Translation of "L'hiver" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "L'hiver" in a sentence and their turkish translations:

- J'aime l'hiver.
- J'adore l'hiver.

- Kış mevsimini severim.
- Kışı severim.

- Je déteste l'hiver.
- Je hais l'hiver.

Kıştan nefret ederim.

L'hiver débute.

...kışın başları.

L'hiver approche.

Kış geliyor.

L'hiver arriva.

Kış bitti.

J'adore l'hiver.

Kışı severim.

Pendant l'hiver 2012,

2012 yılının kışında,

L'hiver arrive bientôt.

Kış yaklaşıyor.

Le début de l'hiver.

Kışın başlangıcı.

Et survivre à l'hiver.

ve kışın hayatta kalır.

Ce sera bientôt l'hiver.

Yakında kış olacak.

Après l'automne vient l'hiver.

Sonbahardan sonra kış gelir.

Au beau milieu de l'hiver,

kışın ortasında

L'hiver s'est occupé du travail.

Kış, işin zor kısmını halletmiştir.

Sous peu, ce sera l'hiver.

Çok geçmeden kış olacak.

L'hiver est doux cette année.

Bu kış ılık.

Après l'hiver vient le printemps.

Kıştan sonra bahar gelir.

Je l'ai rencontrée l'hiver dernier.

Onunla geçen yılın Kışında tanıştık.

Le printemps vient après l'hiver.

Kıştan sonra İlkbahar gelir.

Les ours hibernent durant l'hiver.

Ayılar kış uykusuna yatar.

L'hiver a été très froid.

Kış çok soğuk oldu.

L'hiver sera probablement très froid.

Bu kış galiba çok soğuk olacak.

Le lac gèle durant l'hiver.

Göl kışın donuyor.

Je préfère l'été à l'hiver.

Yaz mevsimini Kış mevsiminden daha çok seviyorum.

- Nous allions souvent skier durant l'hiver.
- Nous allions souvent skier au cours de l'hiver.

Kışın sık sık kayak yapmaya gittik.

Et ça les nourrit tout l'hiver.

Bu da kış boyunca onları idare eder.

Les jours raccourcissent comme l'hiver approche.

Kış yaklaşırken günler kısalır.

Il neige à peine l'hiver, ici.

Kışın burada neredeyse hiç kar yağmaz.

Mon chien est mort l'hiver dernier.

Köpeğim geçen kış öldü.

Pendant l'hiver, je ne sors jamais.

Kış boyunca dışarı asla çıkmam.

La haine, c'est l'hiver du cœur.

Kin kalbin kışıdır.

La neige indique l'arrivée de l'hiver.

Kar, kışın gelişini gösterir.

Nous étions à Boston l'hiver dernier.

Geçen kış Boston'daydık.

Cette année, l'hiver est très doux.

Bu senenin kışı çok yumuşak.

La fin de l'hiver approche au Svalbard.

Svalbard'da kışın sonları.

La glace recouvre le lac, durant l'hiver.

Buz kış boyunca gölü kaplar.

L'hiver, c'est le temps de la neige.

Kış, kar zamanıdır.

L'hiver est froid, mais j'aime cette saison.

- Kış soğuk fakat ben onu seviyorum.
- Kış soğuktur ama hoşuma gidiyor.

Tom envisage d'aller à Boston l'hiver prochain.

Tom önümüzdeki kış Boston'a gitmeyi düşünüyor.

Nous avons beaucoup de neige ici l'hiver.

- Kışın burada çok kar olur.
- Kışın burada çok kar alırız.

L'hiver ne semble pas réel sans neige.

Kar olmadan kış gerçek görünmüyor.

Pendant l'hiver je dors avec deux couvertures.

Kış boyunca iki battaniye ile uyurum.

À mesure que l'hiver s'intensifie, les nuits rallongent.

Kış sertleştikçe geceler iyice uzar.

L'hiver à New York peut être très froid.

New York'ta kış çok soğuk olabilir.

L'hiver s'en est allé. Le printemps est venu.

Kış gitti. İlkbahar geldi.

Je n'aime pas manger des glaces pendant l'hiver.

Kışın dondurma yemekten zevk almam.

Je suis allé skier au Canada l'hiver dernier.

