Examples of using "упускать" in a sentence and their turkish translations:
Bu fırsatı boşa harcamayalım.
Bu, kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat.
- Onun kaçmasına izin vermek için çok iyi bir fırsat.
- Kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat bu.
Onun böyle bir fırsatı kaçırması üzücü bir durum.
Hayatta kalmak için protein kaynaklarını hiç pas geçmemeyi erkenden öğrendim.