Translation of "Vivais" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Vivais" in a sentence and their turkish translations:

Je vivais pour créer.

ve ben çizim yapmak için yaşıyordum.

Je vivais là seule.

Orada yalnız yaşadım.

Je vivais près de l'océan.

Okyanusun yakınında yaşardım.

Au début, je le vivais bien.

İlk başlarda her şey yolundaydı.

Je croyais que tu vivais seul.

Ben senin kendi başına yaşadığını sanıyordum.

À l'époque où je vivais à Boston,

Şimdi, belki, eskiden Boston'da yaşarken,

Mon lit, l'endroit où je vivais constamment.

yatağım ve 7 gün 24 saat yaşadığım yer oldu.

Je vivais dans une ville proche d'ici.

O yakındaki bir kasabada yaşıyordu.

L'année dernière je vivais à Sanda City.

Geçen yıl Sanda City'de yaşadım.

Quand j'étais étudiant, je vivais à Paris.

Ben bir öğrenciyken Paris'te yaşıyordum.

- Elle lui demanda s'il savait où je vivais.
- Elle lui a demandé s'il savait où je vivais.

O, ona nerede yaşadığımı bilip bilmediğini sordu.

Quand je vivais encore en tant que Paul,

Hâlâ Paul olarak yaşadığım zamanlarda

Ils croyaient que tu vivais sur le feu

ateşin üzerinde yaşadığına inanırlardı

C'est la maison où je vivais étant petit.

Bu, küçükken yaşadığım evdir.

Quand j'avais ton âge, je vivais à Boston.

Senin yaşındayken Boston'da yaşadım.

Je pensais que tu vivais avec ta famille.

Ailenle birlikte yaşadığını düşündüm.

J'avais cinq ans ; je vivais à Lynchburg en Virginie.

Bense Virjinya'nın Lynchburg kentinde beş yaşında,

Je vivais à Boston il y a quelques années.

- Birkaç sene önce Boston'da yaşıyordum.
- Birkaç yıl önce Boston'da yaşıyordum.

- Je vivais près d'un parc.
- J'habitais près d'un parc.

Bir parka yakın yaşardım.

J'ai loué un appartement quand je vivais à Boston.

Boston'da yaşadığımda bir daire kiraladım.

L'aurais-je fait si je vivais encore en tant qu'homme ?

Hâlâ erkek olarak yaşıyor olsaydım bunu yapar mıydım?

De l'ampleur de l'isolement dans lequel je vivais depuis toujours.

net bir şekilde görebildim.

- Je vivais dans la félicité.
- J'ai vécu dans la félicité.

Ben mutluluk içinde yaşadım.

- Je vivais dans une petite ville.
- J'ai vécu dans une petite ville.

Küçük bir kasabada yaşadım.

- C'est la maison où j'habitais quand j'étais jeune.
- C'est la maison où je vivais étant petit.

Bu, gençken yaşadığım evdir.

- C'est la maison où je vivais quand j'étais petit.
- C'est la maison où j'ai vécu quand j'étais enfant.
- C'est la maison où j'ai vécu lorsque j'étais enfant.

Çocukken yaşadığım ev burası.