Translation of "Schüttelte" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Schüttelte" in a sentence and their turkish translations:

Er schüttelte den Kopf.

Başını salladı.

Ich schüttelte den Kopf.

- Kafamı salladım.
- Başımı salladım.

Sie schüttelte den Kopf.

O, başını salladı.

Tom schüttelte mit dem Kopf.

Tom başını salladı.

Maria schüttelte traurig den Kopf.

Mariya üzgün bir ifadeyle başını salladı.

Tom schüttelte verneinend seinen Kopf.

Tom hayır demek için kafasını salladı.

Tom schüttelte nur den Kopf.

Tom sadece başını hayır anlamında iki yana salladı.

Tom seufzte und schüttelte seinen Kopf.

Tom iç çekti ve başını salladı.

Er seufzte und schüttelte seinen Kopf.

İç çekip başını salladı.

Ich schüttelte ein paar Mal den Kopf.

Kafamı birkaç kez salladım.

Er schüttelte seinen Kopf auf und ab.

O, başını yukarı aşağı salladı.

Der Rektor schüttelte jedem Schulabgänger die Hand.

Müdür mezun olan öğrencilerin her biri ile tokalaştı.

John hob einen Stock auf und schüttelte ihn.

John bir çubuk aldı ve salladı.

Ich betrat den Raum und schüttelte seine Hand.

- Odaya girdim ve onunla el sıkıştım.
- Odaya girdim ve onunla tokalaştım.

Jessie schüttelte Joseph die Hand und begrüßte ihn herzlich.

Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.

Die Königin schüttelte jedem Spieler nach dem Spiel die Hand.

Kraliçe maçtan sonra her oyuncu ile tokalaştı.

Der junge Mann streckte seine Hand aus und ich schüttelte sie.

Genç adam elini uzattı ve onu salladım.

- Er begrüßte seinen Freund durch Handschlag.
- Er schüttelte seinem Freund die Hand.

O, arkadaşıyla tokalaştı.

Ich fragte Tom, ob ihm kalt sei, aber er schüttelte mit dem Kopf.

Tom'a üşüyüp üşümediğini sordum ama o başını salladı.

Ich fragte Tom, ob er erkältet sei, aber er schüttelte mit dem Kopf.

Tom'a soğuk alıp almadığını sordum ama o başını salladı.

Ich forderte sie auf, mir die Wahrheit zu sagen, aber sie schüttelte mit dem Kopf.

Bana gerçeği söylemesini istedim ama o başını salladı.

Er drehte die Flasche auf den Kopf und schüttelte sie, aber der Honig wollte trotzdem nicht herauskommen.

O, şişeyi başaşağı çevirdi ve salladı fakat bal hâlâ akmıyordu.

- Er griff über den Tisch und schüttelte meine Hand.
- Er gab mir über den Tisch hinweg einen Händedruck.

Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.