Translation of "Posibilidad" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Posibilidad" in a sentence and their turkish translations:

Considera la posibilidad.

Olasılığı düşün.

Hay otra posibilidad.

Bir ihtimal daha var.

Es una posibilidad, ¿no?

Bu bir olasılık, değil mi?

Tom exploró toda posibilidad.

Tom her olasılığı araştırdı.

- He considerado esa posibilidad también.
- También he tenido en cuenta esa posibilidad.

Ben de bu ihtimali düşündüm.

Comienzan a ver la posibilidad.

ve olanakları görmeye başlarsın.

Esa es definitivamente una posibilidad.

O, kesinlikle bir olasılıktır.

He considerado esa posibilidad también.

- Bu olasılığı da göz önüne aldım.
- Bu olasılığı da düşündüm.

Eso es una posibilidad espantosa.

Bu korkutucu bir olasılıktır.

Hay posibilidad de que llueva.

Yağmur yağması ihtimali var.

Otra posibilidad es que la vulnerabilidad

bir diğer ihtimal de şu güvenlik açığı

De lo contrario no habrá posibilidad

yoksa imkanı yok çıkıcak

Mientras haya esperanza, existe la posibilidad.

- Umudun olduğu sürece, bir şans vardır.
- Umudun olduğu sürece bir şans kalır.

Pero la posibilidad parece poco probable.

Fakat bu ihtimal pek mümkün görünmüyor.

Para disminuir la posibilidad de transmisión,

iletişim fırsatlarını sınırlamak için,

Pensaba que podría ser una posibilidad.

Onun bir olasılık olabileceğini düşündüm.

Tomé en cuenta esta posibilidad también.

Bu olasılığı da göz önüne aldım.

He pensado en esta posibilidad también.

Bu olasılığı da düşündüm.

EE. UU. tiene la posibilidad de elegir.

Amerika'nın bir seçeneği var.

Hay alguna posibilidad de que se recupere?

Onun iyileşeceğine dair bir şans var mı?

¿Hay una posibilidad de que él dimita?

Onun istifa etme olasılığı var mı?

No tenía otra posibilidad, sino sólo hacerlo.

Senin bunu yapmaktan başka seçeneğin yoktu.

¿Existe la posibilidad de que esté embarazada?

Hamile olma ihtimaliniz var mı?

De modo que no hay posibilidad de rastrear

sendikalar iki yıllık bir yasağın

Es importante enfocarse en la posibilidad de éxito

başarı ihtimaline odaklanmak

Parece no haber alguna posibilidad de un compromiso.

Uzlaşma ihtimali yok gibi görünüyor.

Internet me dio la posibilidad de ser popular.

İnternet bana popüler olma şansını verdi.

Hay una posibilidad de que ella tenga éxito.

Onun başarılı olma ihtimali var.

No podemos descartar la posibilidad de un accidente.

Bir kaza olasılığını dışlayamayız.

- Es una posibilidad.
- Cabe dentro de lo normal.

Onun bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

Él ha estudiado la posibilidad de una colaboración.

O bir işbirliği olasılığını okudu.

Está la posibilidad de que Tom llegue tarde.

Tom'un geç kalma olasılığı var.

Que empecé a asustarme ante la posibilidad de perderlo.

onu kaybetme ihtimali beni panikletmeye başladı.

Él estaba investigando la posibilidad de comprar una casa.

O bir ev satın alma olasılığına bakıyordu.

Estoy de acuerdo en que eso es una posibilidad.

Bunun bir olasılık olduğuna katılıyorum.

Un 95 % menos de posibilidad de morir en el trabajo,

iş kazası can kaybı riski %95 daha az,

Hay una posibilidad de que este hombre haya sido asesinado.

Adamın öldürüldüğüne dair bir olasılık var.

Solo quiero que consideres la posibilidad de que estés equivocada.

Ben sadece senin hatalı olduğun ihtimalini düşünmeni istiyorum.

Le di a Tom la posibilidad de trabajar para mí.

Tom'a benimle çalışması için bir şans verdim.

El que busca excusas no tiene ninguna posibilidad de triunfar.

Mazeretler arayanın başarı için herhangi bir şansı yoktur.

¿Crees que hay alguna posibilidad de que Tom tenga razón?

Sence Tom'un haklı olma ihtimali var mı?

