Translation of "Teclado" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Teclado" in a sentence and their turkish translations:

Necesito un teclado.

Bir klavyeye ihtiyacım var.

¿Funciona el teclado?

Klavye çalışıyor mu?

Este teclado es perfecto.

- Bu org mükemmel.
- Bu klavye kusursuz.

¿Te gusta tu teclado?

- Klavyenden memnun musun?
- Klavyeni seviyor musun?

¿Necesitas un nuevo teclado?

Yeni bir klavyeye ihtiyacın var mı?

El teclado es retroiluminado.

Klavye arkadan aydınlatmalı.

El teclado no funciona.

Klavye çalışmıyor.

Ese teclado es costoso.

Bu klavye pahalı.

Hay que cambiar tu teclado.

- Senin tuş takımının yer değiştirmesi gerekir.
- Klavyenizin değiştirilmesi gerekir.

No tengo un teclado turco.

Benim Türkçe klavyem yok.

¿Me puedes arreglar el teclado?

Klavyemi onarabilir misin?

¿Quién toca teclado en tu banda?

Senin grubunda kim org çalıyor?

El teclado suizo no tiene ß.

ß harfi İsviçre klavyesinde yok.

Casi derramo café sobre mi teclado.

Neredeyse kahveyi klavyeme döküyordum.

Sus dedos brincaban por el teclado.

Onun parmakları klavyenin üzerinde dans etti.

Este teclado ha dejado de funcionar.

Bu klavye çalışmayı durdurdu.

El teclado ha dejado de funcionar.

Klavye çalışmayı durdurdu.

¿Has usado alguna vez un teclado Dvorak?

Hiç bir Dvorak klavye kullandınız mı?

A mi gato le gusta mi teclado.

Kedim klavyemden hoşlanır.

¿Puedes tocar ese acorde en el teclado?

Klavyedeki o akordu çalabilir misin?

Casi derramo el café en mi teclado.

Kahveyi neredeyse klavyeme döküyordum.

Yo también toco teclado en mi banda.

Ben de grubumda org çalıyorum.

Casi derramo mi café en el teclado.

Neredeyse kahvemi klavyeye döküyordum.

Le faltan varias teclas a este teclado.

Bu klavyenin birkaç tuşu eksik.

Ese es el teclado de mi computadora.

- O benim bilgisayarımın klavyesi.
- Benim bilgisayarımın klavyesi o.

- ¿Oh? Puedes escribir sin mirar el teclado. ¡Qué guay!
- Oh, puedes teclear sin mirar el teclado. ¡Sorprendente!

Ah? Sen klavyeye bakmadan yazabiliyorsun. Bu harika!

¿Alguien me puede decir dónde está el teclado?

Klavyenin nerede olduğunu birisi bana söyleyebilir mi?

El teclado suizo no tiene la letra ß.

İsviçre klavyesi scharfes s içermez.

No puedo escribir en árabe. No tengo teclado árabe.

Arapça yazamam. Arapca bir klavyem yok.

¿Cuándo fue la última vez que limpiaste tu teclado?

Klavyeni en son ne zaman temizledin?

Tom estornudó sobre el monitor y teclado de Mary.

Tom, Mary'nin monitörünün ve klavyesinin her yerine hapşurdu.

Tom presionó una tecla en el teclado de la computadora.

Tom bilgisayar klavyesindeki bir tuşa bastı.

Tom derramó una taza de café sobre todo su teclado.

Tom klavyesinin üzerine bir fincan kahve döktü.

Así que, si estás de brazos cruzados o martilleando tu teclado,

Kollarınızı kavuşturuyor ya da klavyenizi yumrukluyorsanız

Tengo dedos gordos, así que no puedo usar un teclado pequeño.

Tombul parmaklarım var, bu nedenle küçük bir klavye kullanamam.

No es fácil escribir frases en esperanto sin el teclado apropiado.

Esperantoca cümleleri uygun bir klavye olmadan yazmak kolay değildir.

No se ha detectado teclado. Por favor, presione F1 para continuar.

Hiçbir klavye bulunmadı. Devam etmek için lütfen için F1 tuşuna basın.

Ahora mismo escribo usando un teclado electrónico que conecté a la computadora.

Şu anda bir bilgisayara takılı elektronik klavyeyi kullanarak yazı yazıyorum.

Si tu tocas por el circulo, atraviesas el teclado completo, comenzando en la mas baja

Eğer tekerin tamamını çalacak olsanız klavyenin tamamını aşmış olursunuz.

Tom cometió muchos errores de digitación en su nuevo teclado hasta que se acostumbró a él.

Tom yeni klavyesine alışana kadar epey imla hatası yapıyordu.

El afinador de pianos descubrió un tesoro de monedas de oro ocultas bajo el teclado del piano.

Piyano akortçusu, piyanonun klavyesinin altında gizlenmiş bir altın para zulası keşfetti.

Mi aerodeslizador está lleno de anguilas, y hay un poco de goma de mascar pegada a mi teclado.

Benim hoverkraft yılanbalıklarıyla dolu ve klavyeme yapışmış bir parça sakız var.

Ves las palabras que he tecleado en la pantalla, pero no ves las lágrimas que he derramado en el teclado.

Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.

Tom no había limpiado su teclado en meses, y este estaba lleno de polvo, residuos de alimentos, y Dios sabe qué más.

Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.