Examples of using "хватает" in a sentence and their turkish translations:
Bir çatal eksik.
- Bir çatal eksik.
- Bir tane çatal eksik.
Biri kayıp.
- Yeterince sahibiz.
- Bizde yeterince var.
Eksik bir sayfa var.
Bir tane çatal eksik.
Bir kaşık eksik.
Sen hayal gücünden yoksunsun.
Ne eksik?
Eksik bir peçete var.
Bir çatal eksik.
Kim eksik?
Yeterince kahve yok.
Nokta yok.
Herkes için yeterli sandalye var mı?
- Burada işler yeterli.
- Burada yeteri kadar iş var.
Ben hayal gücünden yoksunum.
Onların her zaman parası az.
O, sağduyudan yoksundur.
O, onun kararlarında yetersiz.
O deneyimden yoksundur.
Kaç tane kaşık kayıp?
Bir şey eksik.
- Birisi kayıp.
- Birisi eksik.
Tom kararlılıktan yoksun.
- Ben hamlamışım.
- Ben idmansızım.
Eksik bir sayfa var.
Yeterli sandalye var mı?
Yeterli yiyeceğimiz yok.
Tom hayal gücünden yoksun.
Tatoeba tasarımcılardan yoksun.
Zamanım tükeniyor.
Bir çatal kayıp.
Tom sebattan yoksun.
Tom motivasyondan yoksun.
Tom deneyimden yoksun.
Alan bize yeterli gelmiyor.
O sağduyudan yoksundur.
Tatlı hala kayıp.
Bir vida eksik.
Tom cesaretten yoksun.
Seni çok özlüyorum.
Kayıp bir bıçak var.
Bir şey eksik mi?
Onu özlüyorum.
Ve ben sabırsızım.
Sonra köpek balığı onu yakaladı.
Nancy samimiyetten yoksun görünüyor.
Heykelin kafası eksik.
- O her zaman parasızdır.
- O her zaman para sıkıntısı çeker.
Yaşlı adamın eksik dişleri var.
Tom'u çok özlüyorum.
Tom kayıp.
Lastiğin havaya ihtiyacı var.
Başka kimi özlüyorsun?
Ne eksik?
Bu adam cesaretten yoksun.
Neyin eksik olduğunu biliyorum.
Ben biraz formdan düştüm.
Onların her zaman parası az.
Tom'un her zaman parası azdır.
İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.
Tom'un hâlâ yeterli deneyimi yok.
Onun cesareti yok.
Bir şey kesinlikle eksik.
Tom'un yemeklerini özledim.
Şakalarını özlüyorum.
Bir şey kaçırmıyor musun?
Çocuklar bazen sabırdan yoksun olur.
O, sağduyudan yoksundur.
Çok parasızım.
Bir şey eksik gibi görünüyor.
Gerçekten Jamal'ı özlüyorum.
Ben her zaman paraca sıkıntıda oluyorum.
Birinin eksik olduğunu nasıl bildin?
Yoksun olduğun şey dayanma gücü.
Bir sandık hâlâ kayıp.
Onu özlüyor musun?
Kesinlikle daha fazla enerjiye ihtiyacım olduğunu hissediyorum.
Makinenin bazı eksik parçaları var.
Tartışmayacak kadar akıllıyım.
Güven eksikliğim var.
Konferans salonunda yeterli sandalye yok.
Yeterince derdin var.
Ben Tom'la konuşmayı özlüyorum.
Mutfakta bir bulaşık makinesi yok.
Yemek için neredeyse hiç yeterince param yok.
Bu raporun bir sayfası eksik.
Çocuklar için hiç sabrım yoktur.
Market alışverişine yetecek param anca var.
Onlarla konuşmayı özlüyorum.