Translation of "Relación" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Relación" in a sentence and their turkish translations:

Tenemos una relación.

Bizim ilişkimiz var.

¿Cuál es la diferencia entre una relación causal y una relación casual?

Nedensel ilişkiyle gündelik ilişki arasındaki fark nedir?

Ninguna relación maliciosa con nadie

kimseyle art niyetli bir ilişkisi görünmüyor

¿Qué relación tienes con él?

Onunla akrabalığınız nedir?

Esto no tiene relación contigo.

Bunun seninle bir ilgisi yok.

No estoy buscando una relación.

Ben bir ilişki aramıyorum.

Mantuvieron su relación en secreto.

Onlar ilişkilerini gizli tuttular.

- No estoy interesada en una relación seria.
- No estoy interesado en una relación seria.

Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.

Tom no está buscando una relación.

Tom bir ilişki aramıyor.

Nuestra relación es como una aventura.

Bizim ilişkimiz bir macera gibidir.

¿Cómo describirías tu relación con Tom?

Tom'la ilişkinizi nasıl tanımlardın?

No sé nada de su relación.

Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

No hay relación entre esos dos.

Bu ikisi arasında hiçbir bağlantı yoktur.

- No podés terminar nuestra relación de esta manera.
- ¡No puedes acabar así con nuestra relación!

İlişkimizi bu şekilde bitiremezsin.

Que esta relación no iba a funcionar.

başından belliydi.

¿Cuál es su relación con el dinero?

Para ile aranız nasıldır?

Ella tiene alguna relación con ese grupo.

Onun bu grupla biraz ilişkisi var.

Tom negó tener una relación con María.

Tom, Mary'yle bir ilişkisi olduğunu yalanladı.

Tengo una relación personal con Jesús Cristo.

Benim İsa Mesih ile kişisel bir ilişkim var.

O están estancados en una relación deteriorada.

ya da çıkmaza giren bir ilişki olabilir.

Tengo una relación especial con mi tía.

Teyzemle özel bir ilişkim var.

Tom tiene una relación íntima con María.

Tom'un Mary ile yakın bir dostluğu var.

¿De dónde viene esta relación con el dinero?

Bu ilişki nereden geliyor?

Y entonces cuando aparece una relación, un afecto,

Dolayısıyla bir ilişki, bir aşk varsa

Y quizás lo más importante para nuestra relación,

Ve belki de ilişkimiz bakımından en önemlisi

Tu pregunta no tiene relación con el tema.

Sorun konuya uygun değil.

Tiene una relación muy buena con sus estudiantes.

Öğrencileriyle çok iyi bir ilişkisi var.

Decidió que no continuaría su relación con él.

Onunla ilişkisine devam etmeyeceğine karar verdi.

Ella no tenía ninguna relación con el caso.

Durumla bir ilgisi yoktu.

No quiero hablar de mi relación con Mary.

Mary ile ilişkim hakkında konuşmak istemiyorum.

Pensé que Tom y Mary tenían una relación.

Tom ve Mary'nin bir ilişkisi olduğunu düşündüm.

Tom siguió su relación con esa mujer casada.

Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.

En relación a esto, yo soy el culpable.

Bununla ilgili olarak, ben suçlu değilim.

Que hay una estrecha relación entre los intereses

işin uyuşması ile insanların işlerinde ne kadar başarılı ve mutlu olduğu

Una relación afectuosa, normal y bajo control con ella

babası, ben ve kızım

En relación con la información, siguiendo nuestra imagen mental,

Yani tüm bilgileri zihnimizdeki resme göre filtreler,

Estoy seguro de que ahora tendría una relación maravillosa...

şimdi eminim mutlu bir ilişki yaşıyor olurdu ...

Estar soltero o haber vivido ruptura de una relación,

parasal zorluklar veya işsizlik gibi

Y su relación con el sistema de derecho penal

ve ceza adalet sistemindeki ilişki,

Consideremos esto en relación a la historia de Belle.

Şimdi bu duruma Belle'in hikâyesinde bakalım.

