Translation of "Gerçek" in Arabic

0.016 sec.

Examples of using "Gerçek" in a sentence and their arabic translations:

- Evet.
- Bu gerçek.
- Gerçek bu.

هذا صحيح.

Gerçek bu.

هذه الحقيقة.

Bu gerçek.

هذا أمرٌ حقيقي.

Gerçek sorunlar,

مشاكل حقيقية،

Gerçek sayılar,

أرقام حقيقية،

Gerçek sonuçlar.

عواقب حقيقية.

İşte, gerçek bu.

هذه الحقيقة.

Fazlasıyla gerçek dışı.

كان ذلك غير واقعيّ بالمرّة.

Gerçek dünyadaki uygulamalarla

لتطبيقات في العالم الواقعي،

Bu gerçek mi?

هل هذه هي الحقيقة؟

Gerçeklik ''gerçek'' değildi.

لم يكن الواقع "حقيقة".

Gerçek amacın nedir?

ما هدفك الحقيقي؟

Hayır, gerçek değil.

لا ليس حقا.

Bu hikaye gerçek.

هذه قصة حقيقية.

- Bu inciler gerçek görünüyor.
- Bu inciler gerçek gibi.

تبدو تلك اللآلئ حقيقية.

Aslında gerçek bir beyin.

دماغ حقيقه فعلا

O bana gerçek güzelliğin

لقد أخبرتني وعلمتني

Bilin bakalım gerçek ne.

خمنوا ماذا؟

Bu, şimdi bir gerçek.

فقد أصبحت واقعاً الآن.

Bu hayalim gerçek oldu.

هذا الحلم تحقق.

Bunun gerçek olduğunu düşünemiyorlardı

لم يفكروا به كشيء حقيقي،

Ama bulduğum gerçek dünya

ولكن الواقع الذي اصطدمت به

Basit bir gerçek var:

هناك حقيقة بسيطة:

Orada gerçek oldu bile.

أصبح حقيقية في الصين.

Gerçek zamanlı bilgiler alıyorsunuz.

يمكن الحصول على إشارات فورية عن تقدمنا.

Gerçek olmayabileceğini fark ettim.

بأن الواقع ليس حقيقياً بالفعل.

Umarım hayalim gerçek olur.

آمل أن تتحقق أحلامي.

Bu gerçek bir pazarlık.

إنها صفقة جيدة.

Bana gerçek yüzünü göster.

أرني وجهك الحقيقي.

Öğretmenimiz gerçek bir idiot.

أستاذنا بالحقيقة مغفل

Tom gerçek bir erkek.

توم رجل حقيقي.

Ve gerçek bir askerî deha.

وعبقرية عسكرية حقيقية.

Hatta gerçek insanlara konser verdik.

حتى أننا عزفنا في عرض موسيقي لجمهور حقيقي.

İşte o zaman gerçek, önemli

عندما بدأنا في رؤية الأدلة

Gerçek değişim kişinin kafasının içindedir.

التغيير الحقيقي يحدث في عقولنا.

Gerçek dünyaya adım atmaya hazırlanıyordum.

كنت أستعد لدخول العالم الواقعي.

Hatta gerçek vücut çeşitliliğini destekleyen,

وحتّى تصويرهن لأفلام إباحيّة

Fakat gerçek uzmanlık bulguda bulunur.

لكن الخبراء الحقيقيون موجودون في الأدلة

Ancak doğru ise gerçek olabilir.

فقط في حالة كونها صحيحة، هي حقيقية

Bu gerçek bir insan kafatası.

حسنًا! هذه هي جمجمة بشرية حقيقية.

Gerçek, sistematik değişim zaman alıyor

التغيير الحقيقي المنهجي يستغرق وقتًا،

Gerçek şu ki sert, çetin

‫قاس وصلب وجاهز للعراك‬

Ancak gerçek çok daha akıcı

ولكن الواقع أكثر ليونةً.

O sahne bizzat gerçek oldu

هذا المشهد تحقق

Sadece tek bir gerçek var.

هناك حقيقة واحدة فقط.

Neden gerçek bir işe girmiyorsun?

لم لا تحصل على وظيفة حقيقية؟

Bu benim aradığım gerçek CD.

هذه هي الأسطوانة نفسها التي كنت أبحث عنها.

Hiç gerçek kahven var mı?

هل لديكم قهوى حقيقية؟

Doğru, samimi ve gerçek gelmiyordu.

لم أشعر أنها فكرة صحيحة٬ لم أشعر أنها صادقة ٬ لم أشعر أنها حقيقية

Hiçbir şey gerçek arkadaşlıkları bulandıramaz.

لا شيء بامكانه زعزعة الصداقات الحقيقية.

Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.

كان أمرا رائعا اللّقاء معك وجها لوجه!

Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir.

هذه القصّة الحقيقيّة لفاضل صادق.

Sami gerçek Müslümanlarla tanışmak istiyordu.

أراد سامي مقابلة مسلمين حقيقيّين.

Tom kendisinin gerçek adını vermedi.

توم لم يُعْطِ اسمه الحقيقي.

- O, gerçek olamayacak kadar çok iyi.
- Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi.

إنه أفضل من أن يكون صحيحًا.

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

- الصديق وقت الضيق.
- الصديقُ وقتَ الضيقِ.

Gözden kaçırdığımız başka bir gerçek var

التي نحتاج أن نتكلم عنها بصراحة أكثر،

Açıkçası, gerçek erkeklik rozetini takmak için

حقيقة لكى ارتدي شارة الرجولي الحقيقية،

Ama bir o kadar da gerçek.

