Translation of "Valahol" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Valahol" in a sentence and their turkish translations:

- Jöjjünk össze valahol.
- Találkozzunk valahol.

Bir yerde buluşalım.

Találkozhatunk valahol?

Bir yerde buluşabilir miyiz?

- Üljünk össze valahol később.
- Találkozzunk később valahol.

- Daha sonra bir yerde bir araya gelelim.
- Daha sonra bir yerde buluşalım.

Azonban valahol útközben

Ama yolculuğum esnasında bir yerde

Együnk valahol máshol.

Başka bir yerde yemek yiyelim.

Találkozhatok veled valahol?

Seninle bir yerde görüşebilir miyim?

Valahol máshol voltunk.

Biz başka bir yerdeydik.

Valahol máshol voltam.

Başka bir yerdeydim.

Tudunk valahol beszélni?

Konuşabileceğimiz bir yer var mı?

Valahol kell lennie.

O, bir yerde olmalı.

Tom bujkál valahol.

Tom bir yerde saklanıyor.

Itt van valahol.

O buralarda bir yerde.

- Megfagyott valahol a hegyekben.
- Kihűlt és maghalt valahol a hegyekben.
- Halálra fagyott valahol a hegyekben.

Dağlarda bir yerde donarak öldü.

- Tominak valahol itt kell lennie.
- Tomnak itt kell lennie valahol.

Tom burada bir yerde olmalı.

Egy felhőkarcolóban üldögélt valahol,

cam kulesinde bir yerde,

Ez esetben valahol középen.

bu durumda ortalarda bir yerde.

Jártál valahol a nyáron?

Yaz için bir yere gittin mi?

Valahol el kell kezdenünk.

Bir yerden başlamak zorundayız.

Tom valahol odabent van.

Tom orada bir yerde.

Ők valahol máshol voltak.

Onlar başka bir yerdeydi.

Ott kell lennie valahol.

O orada bir yerde olmalı.

Valahol itt kell lennie.

Burada bir yerde olmalı.

Tamás valahol itt van.

Tom burada bir yerde.

Valahol elvesztettem a fonalat.

Ben biraz odak noktamı kaybettim.

Tom valahol errefelé lakik.

Tom buralarda bir yerlerde yaşamaktadır.

Tamás valahol errefelé lakik.

Tom buralarda bir yerlerde yaşamaktadır.

Álljunk meg valahol enni.

Bir yerde durup yemek yiyelim.

- Bizonyára láttam azt a lányt valahol.
- Valószínűleg láttam azt a lányt valahol.

O kızı bir yerde görmüş olabilirim.

Valaki, valahol – mondjuk, Észak-Koreában –,

Birileri, bir yerler -- mesela Kuzey Kore --

Jártak valahol a szabadság alatt?

Tatile eğlenceli bir yerlere gittiniz mi?

és valahol a történelem során

ve yolun bir yerlerinde,

Valahol éppen öt óra van.

Şimdi bir yerde saat beştir.

Nem találkoztunk mi már valahol?

Daha önce bir yerde karşılaşmadık mı?

Tomnak itt kell lennie valahol.

Tom burada bir yerde olmalı.

Nekem valahol megvan Tom címe.

Herhangi bir yerde Tom'un adresine sahibim.

Tudom, hogy itt van valahol.

Onun burada bir yerde olduğunu biliyorum.

Azt hiszem, találkoztunk már valahol.

Sanırım biz daha önce tanıştık.

Van postahivatal valahol a közelben?

Bu civarda bir posta ofisi var mı?

Valahol el kell kezdeni mindenkinek.

- Herkes bir yere başlamak zorunda.
- Herkes bir yerden başlamak zorunda.

Tamásnak valahol itt kell lennie.

Tom buralarda bir yerde olmalı.

- Majd eldugom valahová.
- Majd elrejtem valahol.

- Onu bir yere saklayacağım.
- Onu bir yere gizleyeceğim.

Valahol errefelé vesztettem el a kulcsomat.

Buralarda bir yerde anahtarımı kaybettim.

Valahol a számítógépemen megvan Tom címe.

Bilgisayarımda bir yerde Tom'un adresi var.

- Itt van valahol Tomi? - Nincs itt.

- "Tom hakkında mı?" "O burada değil!"
- "Tom buralarda mı?" "Burada değil!"

Árulnak egyáltalán még valahol ólmozott benzint?

Aslında artık kurşunlu benzini satan var mı?

Valahol az állomás közelében fussunk össze.

İstasyonun yakınında bir yerde buluşalım.

Azt hiszem, rossz irányba fordultunk valahol.

Sanırım bir yerde yanlış bir dönüş yaptık.

- Szerintem itt van valahol a környéken.
- Az a véleményem, hogy valahol itt van a környéken.

Bence o buralarda bir yerde.

valahol a világon, erőszakos cselekményekkel ölnek meg.

genç bir erkek ya da kız şiddete kurban gidiyor.

és valahol a keleti városrészben lyukadtam ki,

ve şehrin doğusunda bir yerde indim,

- Fáj valamije?
- Fájdalmai vannak?
- Érez valahol fájdalmat?

Herhangi bir ağrın var mı?

Élt valahol réges-régen egy kegyetlen király.

Bir zamanlar, bir zalim kral yaşarmış.

Ezt az arcot régebben már láttam valahol.

O yüzü daha önce bir yerde gördüm.

- Meg kell találnunk.
- Elő kell keresnünk.
- Elő kell szednünk valahonnan.
- Rá kell akadnunk valahol.
- Rá kell bukkannunk valahol.

Onu bulmalıyız.

Az embernek valahol meg kell húznia a határt.

Biri bir yere çizgi çizmiş olmalı.

Feltételezem, hogy valahol van valaki, aki bírja Tomit.

Sanırım Tom'u seven biri bir yerde vardır.

Az az érzésem, hogy ezt valahol már hallottam.

Bunu daha önce bir yerde gördüğüm hissine kapılıyorum.

Azt hittem, valahol itt parkoltam le a kocsimat.

Burası arabamı park ettiğimi düşündüğüm yer.

- Van valahol itt egy repülőtér?
- Van erre reptér?

Havaalanı nerede?

Az az érzésem, hogy találkoztam már vele valahol korábban.

İçimde onunla daha önce karşılaştığım hissine sahibim.

- Találkoztunk mi már valahol?
- Nem találkoztunk mi már ezelőtt?

Daha önce tanışmadık mı?

Valahol messze réges-régen élt egyszer egy szépséges hercegnő.

Bir zamanlar, güzel bir prenses yaşıyordu.

Néhányan azt mondják, jobb otthon enni, mint valahol máshol.

Bazı insanlar senin için evde yemenin dışarıda yemekten daha iyi olduğunu düşünüyor.

úgy gondolkodtam, mint egy polip És ez valahol kimerítő volt.

...ahtapot gibi düşünüyordum. Ve bunlar bir açıdan aşırı yorucuydu.

- Ezt hol találtad? - Valahol az erdőben. Nem tudnám megmondani pontosan.

Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.

Biztos vagyok benne, hogy találkoztam vele valahol, de nem emlékszem, hogy ki ő.

Ben onunla bir yerde tanıştığıma eminim, ama onun kim olduğunu hatırlamıyorum.

- Mit fogunk csinálni, ha elszalasztjuk az utolsó vonatot? - Mit szólnál hozzá, ha egy internetkávézóban vagy valahol máshol várnánk reggelig?

"Son treni kaçırırsak ne yapacağız?" " Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?"