Examples of using "Hell" in a sentence and their turkish translations:
Güneş ışıl ışıl parlıyor.
Dışarısı hâlâ aydınlık.
Elmas pırıl pırıl parlıyordu.
Ay parlak parlıyor.
Ay parlak.
Güneş parlaktı.
Ay ışıl ışıl parlıyordu.
Ateş parlak bir şekilde yandı.
Onun odası aydınlıktı.
Ay çok parlak.
Caddeler parlak bir biçimde aydınlatılmış.
Dışarısı hala aydınlık.
Vay canına, harika parlıyor. Şuna bakın.
Dolunay en parlak hâlinde.
biz burada sempatik tatlı parlak görüyoruz
Oda geniş ve aydınlıktır.
Sokak lambaları yeterli ışık vermez.
ve Mark'ın çıplak, sadece bir çarşaf altında yattığı,
Çok aydınlık olursa kolayca görülürler.
Bu tablonun renkleri çok parlak.
Saat 6'dan sonra yavaş yavaş ışık oldu.
Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.
Vay canına, harika parlıyor. Şuna bakın.
Yaydıkları ışık altında kitap bile okunabilir.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
Hâlâ ışıkken çadırı kuralım.
Burası okumak için yeterince aydınlık değil.
Tom zaten oldukça ışık olduğu zaman uyanır.
Odada dikiş dikmek için yeterli ışık yok.
Sabah güneşi o kadar parlak ki ben ona bakamam.
Hala ışıkken çadırı kuralım.
Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
Ama bu gece Ay parlak. O yüzden flamingoların şansı var.
Tom genellikle çok parlak olmasa bile güneş gözlüğü takıyor.
Hemen gitmezsek, hâlâ ışıkken oraya varamayacağız.
Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.
M31 de denilen Andromeda Galaxy karanlık, aysız gecelerde görülmek için yeterince parlaktır.
Yıldızlar kadar arkadaşın olacağına, alaca karanlıkta parlayan ay gibi tek dostun olsun yeter.