Existe la posibilidad de que lo que dijo sea cierto.

Onun söylediğinin doğru olma olasılığı var.

Esto les da la posibilidad de valerse por sus propios medios.

Bunlar kendi geçimlerini sağlamaları için bir imkân.

Un 88 % menos de posibilidad de ser abatidos en la acera,

kaldırımda araba çarpması riski %88 daha az,

Un 99 % menos posibilidad de morir en un accidente de avión,

uçak kazası can kaybı riski %99 daha az,

Un 89 % menos de posibilidad de morir por un desastre natural,

kuraklık, sel, yangın, fırtına, volkan,

Hay una posibilidad de que no tengamos que clausurar la fábrica.

Fabrikayı kapatmak zorunda olmayacağımıza dair bir olasılık var.

- Tenemos poca posibilidad de ser ganadores.
- Tenemos pocas posibilidades de ganar.

Çok az kazanma şansımız var.

Tom no pudo descartar la posibilidad de que él estuviera equivocado.

Tom yanılmış olduğu ihtimalini kabul edemedi.

Todo está en frente de ti y no hay posibilidad de correr

hepsi üzerinize çullanıyor kaçacak bir yerin yok.

¿Crees que hay alguna posibilidad de que Tom esté en la fiesta?

Tom'un partide olacağına dair herhangi bir ihtimal olduğunu düşünüyor musun?

Tom no podía descartar del todo la posibilidad de que resultar reclutado.

Tom askere alınacağı ihtimalini tamamen göz ardı edemedi.

Y tratar de que salga. Hay menos posibilidad de que me pique así,

Onu bu şekilde çıkartabilirim. Bu şekilde ısırılma ihtimalim daha az

Sí, tenemos un 97 % menos de posibilidad de que nos mate un rayo.

Evet, bir yıldırım çarpması sonucu can kaybı riski de %97 daha az.

El jefe consideró la posibilidad de despedir a Tom, pero decidió no hacerlo.

Patron Tom'u işten kovmayı düşündü fakat bunun aleyhinde karar verdi.

Tom es la única persona que tiene alguna posibilidad de persuadir a Mary.

Tom, Mary'yi ikna etme şansı olan tek kişidir.

Tom no podía descartar la posibilidad de que no le gustara a Mary.

Tom Mary'nin ondan hoşlanmamış olma ihtimalini kabul edemedi.

La policía rechazó la posibilidad de que ese caso hubiera sido un suicidio.

Polis davada intihar ihtimalini dışladı.

Tom no podía descartar del todo la posibilidad de que Mary se hubiera suicidado.

Tom, Mary'nin kendini öldürdüğü ihtimalini tamamen göz ardı edemedi.

- Mañana esperamos tiempo inestable con probables precipitaciones.
- Mañana esperamos intervalos nubosos con posibilidad de chubascos.

Yarın biz yağış ihtimali olan değişken bir hava bekliyoruz.

Tom no podía descartar del todo la posibilidad de que pudiera resultar despedido del trabajo.

Tom işten çıkarılabileceği ihtimalini tamamen göz ardı edmedi.

Con el tiempo, aprendí que, para sobrevivir, no se deja pasar la posibilidad de obtener proteína.

Hayatta kalmak için protein kaynaklarını hiç pas geçmemeyi erkenden öğrendim.

No puedo creer que ni estés dispuesto a considerar la posibilidad de que haya otra explicación.

Bir açıklama daha olma ihtimalini göz önünde bulundurmak için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.

Tom no podía descartar del todo la posibilidad de que lo que dijo María era cierto.

Tom, Mary'nin söylediğinin gerçek olduğu ihtimalini tamamen görmezden gelemedi.

- Me preguntaba si cabría la posibilidad de que Tom esté enamorado de Mary.
- Solo me preguntaba si Tom podría estar enamorado de Mary.

Sadece, Tom'un Mary'ye âşık olup olmadığını merak ediyordum.

- ¿Crees que haya alguna oportunidad de que Tom sea capaz de encontrar a María?
- ¿Crees que hay alguna posibilidad de que Tom sea capaz de encontrar a María?

- Tom'un Mary'yi bulabilmesi için herhangi bir şansı olduğunu düşünüyor musun?
- Tom'un Mary'yi bulabileceğine dair herhangi bir ihtimal olduğunu düşünüyor musun?