Examples of using "горе" in a sentence and their turkish translations:
- Vay başıma gelenler!
- Eyvahlar olsun!
Kafirlere yazıklar olsun.
işlenmemiş yas,
Yas.
Otel, dağda yer alıyor.
üstelik el birliğiyle yazıklar olsun size
Tepede meşe ağaçları var mı?
Dağın üzerinde bir sürü maymun var.
Ne kadar acı.
Dağdaydım.
Dağda kar var.
Ben senin acını paylaşıyorum.
Otel, dağda bulunuyor.
Üzüntü onu çıldırttı.
Bu keçileri dağa götür.
Dağdaki tüm kar yok olmuştu.
Balık kavağa çıkınca!
Acı ve üzüntü savaşa eşlik eder.
O yol dağa gidiyor.
Ya da şuradaki dağın üstünde gördüğüm
Dağdaki bina bizim okulumuzdur.
- Bu dağ hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum.
- Bu dağ hakkında bilgi edinmek istiyorum.
- Ağacı kurt, insanı dert yer.
- Ağacı nem, insanı gam yer.
Allah acısını göstermesin.
Bu dağda tilkilerin yaşadığını biliyor muydun?
Bizim dağda tüm yıl boyunca karımız var.
Onun dağda büyük bir evi var.
- Bu dağda yaşayan birkaç tilki olduğunu biliyor muydunuz?
- Bu dağda yaşayan birkaç tilki olduğunu biliyor muydun?
- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Bu dağda birkaç tilki yaşadığını biliyor muydun?
Hazinenin dağdaki gizli bir yerde yattığına inanılıyor.
Dağdaydım.
- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Bu dağda tilkilerin yaşadığını biliyor muydun?
Burada o, talihsizliğini ayrıntılı olarak anlatmaya başladı.
Bazı tilkilerin burada bu dağda yaşadıklarını son zamanlarda öğrendim.
Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.
Dağ sana gelmiyorsa sen dağa gideceksin.
Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.
Madenciler bu eski zincirleri dağlarda taş taşımak için kullanıyorlardı.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- Ağacı kurt, insanı dert yer.
- Ağacı nem, insanı gam yer.
Sonra Kuzu'nun Siyon Dağı'nda durduğunu gördüm. O'nunla birlikte 144 000 kişi vardı. Alınlarında kendisinin ve Babası'nın adları yazılıydı.
RAB, “Dağa çık ve önümde dur, yanından geçeceğim” dedi. RAB'bin önünde çok güçlü bir rüzgar dağları yarıp kayaları parçaladı. Ancak RAB rüzgarın içinde değildi. Rüzgarın ardından bir deprem oldu, RAB depremin içinde de değildi. Depremden sonra bir ateş çıktı, ancak RAB ateşin içinde de değildi. Ateşten sonra ince, yumuşak bir ses duyuldu.