Translation of "Entrar" in Turkish

0.134 sec.

Examples of using "Entrar" in a sentence and their turkish translations:

- Déjalo entrar.
- Dejalo entrar.
- Déjelo entrar.
- Déjenlo entrar.
- Dejadlo entrar.

İçeri girsin.

- Déjame entrar.
- Déjeme entrar.

İçeri girmeme izin ver.

- Hazle pasar.
- Hazle entrar.
- Háganle entrar.

Onu içeri getirin.

- Llama antes de entrar.
- Llamad antes de entrar.
- Llame antes de entrar.
- Llamen antes de entrar.

- İçeri girmeden kapıyı çal.
- Girmeden önce kapıyı tıklat.

Déjame entrar.

İçeri girmeme izin ver.

Déjalos entrar.

Onlar içeri gelsinler.

No entrar.

Dışarıda durun.

¿Puedo entrar?

- Girebilir miyim?
- Girmeye iznim var mı?

¿Quieres entrar?

İçeri gelmek ister misin?

¿Quisieras entrar?

İçeriye gelmek ister misiniz?

Necesito entrar.

- İçeri girmem gerekiyor.
- İçeri girmeliyim.
- İçeri girmek zorundayım.

Déjanos entrar.

İçeri girmemize izin ver.

Debes entrar.

İçeri girmelisin.

Quiero entrar.

İçeri girmek istiyorum.

Puedes entrar.

Girebilirsin.

¿Podemos entrar?

- İçeri girebilir miyiz?
- Girebilir miyiz?

Prohibido entrar.

Girmek yasaktır.

- Conseguí entrar.
- Me las arreglé para entrar.

İçeri girmeyi başardım.

- He dejado entrar al gato.
- Dejo entrar al gato.
- Dejé entrar al gato.

Ben kedinin içeri girmesine izin verdim.

- Permítame entrar.
- Permítame pasar.
- ¡Déjame entrar, por favor!

Lütfen girmeme izin ver.

Pero entrar ahí

Fakat oraya girip

No debes entrar.

İçeri girmemelisin.

Disculpe, ¿puedo entrar?

Affedersiniz, içeri girebilir miyim?

Puedes entrar ahora.

Şimdi girebilirsin.

¿Puedo entrar ahora?

Şimdi gelebilir miyim?

¿Cómo podemos entrar?

- İçeri nasıl girebiliriz?
- Nasıl içeri girebiliriz?

Usted puede entrar.

Girebilirsin.

- Decidieron entrar a la habitación.
- Ellos decidieron entrar al cuarto.

Odaya girmeye karar verdiler.

- ¿Puedo entrar?
- ¿Puedo pasar?

Girebilir miyim.

Dejé entrar al gato.

Kediyi içeri aldım.

No puedo entrar ahí.

Oraya giremem.

¡No puede entrar ahí!

Oraya gidemezsin!

¿Puedo entrar un segundo?

Bir saniye içeri girebilir miyim?

Deja entrar a Tom.

Sadece Tom'un içeri girmesine izin ver.

Vi entrar a Tom.

Tom'un içeri girdiğini gördüm.

- Permítame entrar.
- Permítame pasar.

Lütfen içeri girmeme izin verin.

¿Quién lo dejó entrar?

Kim ona izin verdi?

Dejar entrar a Tom.

Tom'un içeri girmesine izin ver.

- Entraré.
- Voy a entrar.

İçeri gideceğim.

No los dejes entrar.

İçeri girmelerine izin verme.

No podemos dejarle entrar.

Biz onun içeri girmesine izin veremeyiz.

No te oí entrar.

İçeri girdiğini duymadım.

- Les he visto entrar en el banco.
- Los vi entrar al banco.

Onların bankaya girdiğini gördüm.

Entrar dentro de los túmulos

Tümülüslerin içerisine girip

Nada más entrar, se cayó.

O içeriye girer girmez düştü.

