Translation of "Verlangte" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Verlangte" in a sentence and their turkish translations:

Tom verlangte mehr.

Tom daha fazla talep etti.

Er verlangte bessere Bezahlung.

Daha iyi bir ücret talep etti.

Tom verlangte eine Erklärung.

Tom bir açıklama talep etti.

Er verlangte ihren Personalausweis.

O onun kimliğini istedi.

Tom verlangte Marias Rücktritt.

Tom, Mary'nin istifasını istedi.

Sarah verlangte ihr Geld zurück.

Sarah paralarının geri verilmesini talep etti.

Ich gab Tom, was er verlangte.

Tom'a istediği şeyleri verdim.

Die kolumbianische Regierung verlangte mehr Geld.

Kolombiya hükümeti daha fazla para talep etti.

Der Polizist verlangte ihre Namen und Adressen.

Polis onların adlarını ve adreslerini istedi.

Der Polizist verlangte, Toms Führerschein zu sehen.

Polis memuru Tom'un ehliyetini görmek istedi.

Bob verlangte drei Dollar die Stunde fürs Rasenmähen.

- Bob çimleri biçmek için saat başına üç dolar istedi.
- Bob saati 3 dolara çimleri biçti.
- Bob çim biçmek için saatlik 3 dolar talep etti.

Du hättest Tom einfach geben sollen, was er verlangte.

Tom'a istediğini az önce vermeliydim.

Tom weigerte sich, Maria zu geben, was sie verlangte.

Tom Mary'ye istediğini vermeyi reddetti.

Tom hatte keine andere Wahl, als Maria zu geben, was sie verlangte.

Tom'un Mary'ye istediğini vermekten başka seçeneği yoktu.

Ich habe keine andere Wahl, als zu tun, was Tom von mir verlangte.

Tom'un yapmamı istediğini yapmaktan başka seçeneğim yok.

Tom blieb nichts anderes übrig, als zu tun, was man von ihm verlangte.

Tom'un yapması söylenilen şeyi yapmaktan başka seçeneği yoktu.

Es blieb Tom nichts anderes übrig, als Maria zu geben, was sie verlangte.

Tom'un onun istediğini Mary'ye vermekten başka çaresi yoktu.

- Ich verlangte, dass er die Schulden auf einmal zurückzahlt.
- Ich forderte, dass er die Schuld in einer Summe zurückzahlt.

Borcu derhal ödemesini talep ettim.

- Wir werden Tom das Geld, um das er bat, nicht geben.
- Wir werden Tom das Geld, das er verlangte, nicht geben.

Tom'a istediği parayı vermeyeceğiz.