Translation of "Griff" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Griff" in a sentence and their turkish translations:

Tom griff Maria an.

Tom, Mary'ye saldırdı.

Jemand griff Tom an.

Birisi Tom'a saldırdı.

Tom lockerte seinen Griff.

- Tom kavrayışını gevşetti.
- Tom elini gevşetti.

Jemand griff ihn an.

Biri ona saldırdı.

Jemand griff sie an.

Biri ona saldırdı.

Eine Kältewelle griff Europa an.

Bir soğuk hava dalgası Avrupa'yı vurdu.

Tom griff nach seinem Schwert.

Tom kılıcına uzandı.

Tom griff nach seiner Brieftasche.

Tom cüzdanına uzandı.

Tom griff in seine Tasche.

Tom çantasına uzandı.

Tom griff nach dem Messer.

Tom bir bıçak için elini uzattı.

Tom griff nach seinem Mobiltelefon.

Tom onun cep telefonuna ulaştı.

Es griff auch die Orthodoxen an

Ortodokslara da saldırıyordu

Plötzlich… …griff er nach der Oberfläche.

Birdenbire, yüzeye doğru uzandı.

Unsere Armee griff das Königreich an.

Ordumuz krallığa saldırdı.

Der Feind griff die Stadt an.

Düşman kasabaya saldırdı.

Der Feind griff von hinten an.

Düşman arkadan saldırdı.

Tom griff zu einer Tasse Kaffee.

Tom kendine bir fincan kahve aldı.

Der Hund griff uns drei an.

Köpek üçümüze saldırdı.

Der Wolf griff das Lamm an.

Kurt, kuzuya saldırdı.

- Toms Hund griff Mary an.
- Toms Hund griff Maria an.
- Toms Hund fiel Maria an.

Tom'un köpeği Mary'ye saldırdı.

- Wir haben alles im Griff.
- Wir haben alles fest im Griff.
- Wir haben alles unter Kontrolle.

Her şey kontrolümüz altında.

- General Montcalm griff 1757 mehrere britische Forts an.
- General Montcalm griff 1757 mehrere britische Festungen an.

General Montcalm 1757'de birkaç İngiliz kalesine saldırdı.

Das kalte Klima griff seine Gesundheit an.

Soğuk iklim onun sağlığını etkiledi.

Der Griff hat die Form eines Entenkopfes.

Kolu bir ördeğin kafası gibi şekillendirilmiş.

Tom griff Maria mit einem Dolch an.

Tom bir hançerle Mary'ye saldırdı.

Das schlechte Wetter griff seine Gesundheit an.

Kötü hava sağlığını etkiledi.

Die wütende Menschenmenge griff das Gebäude an.

Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.

- Jemand attackierte uns.
- Jemand griff uns an.

Biri bize saldırdı.

- Tom griff Mary an die Kehle und würgte sie.
- Tom griff Mary an die Kehle und erwürgte sie.

Tom Mary'yi boğazından yakaladı ve onu boğdu.

Wenn die Armut Ihr Leben im Griff hat

Yoksulluğun pençesinde

Eine Gruppe Jugendlicher griff den alten Mann an.

Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı.

Sie kann die Situation in den Griff bekommen.

O, durumu kontrol altına alabilir.

- Sie hat ihn angegriffen.
- Sie griff ihn an.

O, ona saldırdı.

Ich wünschte, ich hätte meine Gefühle im Griff.

Keşke duygularımı kontrol edebilsem.

Bekommt man die Hektik weniger gut in den Griff.

meşguliyetinizle daha az başa çıkabilmeniz.

Der vom Ertrinken bedrohte Mann griff nach dem Seil.

Boğulan adam ipi yakaladı.

Ich habe einen neuen Griff an die Tür gemacht.

Kapıya yeni bir kol taktım.

- Der Mann griff sie an mit der Absicht, sie umzubringen.
- Der Mann griff sie an mit der Absicht, sie zu töten.

Adam onu öldürmek niyeti ile ona saldırdı.

Er erließ schnell Ordnung, drehte sie um und griff an.

Hızla düzen koydu, tersine çevirdi ve saldırdı.

Tom griff in seine Schreibtischschublade und nahm eine Medizinflasche heraus.

Tom masasının çekmecesine uzandı ve bir ilaç şişesi çıkardı.

Tom griff in den Sack und zog einige Münzen heraus.

Tom çuvala uzandı ve biraz madeni para çıkardı.

Tom griff das Seil, das von dem Hubschrauber herabgelassen wurde.

Tom helikopterden indirilen ipi yakaladı.

- Er griff nach seiner Pistole.
- Er hat nach seiner Pistole gegriffen.

O, tabancaya uzandı.

Tom griff sich eine der Glasvasen und warf sie nach Mary.

Tom cam vazolardan birini aldı ve onu Mary'ye fırlattı.

Der Mann griff sie an, mit der Absicht, sie zu töten.

Onu öldürmek için, ona saldırdı.

Nähe von Friedland fand, griff er an. Er erwartete einen leichten Sieg.

Friedland yakınlarında bulduğunda saldırdı. Kolay bir zafer bekliyordu.

Gesundheitsbeamte versuchen, einen alarmierenden Ausbruch von SARS in den Griff zu bekommen.

"Sağlık yetkilileri endişe verici bir SARS salgınını kontrol altına almaya çalışıyor"

- Er griff mich von hinten an.
- Er hat mich von hinten attackiert.

O bana arkadan saldırdı.

Einige Jahre später schaffte ich es, mein Leben etwas in den Griff zu bekommen.

Birkaç yıl sonra, hayatımda bazı şeyleri kontrole almayı başardım.

- Sie hat ihren Gemütszustand nicht unter Kontrolle.
- Sie hat ihre Gefühle nicht im Griff.

O, duygularını kontrol edemez.

- Sie kann ihre Kinder nicht im Zaum halten.
- Sie hat ihre Kinder nicht im Griff.

O, çocuklarıyla baş edemiyor.

Er rutschte mir runter und ich griff nach ihm, damit er nicht auf den Boden fällt.

elim çarptı, denizkestanesi kaydı, yere düşmesin diye elimle yakaladım,

Lannes griff eine größere russische Truppe in Pułtusk an, aber es war eine blutige, unentschlossene Angelegenheit.

Lannes, Pułtusk'ta daha büyük bir Rus gücüne saldırdı, ancak bu kanlı ve kararsız bir olaydı.

- Er griff über den Tisch und schüttelte meine Hand.
- Er gab mir über den Tisch hinweg einen Händedruck.

Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.

Tom griff in seine Tasche, holte einige Streichhölzer heraus, riss eins an und zündete damit das Lagerfeuer an.

Tom cebine uzandı, birkaç kibrit çıkardı, birini çaktı ve sonra kamp ateşini yaktı.

- Die Kavallerie bestürmte den Feind.
- Die Reiterei stürmte auf den Feind.
- Die Kavallerie griff den Feind an.
- Der Reiterkrieger bedrängt den Gegner.

Süvari, düşmana saldırdı.

Um sein Publikum für sich zu gewinnen, griff der Redner auf die Anwendung rhetorischer Techniken zurück, die er in seinen Kommunikationskursen gelernt hatte.

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

Die Zauberin packte die schönen Haare der Rapunzel, schlug sie zweimal um ihre linke Hand, griff eine Schere mit der rechten, und ritsch, ratsch waren sie abgeschnitten, und die schönen Flechten lagen auf der Erde.

Cadı, Rapunzel'in saçlarını sol eline iki kez doladı, diğer eline aldığı makasla o güzelim örgüleri teker teker kesti, hepsi kesik halde yerde öylece duruyordu.