Translation of "Pleuve" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Pleuve" in a sentence and their turkish translations:

J'ai peur qu'il pleuve.

Korkarım ki yağmur yağacak.

Pourvu qu'il pleuve demain.

Umarım, yarın yağmur yağacak.

- Je crains qu'il ne pleuve demain.
- Je crains qu'il pleuve demain.

- Korkarım ki yarın yağmur yağacak.
- Maalesef yarın yağmur yağacak.

Je crains qu'il pleuve demain.

- Korkarım ki yarın yağmur yağacak.
- Maalesef yarın yağmur yağacak.

Il semble bien qu'il pleuve.

Bu kesinlikle yağmur gibi görünüyor.

Nous avons prié pour qu'il pleuve.

- Biz yağmur için dua ettik.
- Yağmur duası yaptık.

J'ai bien peur qu'il pleuve demain.

Maalesef yarın yağmur yağabilir.

J'irai, qu'il pleuve ou qu'il rayonne.

Ne olursa olsun, gideceğim.

J'ai peur qu'il pleuve ce soir.

Korkarım ki bu gece yağmur yağacak.

Je crains qu'il pleuve ce soir.

Korkarım ki bu akşam yağmur yağacak.

- Je rentrerai le linge avant qu'il pleuve.
- Je rentrerai le linge avant qu'il ne pleuve.

Yağmur yağmadan önce çamaşırı içeri alacağım.

Il est probable qu'il pleuve à nouveau.

Muhtemelen tekrar yağmur yağacak.

Il se pourrait qu'il pleuve ce soir.

Bu gece yağmur yağabilir.

Il se peut qu'il pleuve ce soir.

Bu gece yağmur yağabilir.

- Il semble pleuvoir.
- Il semble qu'il pleuve.

Yağmur yağacak gibi gözüküyor.

Il dit qu'il avait peur qu'il ne pleuve.

O yağışlı olacağından korktuğunu söyledi.

Je serai là qu'il pleuve ou qu'il vente.

Ne olursa olsun orada olacağım.

Il se peut qu'il pleuve dans la soirée.

Akşam yağmur yağabilir.

Il se peut qu'il pleuve cet après-midi.

Bu öğleden sonra yağmur yağabilir.

Il se peut qu'il pleuve avant ce soir.

Akşamdan önce yağmur yağabilir.

Je crains qu'il ne pleuve dans l'après-midi.

Korkarım ki öğleden sonra yağmur yağacak.

Allons nous promener après qu'il ne pleuve plus.

- Yağmur dinince yürüyüş yapalım.
- Yağmur durduktan sonra yürüyüşe çıkalım.

Je n'arrive pas à croire qu'il pleuve à nouveau.

Tekrar yağmur yağdığına inanamıyorum.

La partie aura lieu, qu'il pleuve ou qu'il fasse beau.

Ne olursa olsun, oyun oynanacak.

Je tondrai la pelouse demain, à moins qu'il ne pleuve.

Yağmur yağmazsa yarın çimleri biçeceğim.

Rentrons à la maison avant qu'il ne pleuve pour de bon.

Bu yağmur şiddetlenmeden önce eve gidelim.

Cette ville va souffrir d'une grave pénurie d'eau, à moins qu'il ne pleuve bientôt.

Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.

- Prends un parapluie. Il va probablement pleuvoir.
- Prends un parapluie. Il est probable qu'il pleuve.

Bir şemsiye al. Muhtemelen yağmur yağacak.

- Malgré la pluie, on a joué au foot.
- Bien qu'il pleuve, on a joué au football.

Yağmur yağmasına rağmen futbol oynadık.

- J'ai emporté mon parapluie en cas de pluie.
- Je pris mon parapluie de peur qu'il ne pleuve.

Belki yağmur yağar diye şemsiyemi aldım.