Translation of "Própria" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Própria" in a sentence and their turkish translations:

- Limpe sua própria bagunça.
- Limpem sua própria bagunça.

Sen kendi pisliğini temizle.

- Eles têm sua própria cultura.
- Elas têm sua própria cultura.

Onların kendi kültürleri var.

Falo por experiência própria.

Deneyimlerime dayanarak söylüyorum.

- Estou falando por experiência própria.
- Eu estou falando por experiência própria.

Ben deneyimlerinden konuşuyorum.

- Queria ter minha própria casa.
- Eu queria ter minha própria casa.

Keşke kendime ait bir evim olsa.

- Você não estará por conta própria.
- Você não ficará por conta própria.
- Você não agirá por conta própria.

Kendi başına olmayacaksın.

- Ela é a própria chefe dela.
- Ela é a sua própria chefe.

O kendi patronudur.

- Ele está cavando sua própria cova.
- Ele está cavando a própria cova.

O, kendi mezarını kazıyor.

Fugindo de nossa própria cultura

Kendi kültürümüzden uzaklaşıp

Ele descreveu sua própria experiência.

O, kendi deneyimini tanımladı.

Maria processou a própria mãe.

Mary kendi annesini mahkemeye verdi.

Betty matou a própria mãe.

Betty, kendi annesini öldürdü.

Tom trabalha por conta própria.

- Tom serbest meslek erbabı.
- Tom serbest meslek sahibi.

Eu faço minha própria sorte.

Ben kendi şansımı yaratıyorum.

Aceite a sua própria estranheza.

Garipliğini özümse.

Eles estão por conta própria.

Kendi başlarınalar.

Tom construiu a própria casa.

Tom kendi evini inşa etti.

Ela levantou por conta própria.

O, kendi başına uyandı.

Tom faz a própria comida.

Tom kendi yemeklerini pişirir.

- Eu estou em busca da minha própria verdade.
- Eu busco a minha própria verdade.

Ben kendi gerçeğimi arıyorum.

Não conseguimos encontrar uma imagem própria

kendisine ait bir görüntüye ise rastlayamadık

Você fez isso por conta própria?

Bunu tek başına mı yaptın?

O ministro contradisse sua própria afirmação.

Bakan kendi ifadesiyle çelişti.

Ela seguiu vigorosamente sua própria crença.

O, inancına şiddetle bağlandı.

Cada ciência tem sua própria terminologia.

Her bilimin kendi terminolojisi vardır.

Eu falei com a própria atriz.

Aktrisin kendisiyle konuştum.

Ele tem medo da própria sombra.

O kendi gölgesinden korkar.

Tom riu de sua própria piada.

Tom kendi şakasına güldü.

Ela foi morta pela própria irmã.

O kendi kız kardeşi tarafından öldürüldü.

Tom tem medo da própria sombra.

Tom kendi gölgesinden korkuyor.

Não é nem pela própria saúde.

bu sadece onların kendi sağlıkları için değil,

Cada gato tem sua própria personalidade.

Her kedinin kendi kişiliği var.

Tratei-a como minha própria filha.

Ona kendi kızım gibi davrandım.

Eu matei Tom por defesa própria.

Ben meşru müdafada Tom'u öldürdüm.

Toda nação tem sua própria língua.

Her milletin kendi dili vardır.

É para a sua própria proteção.

Bu sizin kendi korumanız için.

Ninguém pode transcender sua própria individualidade.

Hiç kimse kendi benliğini aşamaz.

Tom aprendeu francês por conta própria.

Tom kendi kendine Fransızca öğrendi.

Tom está agindo por conta própria.

Tom kendi başına hareket ediyor.

Eu lavei a minha própria camisa.

Kendi gömleğimi yıkadım.

Cada um constrói sua própria sorte.

- Herkes kendi kaderinin mimarıdır.
- Herkes kendi kaderini çizer.

Desolada, Maria enterrou a própria mãe.

Mary kederli bir şekilde annesini gömdü.

Desolada, Maria enterrou a própria filha.

Mary kederli bir şekilde kızını gömdü.

Eu prefiro trabalhar por conta própria.

Tek başıma çalışmayı tercih ederim.

Ela tem medo da própria sombra.

O kendi gölgesinden korkuyor.

A virtude é sua própria recompensa.

Fazilet onun kendi mükafatıdır.

Tom nunca arruma a própria cama.

Tom asla yatağını yapmaz.

A própria Jane escreveu a carta.

Jane mektubu kendisi yazdı.

Tom ateou fogo à própria casa.

Tom evini ateşe verdi.

Sami matou a sua própria filha.

Sami kendi kızını öldürdü.

De fato, a própria sociedade foi criticada

aslında toplumun ta kendisi eleştirildi

Isto me foi dado pela própria Rainha.

Bu bana Kraliçenin kendisi tarafından verildi.

O homem tentou instalar sua própria antena.

Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.

Ela criou três filhos por conta própria.

O, üç çocuğu tek başına yetiştirdi.

Eu acabei de ver por conta própria.

Ben sadece onu kendi gözümle gördüm.

Tom está tentando salvar a própria pele.

Tom kendi cildini korumaya çalışıyor.

Ela abandonou o filho à própria sorte.

