Translation of "Veriyor" in Arabic

0.007 sec.

Examples of using "Veriyor" in a sentence and their arabic translations:

Ne cevap veriyor?

ماذا كان جوابه؟

Sonra acı veriyor.

ثم، تصبح مؤلمة.

(Seyirci cevap veriyor)

(يستجيب الجمهور)

Söz veriyor musun?

- أتعدني؟
- أتعديني؟

Düşünmek acı veriyor.

التفكير يؤلم.

çok büyük cezalar veriyor

يعطي عقوبات كبيرة

Ve orada can veriyor

ويعيش هناك

Kirlilik dünyamıza zarar veriyor.

التلوث يضر كوكبنا.

Onlara dijital teknoloji dersi veriyor,

يدرسهم التكنولوجيا الرقمية

Babam tüm maaşını anneme veriyor.

أبي يعطي أمي كل راتبه الشهري.

İlki, açıkçası korkunç, aileme utanç veriyor

الأولى فظيعة بصراحة، إنها تجلب العار لعائلتي،

Ama hislere çok fazla tepki veriyor.

لكنه شديد الاستجابة لها.

Ve bana ışık veriyor. Tamam, gidelim.

‫وهذا سيمنحني بعض الإضاءة.‬ ‫حسناً، هيا بنا.‬

Ve yazın çeşit çeşit meyve veriyor.

ثم في الصيف، تثمر بالعديد من الفواكه المختلفة.

Erkekler şu iki tepkiden birini veriyor.

وللرجال استجابتين.

Kişiye iç gözlemini yapma imkanı veriyor,

أعط الشخص الفرصة للبحث بداخله،

Ve başarabilmek için ise mücadele veriyor

ويكافح من أجل النجاح

Tom tedaviye cevap veriyor gibi görünmüyor.

لايبدو أن توم يتجاوب مع العلاج

Şimdi, Hannibal gizlenmiş birliklerine saldırı işareti veriyor.

الآن، يشير حنبعل إلى قواته الخفية للهجوم

Program bu konu da hakkını veriyor yani

البرنامج يعطي هذا الحق أيضا

Teknolojimiz buna imkan veriyor mu? Hayır vermiyor.

هل تسمح تقنيتنا بذلك؟ لا لا.

Bütün kadınlara değil sadece ona cevabını veriyor

ليس فقط لجميع النساء ، ولكن لها

Bana, elektrik tüketimimin benim kontrolümde olduğu duygusunu veriyor.

أعطتني الإحساس بأنه "أنا كنت مسيطرة على استهلاكي للكهرباء."

Bu yüzden Kartaca generali devam etmeye karar veriyor.

لذا قرر الجنرال القرطاجي المضي قدمًا

Kadın kocasına veriyor fakat aslında mallar tamamen ortak

أعطتها لزوجها ، ولكن في الواقع ، البضائع بالكامل

Tıpkı bir erkek gibi atın üzerinde savaş veriyor

يحارب على الحصان مثل الرجل

Yumurtalara sifonuyla oksijen veriyor, onlara göz kulak oluyordu.

‫إنها تزود البيض‬ ‫بالأكسجين اللازم بأنبوبها، وتعتني به.‬

Benimle o şekilde konuşma hakkını sana kim veriyor?

من أعطاك الحق بأن تتحدث إلي هكذا؟

Aynı zamanda onları ele veriyor. Çoğu av hüsranla sonlanıyor.

‫كما يكشفها أيضًا.‬ ‫معظم عمليات الصيد تبوء بالفشل.‬

Siyasetle ilgilenen birisi bir gün milletvekili olmaya karar veriyor,

الشخص المهتم بالسياسة، يقرر أن يصبح نائبًا عن الشعب في أحد الأيام،

Finansal kaynağı düşük olan okullar kalitesiz araç gereçle eğitim veriyor,

تتعامل المدارس ذات الموارد المنخفضة مع تجيهزات أقل جودة،

Bu bize bir çok yaşama alanı ve laboratuvar sahası veriyor

إنه يوفر مساحة عيش كبيرة ومساحة مختبر كبيرة،

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

‫لذا، فإنها تفقد وزنها‬ ‫وتفقد قدرًا هائلًا من قوتها.‬

şimdi herkes sosyal mesaj veriyor bir tanede ben vereyim o zaman

الآن الجميع يوجه رسالة اجتماعية ، دعني أعطي واحدة في كل مرة

Bununla birlikte sahildeki Kartaca gözcüleri yaklaşan düşman filosunu tespit edip alarm veriyor.

ومع ذلك، الكشافة القرطاجية على طول الساحل تفطنت بأسطول العدو ودقت ناقوس الخطر

Ama yine de dikkat çekici olaylar var. Gelecekle ilgili haberler de veriyor bu adam.

ولكن لا تزال هناك أحداث رائعة. هذا الرجل يعطي أيضا أخبار عن المستقبل.