Translation of "Arena" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Arena" in a sentence and their turkish translations:

Comí arena.

Kum yedim.

- Odio la arena.
- Yo odio la arena.

Kumdan nefret ederim.

Él comió arena.

O biraz kum yedi.

La arena estaba tibia.

Kum sıcaktı.

La arena está caliente.

Kum sıcaktır.

Hicimos un castillo de arena.

Biz kumdan bir kale yaptık.

Viene una tormenta de arena.

Bir kum fırtınası yaklaşıyor.

No me gusta la arena.

Kum sevmem.

Tengo arena en el ojo.

Gözüme biraz kum kaçtı.

La arena seca absorbe el agua.

Kuru kum su emer.

Encontramos las huellas en la arena.

Kumda ayak izleri bulduk.

Cavó un hoyo en la arena.

O, kuma bir çukur kazdı.

Extienda usted la arena por igual.

Kumu eşit dağıtın.

Tom cargó el camión con arena.

Tom kamyonu kumla doldurdu.

Tom llenó la carretilla con arena.

Tom el arabasını kum ile doldurdu.

- Hace una montaña de un grano de arena.
- De un grano de arena hace una montaña.

O pireyi deve yapar.

Una tarántula. ¿Ven? Está cubierta de arena.

Tarantula, gördünüz mü? Bakın, üzeri kumla kaplı.

Ella tenía dinero como arena el mar.

Denizdeki kum kadar parası vardı.

Mary tiene forma de reloj de arena.

Mary kum saati şekillidir.

¿Has apagado alguna vez fuego con arena?

Yangını kumla söndürdün mü?

La arena en la playa era blanca.

Plajda kum beyazdı.

Hay arena en el fondo del mar.

Okyanusun dibinde kum vardır.

No escondas tu cabeza en la arena.

Gerçeği yok sayma.

Debemos trazar una línea en la arena.

Kumda bir çizgi çizmeliyiz.

¿Y qué dibujó ella en la arena?

Ve o, kuma ne çizdi?

La arena es amarilla, y también el sol es amarillo. La arena y el sol son amarillos.

Kum sarıdır, ve güneş de sarıdır. Kum ve güneş sarıdır.

- Mi barca se encalló en un banco de arena.
- Mi barca encalló en un banco de arena.

Teknem bir kum yığını üstünde karaya oturdu.

- El barco se encalló en un banco de arena.
- El barco encalló en un banco de arena.

Gemi bir kum yığını üzerinde karaya oturdu.

¿Saben qué se usa en calles congeladas? Arena.

Buza karşı yollara müdahale ederler ya? Kum kullanırlar.

Toca una advertencia que resuena en la arena.

Kuma vurarak oluşturduğu titreşimlerle rakibini uyarıyor.

Mover arena de esta zona a esa zona.

kumu burdan al ve buraya taşı.

El obrero está cargando arena con una pala.

- İşçi, bir kürekle kum taşıyor.
- İşçi, kürekle kum taşıyor.

Ella está enterrando su dinero en la arena.

Parasını kuma gömüyor.

Mi tío me regaló un reloj de arena.

Amcam bana bir kum saati verdi.

El vidrio se hace a partir de arena.

Cam kumdan yapılır.

- Los niños están haciendo castillos de arena en la playa.
- Los niños construyen castillos de arena en la playa.

Çocuklar sahilde kumdan kaleler inşa ediyorlar.

Y otras veces escondemos la cabeza en la arena.

Diğer durumlardaysa, sadece kafamızı kuma gömeriz.

Aunque se puede usar algo de arena como arenilla.

Ama biraz kum alıp bunu zımpara gibi kullanabilirsiniz.

Te mostraré cómo separar el oro de la arena.

Ben sana altını kumdan nasıl ayıracağımı göstereceğim.

A los niños les encanta cavar en la arena.

Çocuklar kumda çukur kazmayı severler.

No hagas una montaña de un grano de arena.

Pireyi deve yapmayın.

Compraron una casa ahí en el Paso de la Arena.

Paso de la Arena'da bir ev satın almışlar.

El reloj de arena marcará el final de la pelea.

Kum saati, mücadelenin sonunu gösterecek.

Es la primera vez que apago un incendio con arena.

Şimdiye kadar ilk defa kumla bir yangın söndürdüm.

No quise hacer una montaña de un granito de arena.

Sorun etmek istemiyordum.

Tomás se sentó al lado de María en la arena.

Tom kumun üstünde Mary'nin yanına oturdu.

Él esconde la cabeza en la arena como un avestruz.

O, bir devekuşu gibi, kafasını kuma gizler.

Los niños construyeron un castillo de arena en la playa.

- Çocuklar sahilde kumdan bir kale inşa ettiler.
- Çocuklar plajda kumdan bir kale yaptılar.

La botella estaba llena de algo que se veía como arena.

Şişe kuma benzer bir şeyle doluydu.

Mary metió los dedos de los pies en la cálida arena.

Mary ayak parmaklarını sıcak kuma gömdü.

La evolución seleccionó a los más aptos. La arena ha sido preparada.

Evrim en uyumlu olanı seçti. Arena hazırlandı.

Acantilados de arena con grandes precipicios y laberintos que giran durante kilómetros,

Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla ve kilometrelerce uzunlukta dönüp dolaşan labirentlerle

Encontré las huellas de sus pies en la arena de la duna.

Onun ayak izlerini kumulun kumlarında buldum.

El salmón va río arriba y pone sus huevos en la arena.

Somon nehre gider ve yumurtalarını kuma yumurtlar.

Creía que preferías los relojes de cuco a los relojes de arena.

Guguklu saatleri kum saatlerine tercih edeceğini sanıyordum.

"Sangre y arena" es el título de una novela de Blasco Ibáñez.

"Kan ve Kum" Blasco Ináñez tarafından yazılan bir romanının adıdır.

Pero los huesos especiales en las orejas registran vibraciones diminutas en la arena.

Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.

No creo que la gente deba hacer una montaña de un grano de arena.

İnsanların pireyi deve yapması gerektiğini düşünmüyorum.

Valles sofocantes de los que no se ve el final. Acantilados de arena con grandes precipicios

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var. Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla

"Esos son los animales que mata". Así que miraba las presas, las marcas, las excavaciones en la arena,

"Tamam, bunlar öldürdüğü hayvanlar." Öldürdüğü hayvanlara, küçük izlere ve kumdaki kazılara baktım.

Después de cinco horas en la arena caliente, él comenzó a ver algo en el horizonte que parecía un espejismo del desierto.

Sıcak kum üzerindeki beş saatten sonra ufukta bir çöl serabı gibi görünen bir şey görmeye başladı.