O ,oğlunu kaderine bıraktı.

Eu estou estudando francês por conta própria.

Kendi başıma Fransızca çalışıyorum.

Ele resolveu o problema por conta própria.

O, sorunu kendi başına çözdü.

A interlíngua tem a sua própria Wikipédia.

Interlingue kendi Wikipedia'sına sahiptir.

Desolados, os filhos enterraram a própria mãe.

Oğullar üzüntülü şekilde annelerini gömdü.

Ken arruma sua própria cama toda manhã.

Ken her sabah kendi yatağını yapar.

Tom pode fazer isso por conta própria.

Tom bunu kendi başına yapabilir.

- Estou estudando idiomas por conta própria.
- Eu estou estudando idiomas por conta própria.
- Estou estudando línguas sozinho.

Ben kendi başıma diller öğreniyorum.

Porque cada planeta tem sua própria força gravitacional

her gezegenin kendine ait bir çekim kuvveti olduğu için

É como se afogar na sua própria água

Kendi suyunda boğulmak gibi birşey

Ele tremeu um pouco, contra a própria vontade.

O, elinde olmadan biraz ürperdi.

Defender a própria pátria é agora um pecado?

Arazilerini savunmak şimdi bir günah haline mi geldi?

Ele sacrificou a própria vida para salvá-la.

O, kendi hayatı pahasına onu kurtardı.

- Ela tentou por conta própria.
- Ela tentou sozinha.

Onu kendisi denedi.

Você já montou um computador por conta própria?

Hiç tek başına bir bilgisayar monte ettin mi?

Você alguma vez já fez a própria barba?

- Hiç sakalını tıraş ettin mi?
- Hiç sakal tıraşı oldun mu?

Não acha que eu conheço minha própria irmã?

Kendi kız kardeşimi tanıdığımı düşünmüyor musun?

Tom se cortou com a própria faca ontem.

Dün Tom kendini bıçağıyla kesti.

Ele sacrificou sua própria vida para salvá-los.

O, onları kurtarmak için kendi hayatını feda etti.

Você está me expulsando da minha própria casa?

Beni evimden mi çıkarıyorsun?

Você tem que arrumar sua própria cama aqui.

Buraya kendi yatağını yapmak zorundasın.

Tom estava relutante em ir por conta própria.

Tom tek başına gitmeye isteksizdi.

Tom alegou ter matado Maria em defesa própria.

Tom Mary'yi meşru müdafada öldürdüğünü iddia etti.

Tom arriscou a própria vida para ajudar Maria.

- Tom, Mary'ye yardım etmek için kendi hayatını riske attı.
- Tom, Mary'yi kurtarmak için kendi hayatını riske attı.

Gerando a sua própria luz e iluminando os mares.

Kendi ışıklarını üretir, denizleri aydınlatırlar.

Isso não é um insulto, mas a própria doença

bu bir hakaret değil hastalığın ta kendisi

Começas a pensar na tua própria morte e vulnerabilidade,

Kendi ölümünü ve savunmasızlığını düşünmeye başlıyorsun.

A carta foi escrita pela mão da própria rainha.

Mektup, kraliçe'nin kendi eliyle yazılmış.

O Tom tomou uma foto da sua própria câmera.

Tom kendi kamerasıyla bir resim çekti.

O Tom aprendeu francês perfeitamente estudando por conta própria.

Tom kendi başına çalışarak mükemmel şekilde Fransızca öğrendi.

Quem poderá calcular a órbita de sua própria alma?

Kim kendi ruhunun yörüngesini hesaplayabilir?

Deixei a firma porque queria trabalhar por conta própria.

Kendi başıma olmak istediğim için firmayı bıraktım.

Tom argumenta que atirou em Mary em defesa própria.

Tom kendini korumak için Mary'yi vurduğunu iddia ediyor.

Ninguém pode ser mais velho que sua própria mãe.

Birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.

O Tom está pintando a casa por conta própria.

Tom evi kendisi boyuyor.

Todos são especiais e únicos da sua própria forma.

Herkes kendi yolunda özel ve benzersizdir.

- Eu trabalho por conta própria.
- Sou autônomo.
- Sou autônoma.

- Ben serbest meslek sahibiyim.
- Kendi işimin patronuyum.

Por que você não faz isso por conta própria?

Onu neden kendin yapmıyorsun?

Acredita-se que as baleias têm sua própria linguagem.

Balinaların kendilerine ait bir dile sahip olduklarına inanılmaktadır.

Tom foi morto pelos membros de sua própria gangue.

Tom kendi çete üyeleri tarafından öldürüldü.

- É verdade que você cortou esta árvore enorme por conta própria?
- É verdade que vocês cortaram esta árvore enorme por conta própria?

Bu büyük ağacı tek başına kestiğin doğru mu?

- Eles estão fazendo isso sozinhos.
- Eles estão fazendo isso por conta própria.
- Eles estão fazendo sozinhos.
- Eles estão fazendo por conta própria.

Bunu tek başlarına yapıyorlar.

Então, em resumo, esse vírus já existe na própria natureza

yani kısacası doğanın kendisinde bu virüs zaten mevcut

Além disso, todos estão à vontade em sua própria casa.

üstelik herkes kendi evinde rahat bir ortamında