Fue una gran crítica sobre la relación de interés

çıkar ilişkisini anlatan mükemmel bir eleştiri filmiydi yine

Y tercero, querrán cambiar su relación con las ideas.

Üçüncü olarak da fikirler ile olan ilişkinizi değiştirmelisiniz.

¿Has tenido una relación de larga distancia alguna vez?

Sen hiç uzun mesafe ilişkisi yaşadın mı?

Sí, yo también tengo una relación con el profeta.

Evet, benim de peygamberle bir ilişkim var.

Debe haber una relación armoniosa entre estudiante y profesor.

Öğretmen ve öğrenci arasında uyumlu bir ilişki olmalı.

Él estableció una relación de amistad con los nativos.

O yerliler ile samimi bir ilişki kurdu.

Acerca de las ansiedades que estaba enfrentando en la relación

ilişkide yaşadığı bazı kaygıları

Y cuando ya no me necesites, hablamos de nuestra relación".

Bana ihtiyacın olmadığı zaman ilişkimizi bir daha gözden geçiririz" dedim.

Napoleón y Berthier establecieron una relación de trabajo muy eficaz

kısa, yazılı emirlere dönüştürme yeteneğine sahipti . Napolyon ve Berthier

Mi relación con la gente, con los humanos, estaba cambiando.

İnsanlarla olan ilişkim değişti.

Pocas personas saben mantener una relación afectiva con sus familiares.

Bazı insanlar ilişkilerini nasıl sevecen tutacaklarını biliyorlar.

La pantalla tiene una relación ancho/alto de 4:3.

Ekran, 4:3 en-boy oranına sahip.

La relación entre la fotografía y los espacios al aire libre.

ilişkisini keşfetmek istedik.

Y si piensan que construir una relación con personas lleva trabajo,

Eğer insanlarla ilişki kurmanın çaba isteyeceğini düşünüyorsanız

Construir una relación con alguien al que le están pidiendo dinero,

para istediğiniz biriyle ilişki kurmak

Descubrimos un nivel alto de actividad sana en relación al aprendizaje.

çok sayıda sağlıklı, öğrenme ile ilişkili faaliyet gördük.

El sexo gira en torno a nuestra relación con los sentidos.

cinsellik, hislerimizle olan ilişkimizle alakalıdır.

Y la relación entre los dos se convirtió en algo unidireccional.

ve ikisi arasındaki ilişki daha çok tek yönlü hale geldi.

Ayuda a la corte a restablecer su relación con la comunidad,

Mahkeme, kişinin toplumla ilişkisini yenilemesine yarar.

Dada mi relación igualmente inestable con el espíritu de la época...

Zeitgeist felsefesiyle olan çalkantılı ilişkimi düşününce...

Mi relación con el bosque marino y sus criaturas se profundiza…

Haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe, deniz ormanındaki hayvanlarla olan ilişkim

La relación entre cónyuges ha de estar basada en el amor.

Karı koca arasındaki ilişki aşka dayalı olmalıdır.

Una relación basada en una honestidad completa está condenada al fracaso.

Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.

Creo que es hora de darme por vencido con esta relación.

Sanırım bu ilişkiden vazgeçmemin zamanıdır.

No son tanto en relación con el rendimiento sino a las oportunidades.

başarıyla ilgili olmadığını anlamamız gerekir.

No hay existen otros cuerpos planetarios que tengan la misma relación genética.

Diğer hiçbir gezegen cismi, aynı genetik ilişkiye sahip değil.

Era muy difícil imaginar que ella estaba sacando algo de la relación.

Onun bu ilişkiden bir şeyler kazandığını düşünmek ilk başta çok zordu.

Todavía tengo muchas preguntas que quiero hacerte sobre tu relación con Tom.

Hâlâ Tom ile olan ilişkiniz hakkında size sormak istediğim birçok sorum var.

La densidad es la relación entre masa y volumen de una sustancia.

Yoğunluk, maddenin kütlesi ile hacminin oranına denir.

