Examples of using "Wagte" in a sentence and their turkish translations:
O bir şey söylemeye cesaret edemedi.
Tom bir şey söylemeye cesaret etmedi.
Leyla karışmaya cesaret edemedi.
O derenin üzerinden atlamaya cesaret edemedi.
Oraya asla dönmemeye yeltendi.
O ona yaklaşmaya cesaret edemedi.
Dereyi atlamaya cesaret edemedi.
Planıma hayır demeye cesaret edemedi.
Ama bunu menajerime söyleme cesareti bulduğumda --
Tom'un Mary'nin onun yapmasını istediği şeyi reddedecek cesareti yoktu.
O bir şey söylemeye cesaret edemedi.
Elinde bir bıçak olduğu için kimse Tom'a yaklaşmaya cesaret edemedi.
Odada bir baskı hissi vardı; Hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret etmedi.