Translation of "горе" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "горе" in a sentence and their turkish translations:

Ох, горе мне, горе!

- Vay başıma gelenler!
- Eyvahlar olsun!

- Горе неверным!
- Горе гяурам!

Kafirlere yazıklar olsun.

непроработанное горе,

işlenmemiş yas,

И горе.

Yas.

- Отель находится на горе.
- Гостиница расположена на горе.
- Отель расположен на горе.
- Гостиница находится на горе.

Otel, dağda yer alıyor.

и горе тебе

üstelik el birliğiyle yazıklar olsun size

На горе растут дубы?

Tepede meşe ağaçları var mı?

На горе много обезьян.

Dağın üzerinde bir sürü maymun var.

- Какое горе.
- Какая боль!

Ne kadar acı.

Я был на горе.

Dağdaydım.

На горе лежит снег.

Dağda kar var.

Я разделяю твое горе.

Ben senin acını paylaşıyorum.

Отель находится на горе.

Otel, dağda bulunuyor.

Горе свело её с ума.

Üzüntü onu çıldırttı.

Возьмите этих коз к горе.

Bu keçileri dağa götür.

Весь снег на горе исчез.

Dağdaki tüm kar yok olmuştu.

Когда рак на горе свистнет!

Balık kavağa çıkınca!

Нищета и горе сопровождают войну.

Acı ve üzüntü savaşa eşlik eder.

Та тропинка идёт к горе.

O yol dağa gidiyor.

Или я видел на той горе

Ya da şuradaki dağın üstünde gördüğüm

Здание на горе - это наша школа.

Dağdaki bina bizim okulumuzdur.

Я хочу узнать об этой горе.

- Bu dağ hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum.
- Bu dağ hakkında bilgi edinmek istiyorum.

Дерево точит червь, а человека - горе.

- Ağacı kurt, insanı dert yer.
- Ağacı nem, insanı gam yer.

Да не даст Бог увидеть горе.

Allah acısını göstermesin.

- А вы знали, что на этой горе живут лисы?
- А вы знали, что на этой горе живут лисицы?
- Вы знали, что на этой горе живут лисицы?
- Ты знал, что на этой горе живут лисы?
- Вы знали, что на этой горе живут лисы?

Bu dağda tilkilerin yaşadığını biliyor muydun?

У нас снег на горе круглый год.

Bizim dağda tüm yıl boyunca karımız var.

У него есть большой дом на горе.

Onun dağda büyük bir evi var.

- Ты знал, что на этой горе живёт несколько лис?
- Вы знали, что на этой горе живёт несколько лис?
- Ты знал, что на этой горе живут несколько лис?

- Bu dağda yaşayan birkaç tilki olduğunu biliyor muydunuz?
- Bu dağda yaşayan birkaç tilki olduğunu biliyor muydun?

- Ты знал, что на этой горе живёт несколько лис?
- Вы знали, что на этой горе живёт несколько лис?

- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Bu dağda birkaç tilki yaşadığını biliyor muydun?

Считается, что сокровище спрятано где-то в горе.

Hazinenin dağdaki gizli bir yerde yattığına inanılıyor.

- Я был в горах.
- Я был на горе.

Dağdaydım.

Ты знал, что на этой горе живут лисы?

- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Bu dağda tilkilerin yaşadığını biliyor muydun?

Тут он стал подробно рассказывать мне своё горе.

Burada o, talihsizliğini ayrıntılı olarak anlatmaya başladı.

Недавно мы обнаружили, что на этой горе живут лисы.

Bazı tilkilerin burada bu dağda yaşadıklarını son zamanlarda öğrendim.

Дружба удваивает радость и уменьшает горе в два раза.

Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.

Если гора не идет к Магомету, то Магомет идет к горе.

Dağ sana gelmiyorsa sen dağa gideceksin.

Войны не приносят мир. Они, наоборот, несут боль и горе обеим сторонам.

Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.

Шахтеры использовали эти старые цепи, чтобы таскать горные породы вверх и вниз по горе.

Madenciler bu eski zincirleri dağlarda taş taşımak için kullanıyorlardı.

Я буду любить тебя в радости и в горе, пока смерть не разлучит нас.

Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.

- Кручина иссушит и лучину.
- Не работа старит, а забота.
- Дерево точит червь, а человека - горе.

- Ağacı kurt, insanı dert yer.
- Ağacı nem, insanı gam yer.

И взглянул я, и вот, Агнец стоит на горе Сионе, и с Ним сто сорок четыре тысячи, у которых имя Его и имя Отца Его написано на челах.

Sonra Kuzu'nun Siyon Dağı'nda durduğunu gördüm. O'nunla birlikte 144 000 kişi vardı. Alınlarında kendisinin ve Babası'nın adları yazılıydı.

И сказал: выйди и стань на горе пред лицом Господним, и вот, Господь пройдет, и большой и сильный ветер, раздирающий горы и сокрушающий скалы пред Господом, но не в ветре Господь; после ветра землетрясение, но не в землетрясении Господь; после землетрясения огонь, но не в огне Господь; после огня веяние тихого ветра.

RAB, “Dağa çık ve önümde dur, yanından geçeceğim” dedi. RAB'bin önünde çok güçlü bir rüzgar dağları yarıp kayaları parçaladı. Ancak RAB rüzgarın içinde değildi. Rüzgarın ardından bir deprem oldu, RAB depremin içinde de değildi. Depremden sonra bir ateş çıktı, ancak RAB ateşin içinde de değildi. Ateşten sonra ince, yumuşak bir ses duyuldu.