Futbolistas que tienen una relación con la mafia en el mundo del fútbol

futbol dünyasında mafya ile ilişkisi olan futbolcuları

- Esto no tiene ninguna relación conmigo.
- Eso no tiene nada que ver conmigo.

Bunun benimle alâkası yok.

Él siempre tuvo mala relación con el profesor a causa de sus retrasos.

Geç kalmaları yüzünden öğretmenleriyle her zaman kötü ilişkileri vardı.

Si una relación se debe mantener en secreto, no deberías meterte en ella.

Bir ilişki gizli olmak zorundaysa, onun içinde olmamalısın.

Creo que le das demasiada importancia a la relación de John con Jane.

Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.

Tras una ruptura de una relación amorosa o la muerte de un ser querido.

mesela sevgilinizden ayrıldığınızda veya sevdiğinizi kaybettiğinizde.

Brian se arrepiente de haber empezado una relación amorosa con ella y quiere escapar.

Brian onunla bir ilişki başlattığına pişman ve ondan kaçmak istiyor.

La relación entre el género y el clima va más allá de los impactos negativos

Cinsiyetle iklimin bağlantısı negatif etkilerin ve güçlü çözümlerin

Si critica la relación entre el fútbol y la mafia mientras critica todo o no

her şeyin eleştirisini yaparken futbol ile mafyanın ilişkisini eleştirmesin mi o konuya girmesin mi

Bill Clinton habló en términos ambiguos cuando le pidieron que describiera su relación con Monika Lewinsky.

Bill Clinton Monica Lewinsky ile olan ilişkisini açıklamak isterken muğlak bir dil kullandı.

La relación de Soult con Napoleón era excelente, y el emperador solía acudir a él en busca de

Soult'un Napolyon ile ilişkisi mükemmeldi ve İmparator sık ​​sık tavsiye almak

Entonces, en este caso, podemos decir eso en realidad. ¿Podemos decir que hay una relación entre tiempo y distancia?

Yani bu durumda biz şunu diyebiliriz aslında. Zamanla mesafe arasında bir orantı vardır diyebilir miyiz?

La relación entre el Islam y Occidente incluye siglos de coexistencia y cooperación, pero también conflictos y guerras religiosas.

İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

La policía sospechaba que había relación entre el carro abandonado y el cadáver encontrados a tres millas de distancia.

Polis, terk edilmiş araba ile üç kilometre uzakta bulunan ceset arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyor.

Tu novio es una persona problemática, pero esto no es un motivo suficiente para rendirse o para interrumpir vuestra relación.

- Erkek arkadaşın sorunlu bir kişi ama bırakmak ya da kopmak için yeterince iyi bir neden değil.
- Erkek arkadaşın problemli biri ama bu onu bırakman ya da ilişkini bitirmen için yeterli bir sebep değil.

¿Y ahora por qué me estás hablando de hipopótamos? No veo la relación entre eso y tus doce peces rojos.

Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.

- Estábamos muy apretados.
- Estábamos muy unidos.
- Éramos muy buenos amigos.
- Teníamos una estrecha relación.
- Éramos una piña.
- Teníamos un vínculo especial.

Aramız gerçekten çok iyiydi.

Si la indiferencia es el beso de la muerte para una relación, entonces la complacencia es el beso de la muerte para un negocio.

İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.

- Tom y Mary han decidido romper.
- Tom y Mary han decidido romper su relación.
- Tom y Mary han decidido dejarlo.
- Tom y Mary han decidido separarse.

Tom ve Mary ayrılmaya karar verdiler.

Ella tiene un novio con el que ha estado saliendo desde el instituto, pero siente que su relación está estancada, así que ha terminado en un estado de apatía.

Onun liseden beri çıktığı bir erkek arkadaşı var ama o onların ilişkilerinin tekdüze olduğunu hissediyor, bu yüzden o hoşnutsuz oldu.

Yo puedo describir China, especialmente en relación a las grandes ciudades como Beijing, en una frase - China es un país cuyo ritmo de vida es ambos rápido y sin prisa.

Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.