Translation of "Robią" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Robią" in a sentence and their turkish translations:

Pszczoły robią miód.

Arılar bal yapar.

Co robią mężczyźni?

Erkekler ne yapıyorlar?

Dlaczego to robią?

Neden onu yapıyorlar?

Co robią sąsiedzi?

Komşular ne yapıyor?

Oni wiedzieli, co robią.

Demem o ki bu insanlar ne yaptığını biliyor.

że robią coś dobrze.

ve bir şeyleri gerçekten doğru yaptıklarını gösteriyor.

Jak oni to robią?

Onu nasıl yaparlar?

Co robią ci ludzie?

Bu insanlar ne yapıyorlar?

Co oni tam robią?

Onlar orada ne yapıyorlar?

Nie robią nic złego.

Onlar yanlış bir şey yapmıyor.

Doktorzy niczego nie robią.

Doktorlar hiçbir şey bilmezler.

Dzieci robią wiele głupot.

Çocuklar bir sürü aptalca şeyler yaparlar.

Gdzie oni robią zakupy?

Onlar alışveriş mi yapıyorlardı?

Dokładnie tak robią niektóre firmy.

Bu tam olarak bazı şirketlerin yaptığı şey.

Tak robią pawiany i orangutany.

Tıpkı babunların ve orangutanların yaptığı gibi.

Inne samce robią to samo.

Başka erkekler de ötmekte.

Co oni tu dokładnie robią?

Orada tam olarak ne yapıyorlar?

Dzieci robią za dużo hałasu.

Çocuklar çok fazla gürültü çıkarıyor.

Nie cierpię, kiedy to robią.

Onlar onu yaptığında bundan nefret ediyorum.

Dzieci często robią głupie rzeczy.

Çocuklar sık sık aptalca şeyler yaparlar.

Co wszyscy robią po szkole?

Herkes okuldan sonra ne yapar?

Ale nocą robią się zaskakująco nieprzyjazne.

Ama geceleri şaşırtıcı derecede vahşi bir ortam oluşur.

Hieny robią wszystko, by wywołać panikę.

Sırtlanlar panik yaratmak için ellerinden geleni yapıyor.

Co tu robią Tom i Mary?

- Tom ve Mary burada ne yapıyor?
- Tom ve Mary burada ne yapıyorlar?

Myślę, że oni to robią celowo.

Sanırım onu bilerek yapıyorlar.

W tej posiadłości robią świetny ocet.

Bu mülkte mükemmel sirke yapıyorlar.

Czasami łatwiej jest zrozumieć, co ludzie robią,

Bazen insanların ne yaptıklarını anlamak daha kolay,

Nie pytaj, co myślą, pytaj, co robią.

Onların ne düşündüğünü sormayın. Ne yaptığını sorun.

I rozbić na nim obóz, jak robią orangutany.

orangutanlar gibi yaparız. Ağaçta kamp kurarız

Robią to raz w tygodniu u podstawy drzewa.

onu da bir ağacın kökünde haftada bir yapıyorlar.

Rzeczy, które ludzie robią nosorożcom, są wprost niewyobrażalne.

İnsanların gergedanlara yaşattığı şeyler artık inanılır boyutta değil.

Nigdy wcześniej nie sfilmowano, co robią po zmroku.

Karanlıkta yaptıkları şeyler hiç filme alınmamıştı.

Jak ludzie stają się lepsi w tym, co robią.

mümkün olan şey.

To, co robią. Głosują na federalny parlament, podobny do Kongresu w USA.

Federal parlemento için oy veriyorlar, ABD'nin meclisleri gibi.

Rodzimi użytkownicy robią czasem błędy, ale są to innego rodzaju błędy niż użytkownicy nienatywni.

- Ana dilini konuşanlar bazen hatalar yaparlar fakat genellikle ana dilini konuşmayanların yaptıkları hatalarla aynı türden değildir.
- Ana dilini konuşanlar bazen hata yapar fakat genellikle ana dilini konuşmayanların yaptıkları hatalarla aynı türden değil.

By zrozumieć każdy najmniejszy ślad, każde zachowanie, każdy gatunek i to, co robią, jak na siebie oddziałują.

her ufak davranışı, her türün ne yaptığını ve nasıl etkileşim kurduklarını anlayabilmek için yapılması gereken çok şey var.