Translation of "Avó" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Avó" in a sentence and their turkish translations:

- Minha avó sabe voar.
- Minha avó pode voar.

- Babaannem uçabiliyor.
- Babaannem uçabilir.
- Anneannem uçabiliyor.
- Anneannem uçabilir.

Minha avó envelheceu.

- Büyükannem yaşlandı.
- Anneannem yaşlandı.
- Ninem ihtiyarladı.
- Babaannem yaşlandı.

Minha avó morreu.

Büyükannem öldü.

Mary é avó.

Mary bir büyükannedir.

- Minha avó morava conosco.
- A minha avó morava com a gente.
- A minha avó morava conosco.

Büyükannem bizimle yaşadı..

Minha avó morava conosco.

Büyükannem bizimle yaşadı..

Minha avó era fazendeira.

Büyükannem bir çiftçiydi.

- Minha avó mora no campo.
- A minha avó mora no campo.

- Büyükannem köyde yaşıyor.
- Anneannem köyde yaşıyor.
- Babaannem köyde yaşıyor.

Agora, quanto a minha avó,

Şimdi, anneanneme gelecek olursak

Ele foi criado pela avó.

O büyükannesi tarafından büyütüldü.

Minha avó não pode ver.

Büyükannem göremez.

A avó dele parece sadia.

- Onun büyükannesi sağlıklı görünüyor.
- Anneannesi sağlıklı görünüyor.
- Babaannesi sağlıklı duruyor.

Minha avó é muito velha.

Büyükannem çok yaşlıdır.

A minha avó me criou.

Beni büyükannem büyüttü.

Minha avó adora assistir televisão.

- Büyükannem televizyon izlemeyi seviyor.
- Anneannem televizyona bakmayı sever.
- Babaannem TV izlemeyi sever.

Como vai a sua avó?

Büyükannen nasıl?

Tom foi criado pela avó.

Tom büyükannesi tarafından büyütüldü.

Onde a sua avó mora?

Büyükannen nerede yaşıyor?

Tu deves ajudar tua avó.

Büyükannenize yardım etmelisiniz.

- É o aniversário da minha avó hoje.
- Hoje é o aniversário da minha avó.

Bugün ninemin doğum günü.

- Tom ainda está na casa da avó.
- Tom ainda está na casa de sua avó.
- Tom ainda está na casa da avó dele.

- Tom hâlâ büyükannesinin evinde.
- Tom hâlâ anneannesinde.

Minha avó estava cercada de gente,

etrafı insanlarla çevrilmişti.

Minha avó tem talento para jardinagem.

Büyükannem bağ-bahçe işlerinden anlar.

Vou à casa de minha avó.

Ben büyükannemlere gidiyorum.

Mary é a avó de Tom.

Mary Tom'un büyükannesidir.

Eu sou a avó de Tom.

Tom'un büyükannesiyim.

Minha avó sabe pilotar uma moto.

- Büyükannem motosiklet sürebiliyor.
- Anneannem motosiklet kullanabiliyor.
- Babaannem motosiklet sürebiliyor.

A avó dele não anda, anda?

Onun büyükannesi yürüyemez, değil mi?

Ela foi morar com a avó.

O, büyükannesiyle yaşamaya gitti.

Eu vou visitar a minha avó.

Anneannemin evini ziyaret edeceğim.

A avó dele não enxerga, enxerga?

Onun büyükannesi göremez, değil mi?

A avó dá doces aos netos.

Büyükanne torunlarına şeker verir.

Minha avó me deu esse cordão.

Büyükannem bana bu kolyeyi verdi.

Sua avó é uma senhora encantadora.

- Büyükanneniz çok hoş bir hanım.
- Anneanneniz çok hoş bir bayan.

Minha avó faleceu no ano passado.

Büyükannem geçen yıl vefat etti.

Minha avó não ouve absolutamente nada.

Anneannemin kulakları hiç duymuyor.

Minha avó queria ser enterrada em casa.

Anneannem memleketinde gömülmek istedi.

Eu visitei a casa da minha avó.

Ben büyükannemin evini ziyaret ettim.

O menino está visitando a sua avó.

Çocuk anneannesini ziyaret eder.

Tenho apenas uma foto da minha avó.

Elimde ninemin sadece bir resmi var.

Você joga damas com a sua avó?

Büyükannenle dama oynar mısın?

Visito minha avó duas vezes por semana.

Haftada iki kez anneannemi ziyaret ederim.

O garotinho está sendo estragado pela avó.

Küçük çocuk büyükannesi tarafından şımartılıyor.

Minha avó criou uma família de dez.

Büyükannem on çocuk büyüttü.

A avó da Mary não tem dentes.

- Mary'nin büyükannesi dişsizdir.
- Mary'nin ninesinin dişi yok.

Até minha avó pode enviar uma mensagem.

Büyükannem bile bir mesaj gönderebilir.

Esta é uma foto da minha avó.

- Bu büyükannemin bir resmi.
- Anneannemin bir resmi bu.

Tom foi à livraria com sua avó.

Tom ve büyükannesi kitapçıya gitti.