ولكن حقيقي جدا

Evet, gerçek şu ki 43 yaşındayım.

حسنًا، الإجابة الصحيحة هي أنني أبلغ من العمر 43 عامًا،

Matematik zihnimden çıkmama ve gerçek matematikçilerle

و محاولة التعلم أكثر قليلا حول الأشياء بصفة عامة

Yani gerçek anlamıyla, dünyayı erkekler yönetiyor

فبالتالي الرجال-حرفياً- يحكمون العالم.

Gerçek zamanlı olarak onları engelleyip durdurabilirsin.

يمكنك اعتراضهم في الوقت المناسب ومنعهم.

Gerçek mi yoksa tamamen mecazi mi?

هل هو موجود حقاً أم مجرد مجاز؟

Yalvarma hepimizin başa çıktığı bir gerçek.

التوسل هو حقيقة نعيشها.

Kimi zaman gerçek anlamda oluyor bu.

حرفياً.

Insanlardaki gerçek iyiliği ortaya çıkarmanın anahtarıdır

فهذا هو الأساس في الحصول على أفضل ما في الأشخاص،

Gerçek bir kahraman seyahatine çıkmışsınız demektir.

فقد خضتم حقًا رحلة البطل الحقيقي.

Gerçek ve acı dolu hikayemi anlatmanın

وبسرد قصتي بكل الحقيقة والألم

Çünkü gerçek şu ki hastalığa yakalandığımda

لأنه في الحقيقة عندما أصابني هذا المرض،

Gerçek dayanıklıklık ve kendimizi geliştirmek için

إننا بحاجة إلى مستويات أكبر من المرونة العاطفية

Dünyamızdaki gerçek süreçleri anlamamıza yardım edebilirler.

يمكنها أن تساعدنا على فهم العمليات الحقيقية في عالمنا

Onların hepsinin aslında gerçek sahipleri yarasalar

المالكون الحقيقيون لهم جميعاً هم الخفافيش

Gerçek şu ki kıyametin eşiğinden dönmüştük

الحقيقة أننا كنا على شفا نهاية العالم

Da Vinci'nin gerçek fırça darbelerine rastlayamıyoruz

لا يمكننا أن نواجه ضربات فرشاة دافينشي الحقيقية

Soğuk ve acı gerçek şu ki:

الحقيقة الباردة والصعبة هي،

Artım gerçek arkadaşlarımın nerede olduğunu görebiliyorum.

بإمكاني الآن أن أرى أين هم أصدقائي الحقيقيون.

Hiç kimse onun gerçek adını bilmiyor.

لا يعرف أحد اِسمه الحقيقي.

O ağacın gerçek olup olmadığını bilmiyor.

لا يعلم إن كانت هذه الشجرة حقيقية أم لا.

Ama gerçek hayatta, etkiyi önleme yeteneğimiz

ولكن في الحياة الحقيقية ، قدرتنا على منع التأثير

Bunu yapmak istememenin gerçek nedeni nedir?

ما هو السبب الحقيقي لعدم رغبتك بعمل هذا؟

Bu hikaye gerçek bir hikayeye dayanıyor.

هذه القصة مُستمّدة من قصّةٍ واقعية.

- Bu doğru olamaz.
- Bu gerçek olamaz.

لا يمكن أن يكون ذلك صحيحاً.

Sen asla gerçek bir elmas görmedin.

أنت لم تر قط ألماسا حقيقيا.

Fadıl çok geçmeden gerçek niyetini gösterdi.

كشف فاضل عن ألوانه الحقيقية.

- Fadıl gerçek renklerini gösterdi. O bir korkaktı.
- Fadıl gerçek rengini belli etti. O bir korkaktı.
- Fadıl gerçek niyetini gösterdi. O bir korkaktı.

- كشف فاضل ألوانه الحقيقيّة و تبيّن أنّه جبان.
- كشف فاضل شخصيته الحقيقية و تبيّن أنّه جبان.

Hepimiz için gerçek bir değişimin başladığını göreceğiz.

عندها سنرى تغيرًا حقيقيًا لنا جميعًا.

Mükemmel sağlık, gerçek benliğinizi keşfetmek, ruhunuzu diriltmek,

حيث الصحة الجيدة وإيجاد الذات وإنعاش الروح

Genç bir araştırmacının gözünde gerçek bir problemdi.

يهمها نشر ورقتها العلمية، كانت هذه مشكلة حقيقية

Gerçek değişim ve etki kaynaklara gereksinim duymuştur.

حيث يتطلب التغيير الحقيقي والتأثير موارد.

Daha gerçek anlamda başlamadan konuşmayı keserdim galiba.

كنت سأوقف تلك المحادثة قبل حتى أن تبدأ.

Gerçek, çantanı toplayıp çık tarzı bir seyahate.

ولكن نوع من الرحلات كاملة الزاد مدروسة المخاطر والعواقب.

Bir hikâye gerçek değildir çünkü doğru olmayabilir.

القصص ليست حقيقة، هناك احتمال أن تكون غير صحيحة

Ve gerçek, güçlü topluluklar kuracak bir dünya.

ويخلق مجتمعات قوية وحقيقية.

Gerçek bir mega şehirde olması gerektiği gibi,

كالعيادات، والمشافي،

Yakın dövüşte Gerçek Haç Müslümanlara düşer eller.

عند معمعة القتال وقع الصليب الحقيقي في أيدي المسلمين

Bir olayı gerçek hâliyle görme yeteneğimi kapatıyorum.

تخليت عن قدرتي في تقييم أي وضع بجدية