Geçen kış kayak yapmak için Kanada'ya gittim.

Les oiseaux volent vers le sud pour l'hiver.

Kuşlar kışın güneye doğru uçarlar.

L'été touche à sa fin et l'hiver approche.

Yaz kayboluyor ve kış yaklaşıyor.

L'hiver dernier je suis allé skier au Canada.

Geçen kış, Kanada'ya kayağa gittim.

On dirait que l'hiver est là pour rester.

Kış burada kalmak gibi görünüyor.

Nous avons eu beaucoup de neige l'hiver dernier.

Geçen kış çok kar aldık.

- Pendant l'hiver je dors avec deux couvertures.
- Je dors avec deux édredons, en hiver.
- Je dors avec deux couettes, l'hiver.

Kışın çift battaniye ile uyurum.

Même sous des latitudes extrêmes, l'hiver n'est pas éternel.

En uç enlemlerde bile... ...kış sonsuza dek sürmez.

L'hiver est la saison la plus froide de l'année.

Kış bir yıl içindeki en soğuk mevsimdir.

L'hiver dernier il y avait pas mal de neige.

Geçen kış epeyce kar yağdı.

Il y a eu beaucoup de neige l'hiver dernier.

Geçen kış çok kar vardı.

Les habitants du nord du Japon aiment skier l'hiver.

Japonya'nın kuzeyinde yaşayan insanlar kışın karda kayak yapmanın tadını çıkarır.

Y fait pas chaud même si l'hiver est beau.

Hava soğuk ve kış güzel.

Leurs réserves de miel leur permettent de survivre à l'hiver.

Kış boyunca, stokladıkları balla beslenebilirler.

Ils doivent augmenter leur poids d'un tiers pour passer l'hiver.

Kışı atlatabilmek için vücut ağırlıklarını üçte bir arttırmaları gerek.

L'hiver a atteint les montagnes de Patagonie, au sud du Chili.

Kış, Şili'nin güneyindeki Patagonya'nın dağlarına ulaştı.

Dans la nature, la nourriture se raréfie à l'approche de l'hiver.

Kış yaklaştıkça vahşi doğada yiyecek iyice azalıyor.

Cette année, l'hiver est doux, n'est-ce-pas ? C'est très agréable.

Bu yıl kış yumuşak, değil mi? Bu çok hoş.

C'était la fin de l'hiver et le temps était très froid.

Kış sonuydu ve hava çok soğuktu.

Les quatre saisons de l'année sont : le printemps, l'été, l'automne et l'hiver.

Dört mevsim: İlkbahar, yaz, sonbahar ve kıştır.

Hannibal a passé l'hiver à New Carthage, préparant pour la campagne à venir.

Hannibal Yeni Kartaca'da kışı geçirdi ve gelecek seferinin hazırlıklarını yaptı.

- Je dors avec deux édredons, en hiver.
- Je dors avec deux couettes, l'hiver.

Kışın iki yorganla uyurum.

Je prévois de faire un voyage en Chine pendant ou peu après l'hiver.

Kışın veya hemen sonrasında Çin'e bir gezi yapmayı planlıyorum.

Il y a beaucoup de neige à Chamonix l'hiver et on y fait du ski.

Kışın Chamonix'te çok kar vardır ve insanlar orada kayak yapmaya giderler.

Au cœur de l'hiver, elle peut survivre des semaines dans cet état proche de la mort.

Kışın ortaları geldiğinde, ölüme yakın bu hâlde haftalarca hayatta kalabilir.

L'hiver est la saison la plus froide de l'année, la preuve, de la neige y tombe !

Yılın en soğuk mevsimi kıştır, kanıt, bazen kar yağar.

En tournant les épreuves de l'hiver à leur avantage, ils sont devenus de véritables maîtres des longues nuits du nord.

Kışın sunduğu zorlukları avantaja çevirerek o uzun kuzey gecelerinin hakiki hâkimleri hâline gelmişlerdir.

- Je dois acheter un nouveau manteau d'hiver.
- Je dois acheter un nouveau manteau pour l'hiver.
- Je dois m'acheter un nouveau manteau d'hiver.

Yeni bir kışlık palto almalıyım.