Examples of using "противостоять" in a sentence and their turkish translations:
Tüm gücümüzle direnmek zorundayız.
gemiler bu akıntıya karşı koyamıyor
İklim değişikliğine karşı ayakta durabilmek için birlikte çalışmalıyız.
bir grup insan ağır çalışma şartlarına dayanamayarak
doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...
Mary'nin Tom'la doğrudan doğruya yüzleşecek yeterince cesareti yok.
ve Üçüncü Koalisyon'u ele geçirmek için doğuya yürüdüler.
Şiddetli fırtınalarla baş etmeye hazır olmalıyız.
Yıldızspor rakibi karşısında varlık gösteremedi.