Translation of "Teníamos" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Teníamos" in a sentence and their turkish translations:

Teníamos razón.

- Biz haklıydık.
- Haklıydık.

Teníamos nuestros iPhones,

iPhone'larımız vardı,

No teníamos mucho,

Fazla bir şeyimiz yoktu,

Teníamos muchos muebles.

Bir sürü mobilyamız vardı.

Teníamos poca agua.

Bizim biraz suyumuz vardı.

Teníamos un acuerdo.

Bizim bir anlaşmamız vardı.

Teníamos tres aviones.

Üç uçağımız vardı.

Teníamos nuestras diferencias.

Bizim farklılıklarımız vardı.

Teníamos un trato.

Anlaşmıştık.

Teníamos visitas ayer.

Dün bazı ziyaretçilerimiz vardı.

Teníamos visitas inesperadas.

Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.

- Teníamos nuestras razones.
- Teníamos nuestros motivos.
- Tuvimos nuestras razones.

Bizim nedenlerimiz vardı.

- Pensé que teníamos un acuerdo.
- Pensé que teníamos un trato.

Anlaşmamız var sanıyordum.

Teníamos nuestros selfie-sticks,

özçekim çubuklarımız vardı,

Teníamos nuestras Go Pros,

Go Pro'larımız vardı,

Ya teníamos cazadores-recolectores.

20-25 yıl önce yeni bir keşifti.

Pero no teníamos dinero,

Fakat hiç paramız yoktu

Solo teníamos un objetivo:

Tek bir amacımız vardı:

No teníamos agua potable.

Hiç içme suyumuz yoktu.

Nosotros no teníamos secretos.

Hiç sırrımız yoktu.

Teníamos un examen oral.

Bizim sözlü sınavımız vardı.

No teníamos esa opción.

O seçeneğimiz yoktu.

No teníamos otra opción.

Bizim başka bir seçeneğimiz yoktu.

Pero también teníamos algo diferente.

ama farklı bir şeylerimiz de vardı.

Teníamos muchas posibilidades de divorciarnos

Boşanmamız muhtemeldi

De repente teníamos un Zach,

Sonra birdenbire bir Zach'imiz oldu.

En esa época teníamos documentos,

O günlerde belgelerin kalitesi

No teníamos agua para beber.

Bizim hiç içme suyumuz yoktu.

Teníamos dieciocho en aquel entonces.

Biz o zaman on sekiz yaşındaydık.

Pensé que teníamos más tiempo.

Daha fazla zamanımız olduğunu düşündüm.

Pensé que teníamos un trato.

Bir anlaşmamız olduğunu düşündüm.

Teníamos un poco de agua.

Bizim biraz suyumuz vardı.

No teníamos agua que beber.

İçecek suyumuz yoktu.

No sabía que teníamos una.

Bundan bizde olduğunu bilmiyordum.

No sabía que teníamos compañía.

Ziyaretçimiz olduğunu bilmiyordum.

No teníamos nada en común.

Ortak hiçbir noktamız yoktu.

- Aquella vez, tan sólo teníamos quince años.
- Por aquel entonces, solo teníamos quince años.

O sırada sadece on beş yaşındaydık.

Teníamos miedo de herir sus sentimientos.

Biz onun duygularını incitmekten korktuk.

No teníamos televisor en aquellos días.

O zamanlar televizyonumuz yoktu.

Les dimos todo lo que teníamos.

Sahip olduğumuz her şeyi onlara verdik.

Cuando comenzamos, solo teníamos 6 empleados.

Başladığımızda, sadece altı çalışanımız vardı.

No teníamos ninguna oportunidad de ganar.

Kazanma şansımız yoktu.

Teníamos un futuro que no llegó.

Bir geleceğimiz vardı, gelmedi.

- No pudimos ir allí porque no teníamos coche.
- No podíamos ir allí porque no teníamos coche.

Biz bir arabamız olmadığı için oraya gidemedik.

Teníamos una televisión en blanco y negro

Siyah beyaz televizyonumuz vardı

Y teníamos alto riesgo de enfermedades mentales.

ve akıl hastalığı açısında yüksek risk altındaydık.

Por suerte, teníamos nuestra radio de emergencia.

Neyse ki acil durum telsizimiz var.

No funcionó porque no teníamos suficiente escala.

Ve işe yaramadı çünkü çok az sattı.

No teníamos casi nada en la cocina.

Mutfakta neredeyse hiçbir şeyimiz yoktu.

Éramos dos, pero sólo teníamos un corazón.

İki kişiydik ama tek yürektik.

Teníamos pensado permanecer allí unas dos semanas.

Biz yaklaşık iki hafta orada kalmaya niyet ettik.

Teníamos la idea general desde hacía un tiempo.

Yani bir süredir genel fikri biliyorduk.

Él dijo que teníamos que guardar el secreto.

O, sırrı saklamamız gerektiğini söyledi.

Al día siguiente, todos teníamos una resaca tremenda.

Ertesi gün, hepimiz korkunç içki mahmurluğu geçirdik.

- Teníamos buena intención.
- Lo hicimos de buena fe.

Niyetimiz iyiydi.

No teníamos permitido recaudar fondos en el campus.

Okuldan izin verilmedi

- Ambos teníamos mucha hambre.
- Ambos estábamos muy hambrientos.

Biz ikimiz de çok açtık.

En ese entonces realmente pensábamos que teníamos más tiempo.

Daha önceleri daha çok zamanımız var sanırdık.

Y aún teníamos seis meses de tratamiento por delante.

ve tedavinin daha altı ayı vardı.

Bueno, teníamos miedo de por qué nos contabas esto

iyide bunu neden bize anlatıyordunuz korkuyorduk biz

- Estábamos muy apretados.
- Estábamos muy unidos.
- Éramos muy buenos amigos.
- Teníamos una estrecha relación.
- Éramos una piña.
- Teníamos un vínculo especial.

Aramız gerçekten çok iyiydi.

Anteriormente no teníamos formas en T en el período paleolítico,

Daha önce Paleolitik Çağ'da T şekilleri yoktu,

Pero teníamos una actitud anormal al jugar juegos en la computadora

ama bilgisayarda oyun oynarken anormal bir tavrımız vardı

Teníamos una casita de madera, sobre la máxima marca de agua.

Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.

Había muchas cosas que teníamos que hacer para preparar nuestro viaje.

Gezimize hazırlanmak için yapmamız gereken birçok şey vardı.

- Supe que entonces estábamos en problemas.
- Sabía que teníamos problemas entonces.

O zaman başımızın dertte olduğunu biliyordum.

¿Por qué deberíamos de hacer lo que Tom dijo que teníamos que hacer?

Neden Tom'un yapmamız gerektiğini söylediği şeyi yapmalıyız?

Como no teníamos tiempo para hacer la comida nos comimos una lata de atún.

Yemek yapmaya vakit kalmadığından ton balığı konservesi yedik.

El número en los Estados Unidos en Turquía ya ha dicho que teníamos una enorme cantidad de

Türkiye'de de var Amerika'daki sayıyı zaten söylemiştik muazzam miktarda