Translation of "Klauen" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Klauen" in a sentence and their turkish translations:

Wir klauen Zeugs.

Biz eşya çalarız.

Gute Künstler kopieren, große Künstler klauen.

İyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar çalar.

Wozu sollte ich deinen Geldbeutel klauen?

Neden cüzdanını çalayım ki?

Hör auf, meine Sätze zu klauen!

Cümlelerimi çalmayı bırak.

Lieber verhungere ich als zu klauen.

- Çalmaktansa açlıktan ölürüm.
- Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

Haben sie große Klauen, dann sind das ihre Waffen.

Büyük pençeleri varsa, silahları odur.

Der Giftsack ist seine Waffe. Er braucht keine großen Klauen.

bu zehir kesesinin çok etkili olduğu kesindir. Büyük pençelere ihtiyacı yok.

Unser Turnier geht weiter mit einem Aufeinandertreffen von Kiefern und Klauen.

Çeneler ve pençelerin kapışmasıyla turnuvamız devam ediyor.

Aber der hat kleine Klauen und einen großen Giftsack am Schwanz.

Bunun gibi küçük pençeleri ve kuyruğunda büyük bir zehir kesesi varsa

- Er wurde dabei gesehen, wie er Plätzchen stahl.
- Man erwischte ihn beim Klauen einer Backware.

Kurabiyeleri çalarken belirlendi.