Examples of using "Verzeihung" in a sentence and their turkish translations:
Affedersiniz, bunların maliyeti nedir?
Affedersiniz. Siz kimsiniz?
Özür dileriz.
Affedersiniz, bunun maliyeti nedir?
- Affedersiniz, bu kaç para?
- Affedersiniz, bunun fiyatı nedir?
Affedersiniz, bunlar ne kadar?
Özür dilememi istedi.
Affedersiniz, kafe nerede?
Özür dilemeliyim.
Onun için özür dilerim.
Affedersiniz, Tom bugün burada mı?
Üzgünüm, ben bir hata yaptım.
Affedersiniz.
Ben senin affını diliyorum.
Üzgünüm. Trafik ağırdı.
Senden özür dilemeliyim.
Üzgünüm. Geri döner misin?
O affımı rica etti.
Özür dilerim. Fark etmedim.
Tom benden özür diledi.
Özür dilemek istemiştim.
Beni affet, biraz gerginim.
Üzgünüm, ama seni çok iyi duyamıyorum.
Affedersiniz, ama telefonunuzu kullanabilir miyim?
Üzgünüm. Başka bir randevum var.
- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz.
- Özür dilerim.
Bazen özür dilemek için çok geçtir.
Bazen af istemek izin istemekten daha kolaydır.
Sen boşuna af diliyorsun; senin hareketin affedilemez.
Affedersiniz, bana bu cümlenin anlamını açıklayabilir misiniz?
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
Tom'a gitmeli ve ondan af dilemelisin.
Şimdiden özür diliyoruz.
Özür dilerim, bir şey mi söyledin?
Özür dilemelisin.
Tom onun doğum gününü unuttuğu için onu affetmesini rica etti.
- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?
Duygularını incittiysem, özür dilerim.
Tom ve Meryem çocuklarına, bir konuşmayı bölmek isterlerse "affedersiniz" demeyi öğretti.
Tom, Mary kendisinden özür diledikten sonra bile onunla konuşmadı.
Zaten özür diledim.
Üzgünüm, treni kaçırdım.
İzin istemektense özür dilemeyi tercih ederim.
- Metro durağı nerede acaba?
- Metro nerede acaba?
- Affedersiniz. Metro nerede?