştık.
- Beraber çalıştık.

- Wij werkten samen.
- Wij hebben samen gewerkt.

Amcam ile beraber Tokya'da kalıyorum.

Ik verblijf bij mijn oom in Tokio.

Sizinle beraber çalışmaktan çok mutluyum.

Ik ben zo blij om met jullie samen te werken.

Beraber, göz korkutucu bir kalabalık oluşturuyorlar.

Samen vormen ze een intimiderende groep.

Ve genellikle bununla beraber yaşamayı tercih ederiz.

en vaak kiezen we ervoor om daarmee te leven.

Tom ve Mary beraber epey zaman geçirdiler.

Tom en Mary brengen veel tijd samen door.

- Memnuniyetle.
- Hay hay.
- Seve seve.
- Başımla beraber.

Graag.

Çocukken beraber geçirdiğimiz zamanı hiç düşünüyor musun?

- Denk je weleens aan de tijd die we samen doorbrachten toen we kinderen waren?
- Denkt u weleens aan de tijd die we samen doorbrachten toen we kinderen waren?

Ben, Noel gününde ailenle beraber olabilmene sevindim.

- Ik ben blij dat je op kerstdag bij je ouders kon zijn.
- Ik ben blij dat u op kerstdag bij uw ouders kon zijn.
- Ik ben blij dat jullie op kerstdag bij jullie ouders kon zijn.

- Birlikte buz patenine gittiler.
- Beraber buz pateni yapmaya gittiler.

Ze gingen samen schaatsen.

Yeni Ay'ın oluşturduğu gelgitten faydalanarak binlerce soydaşıyla beraber yüzeye çıkıyor.

Geholpen door de vloedgolf van de nieuwe maan... ...stijgen duizenden van haar soort richting het oppervlaktewater.

Öğretmen parmağıyla beni işaret etti ve onunla beraber gitmemi istedi.

De lerares wees met haar vinger naar mij en vroeg me om met haar mee te komen.

- Onlar bu projede beraber çalıştılar.
- Bu proje üzerinde ortaklaşa çalıştılar.

Ze werkten samen aan dit project.

- Tom'la giden başka kim vardı?
- Tom'la beraber başka kim gitti?

- Wie ging er nog mee met Tom?
- Wie is er nog met Tom meegegaan?

- Sami ve Leya beraber kelimeişehadet getirdi.
- Sami ve Leya birlikte Müslüman oldu.

Sami en Layla namen hun sjahada samen af.

- Ben sizinle birlikte gitmek istiyorum.
- Seninle beraber gitmek istiyorum.
- Ben seninle gitmek istiyorum.

Ik wil met je meegaan.

- Tom ve Mary'nin beraber çalışmayı öğrenmeleri gerek.
- Tom ve Meryem'in birlikte çalışmayı öğrenmeleri gerek.

Tom en Mary moeten leren om samen te werken.

Odaya girmesiyle beraber, masanın üzerinde bir mum yandığını fark etmesi bir oldu. Mumun daha önce orada olmadığını hatırlıyordu.

Bij het binnengaan van de kamer bemerkte hij dat er een kaars brandde op tafel. Hij herinnerde zich, dat die kaars daar tevoren niet was.