Translation of "Hoyo" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Hoyo" in a sentence and their turkish translations:

Bajó por este hoyo.

Bu deliğin içine girdi.

Tenemos un hoyo de pesca.

Bir balık avlama deliğimiz oldu!

Vamos a tapar el hoyo.

Deliği tıkayalım.

Su calcetín tiene un hoyo.

Onun çorabında bir delik var.

Me caí en un hoyo.

Bir çukura düştüm.

Hay un hoyo en esto.

Bunda bir delik var.

¿Ven este hoyo? Es de serpiente.

Oradaki deliği gördünüz mü? Yılan deliği.

Y nos vamos acercando al hoyo.

Şimdi bir ayağımız çukurda.

Cavó un hoyo en la arena.

O, kuma bir çukur kazdı.

Debemos llenar este hoyo con algo.

Bu çukuru bir şeyle doldurmak zorundayız.

Atrapémoslo antes de que entre al hoyo.

O deliğe girmeden önce yakalamaya çalışalım.

¡Cuidado! Hay un hoyo en la carretera.

Dikkatli ol! Yolda bir çukur var.

Él llenó el hoyo en la pared.

Duvardaki deliği doldurdu.

Tenemos un hoyo de pesca. ¡Echen un vistazo!

Bir balık avlama deliğimiz oldu. Şuna bakın!

- Es un agujero negro.
- Es un hoyo negro.

O bir kara delik.

Para recoger un poco y meterla en el hoyo,

biraz su alıp bunu deliğin içine dökebilirim.

La pelota de golf casi entró en el hoyo.

Golf topu neredeyse deliğe giriyordu.

Bien, lo primero que haremos será cavar un pequeño hoyo.

Pekâlâ, yapacağımız ilk şey buraya küçük bir delik açmak.

Siempre me pone nervioso meter las manos en un hoyo.

Elimi bir deliğe sokarken her zaman biraz gerilirim.

Puedo sentir a dónde va el hoyo. Rayos. Ay, diablos.

Deliğin gittiği yönü hissedebiliyorum. Tanrım.

¿Has cavado un hoyo tan profundo como este alguna vez?

Sen hiç bunun kadar derin bir çukur kazdın mı?

El prisionero excavó un hoyo debajo del muro de la prisión.

Mahkûm cezaevi duvarının altında bir delik açtı.

Ir a ese lago congelado y hacer un hoyo para pescar algo.

ve şuradaki donmuş göle gidip bir delik açarak balık avlamaya çalışırım.

Ir a aquel lago congelado, hacer un hoyo e intentar pescar algo.

ve şuradaki donmuş göle gidip bir delik açarak balık avlamaya çalışırım.

Juntar un poco y derramarla en el hoyo para intentar que salga.

biraz su aldıktan sonra deliğe dökerek dışarı çıkarıp o şekilde de alabilirim.

- Tu calceta tiene un agujero grande.
- Hay un hoyo grande en tu calcetín.

Çorabında büyük bir delik var.

Me hice un hoyo en los vaqueros cuando me caí de la bicicleta.

Bisikletimden düşünce kot pantolonumda bir delik açtım.

Me llevó unas dos horas y media excavar un hoyo de un metro de diámetro y dos de profundidad.

Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.