- Sua avó viveu até os oitenta e oito anos.
- A avó dela viveu até os 88 anos.

Büyükannesi seksen sekiz yaşına kadar yaşadı.

- A avó por parte de pai completou cem anos.
- A avó por parte de pai fez cem anos.
- Minha avó por parte de pai completou cem anos.

Babamın tarafından anneannem yüz yaşına girdi.

- Minha avó por parte de mãe completou cem anos.
- Minha avó por parte de mãe fez cem anos.

Anneannem yüz yaşına geldi.

Minha avó não sabia que eu era gay,

Eşcinsel olduğumu bilmiyordu.

Um ano antes da morte da minha avó,

Büyükannem ölmeden bir yıl kadar önce,

A garota era chamada Elizabeth, como sua avó.

Kıza büyükannesinin anısına Elizabeth adı verildi.

Minha avó cuida das crianças durante o dia.

Anneannem gündüzleri çocuklara bakıyor.

A mãe de meu pai é minha avó.

Babamın annesi benim büyükannemdir.

A minha avó tricotou aquilo com as mãos.

Büyükannem onu eliyle ördü.

Minha avó enviou a carta hoje de manhã.

Ninem bu sabah mektubu yolladı.

Minha avó é a mais velha desta cidade.

Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.

O Tom está hospedado com a avó dele.

Tom büyükannesi ile kalıyor.

A minha avó ficou doente na outra semana.

Diğer hafta büyükannem hastalandı.

Mas quando testemunhei enquanto a vida da minha avó

Ama büyükannemin

Mas depois que minha avó morreu, aquela confiança afundou,

Ama büyükannem öldükten sonra bu güven dalışa geçti

Tem a ver com algo que minha avó dizia:

büyükannemin hep söylediği bir söze geliyoruz.

A minha avó gosta de fazer pontos de cruz.

- Büyükannem kanaviçe işi yapmayı sever.
- Anneannem kanaviçe yapmayı seviyor.

Sinto saudade das paellas que a minha avó fazia.

Anneannemin benim için yaptığı paellaları özlüyorum.

Aos poucos, a minha avó ficava esquecida e fraca.

Büyükannem giderek unutkan ve kırılgan oluyor.

Ela passa o tempo com sua avó todo domingo.

O, her pazar büyükannesiyle zaman geçirir.

É a primeira vez que eu visito a minha avó.

Şimdiye kadar ilk kez büyükannemi ziyaret ettim.

Mary deu o nome de sua avó para o bebê.

- Mary bebeğe büyükannesinin adını verdi.
- Mary bebeğe anneannesinin ismini koydu.

Esta casa é da minha avó, mas logo será minha.

Bu ev büyükannemin ama yakında benim olacak.

A minha avó me deu mais do que eu queria.

Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.

Susan passou as férias de verão na casa da avó.

- Susan yaz tatilini büyükannesinin evinde geçirdi.
- Suzan yaz tatilini anneannesinde geçirdi.
- Susan yaz tatilini babaannesinde geçirdi.

A avó de Sebastián foi uma das primeiras juízas de Navarra.

Sebastian'ın büyük annesi Navarra'da hakimlik görevini üstlenen ilk kadındı.

Quando foi a última vez que você visitou a sua avó?

En son ne zaman büyükanneni ziyaret ettin?

Ela vai se dar bem com a minha avó com certeza.

- O, kesinlikle büyükannemle iyi anlaşacak.
- Kesinlikle anneannemle iyi anlaşacak.

De todos na minha família, me sentia mais próxima da minha avó.

Ailemdeki herkes içinde, en çok büyükanneme yakın hissettim.

Quando era mais jovem, minha avó usava muito sua máquina de costura.

Büyükannem daha gençken dikiş makinesini çok kullanırdı.

A idosa que você viu ainda há pouco é a minha avó.

Az önce gördüğün yaşlı kadın benim büyükannem.

Ela estava lá porque minha avó teve uma cirurgia de câncer naquele dia.

O gün anneannem kanser ameliyatı olduğu için oradaydı.

Quando a mãe do Tom morreu, ele se mudou para a casa da avó dele em Boston.

Tom'un annesi öldüğünde, o, Boston'a büyükannesinin evine taşındı.

As crianças estavam contentes de ver o avô e a avó que há algum tempo não viam.

Çocuklar uzun süredir görmedikleri dedelerini ve anneannelerini gördükleri için mutluydular.

Minha avó colheu um punhado de grãos verdes, despejou-os em uma panela velha, torrou-os pacientemente, triturou-os em um almofariz de madeira com um pilão de cobre, comprimiu cuidadosamente o resultado em uma antiquada cafeteira húngara, colocou-a em um bandeja e, duas horas mais tarde, tínhamos café.

Anneannem bir avuç yeşil fasulyeyi çıkardı. Onları eski bir tavanın içine döktü. Sabırla onları kızarttı, bakır kulplu bir ahşap el değirmeninde öğüttü, sonucu eski moda bir Macar espresso makinesi içine sıktı, onu bir tepsiye koydu ve iki saat sonra, o kahveydi.