Ella no le dejaba entrar.

O, onun içeri girmesine izin vermezdi.

La vimos entrar al cuarto.

Onun odaya girişini gördüm.

Los niños no pueden entrar.

Çocuklar içeri giremez.

No puedes entrar con esto.

Sen bununla içeri giremezsin.

Voy a entrar al museo.

Ben müzeye gidiyorum.

Intentemos hacerles entrar en razón.

Onları ikna etmeye çalışalım.

- Volvamos adentro.
- Volvamos a entrar.

Geri dönelim.

Deberíamos entrar en la casa.

Eve girmeliyiz.

¿Oyes el gato? Quiere entrar.

Kediyi duyabiliyor musun? O içeri girmek istiyor.

Pienso que debo entrar solo.

Sanırım yalnız girmeliyim.

Llame usted antes de entrar.

Girmeden önce kapıyı çal.

Decidimos entrar a la sala.

Biz odaya girmeye karar verdik.

Tom dejó entrar a Mary.

Tom Mary'nin içeri girmesine izin verdi.

Ella le invitó a entrar.

Onu içeri davet etti

Queréis entrar en el Parlamento.

Parlamentoya girmek istiyorsunuz.

- ¡Se te olvidó entrar al perro!
- ¡Te olvidaste de dejar entrar al perro!

Köpeği içeri almayı unuttun!

MT: Está bien, voy a entrar.

MT: Pekala, giriyorum.

Por favor, llama antes de entrar.

Lütfen girmeden önce kapıyı çalın.

Deja entrar algo de aire fresco.

Biraz temiz hava girsin.

Le vieron entrar en la habitación.

Onlar onu odaya girerken gördüler.

Lo vi entrar a la tienda.

Onun mağazaya girdiğini gördüm.

Déjame entrar. Tengo que hablar contigo.

Girmeme izin ver. Seninle konuşmak zorundayım.

No puedo dejarte entrar ahí solo.

Oraya yalnız gitmene izin veremem.

No puedes entrar en su habitación.

Odasına giremezsin.

Por favor llame antes de entrar.

Lütfen girmeden önce kapıyı vurun.

Lo vi entrar en el cuarto.

Onun odaya girdiğini gördüm.

No hay que entrar en pánico.

Panik yapmaya gerek yok.

No puedes entrar en esta habitación.

Bu odaya giremezsin.

Le vimos entrar en el parque.

Onun parka girdiğini gördük.

Tom decidió entrar a la habitación.

Tom odaya girmeye karar verdi.

No puedes entrar ahí a solas.

Oraya yalnız giremezsin.

Quiero entrar en un club deportivo.

Bir spor kulübüne katılmak istiyorum.

Yo voy a entrar el primero.

Önce ben gireceğim.

Él dejó entrar a John ayer.

- John' un girmesini kabul etti.
- O, dün John'un girmesine izin verdi.

Deberías haber llamado antes de entrar.

İçeri girmeden önce kapıyı çalmalıydın.

Tom no dejaba entrar a Mary.

Tom Mary'nin içeri girmesine izin vermezdi.

Tom decidió entrar a la competencia.

Tom yarışmaya girmeye karar verdi.

- Vi entrar a un desconocido en esa casa.
- Vi entrar a un extraño a esa casa.

Bir yabancının o eve girdiğini gördüm.

- Abre la puerta y deja entrar al perro.
- Abra la puerta y deje entrar al perro.

Kapıyı aç ve köpeği içeri al.

- Si los dejas entrar, yo mismo te mato.
- Si las dejas entrar, yo mismo te mato.

Eğer onları içeri alırsanız sizi kendim öldürürüm.

Para entrar en confianza y sentirse cómodos.

Böylece onlara güveniyorlar ve güvende hissediyorlardı.

Todavía recuerdo entrar en los barrios marginales

Hâlâ mahallelere yürüdüğümü hatırlıyorum,