Examples of using "Habitué" in a sentence and their turkish translations:
Artık buna alışkınım.
Buna alışkınım.
O, işe alışkındır.
Ben gürültüye alışkınım.
O, seyahat etmeye alışkındır.
Ona alışkın değilim.
- Sıcağa alışkındım.
- Ben sıcağa alışkındım.
Alışık olduğu bir eylem bu.
Ben buna alışığım.
Tom zor işe alışkın.
Çok çalışmaya alışkındır.
Artık Tom'a alıştım.
Tom burada yaşamaya alıştı.
Tom uzun uçuşlara alışkındır.
Ben geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.
Pornoyu alışkanlık haline getirdikten sonra...
O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.
Soğuk iklime hızlıca alıştı.
O yeni bir hayata alıştı.
Bu iklime alıştım.
Ben henüz buna alışmadım.
Tek başıma yaşamaya alışığım.
- Ebeveynlerim tarafından ihmal edilmeye alışkınım.
- Ebeveynim tarafından göz ardı edilmeye alışığım.
Ben zaten yaz sıcağına alışkınım.
Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.
Yurtta yaşamaya alıştın mı?
Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.
Artık buna alışkınım.
Tom herkesin önünde konuşmaya alışkın değil.
Tom yalınayak yürümeye alışkın değildir.
Tom geceleri çalışmaya alışkın değil.
- Böyle şeylere alışık değilim.
- Bunlara alışık değilim ben.
- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tek başıma yaşamaya alışığım.
Ben erken kalkmaya alışkın değilim.
Herkesin önünde konuşma yapmaya alışkın değilim.
Kısa sürede herkesin içinde konuşmaya alıştım.
Şehir hayatına hiç alışamadı.
Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.
Tom şehir hayatına alışkın değil.
Böyle bir davranışa alışık değilim.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- Uzun mesafeleri yürümeye alışkındır.
Hiç kimsenin beni sevmemesine alışkınım.
Tom bütün gece yatmamaya alışkındır.
- Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkın değilim.
- Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkın değilim.
Yeni akıllı telefonuma hala alışık değilim!
Bir odada klima olmadan uyumaya alışkınım.
Gülünmeye alışkınım.
Kahveyi şekersiz içmeye alışkın değilim.
Hâlâ bu kadar erken kalkmaya alışkın değilim.
Çeşmeden su içmeye alışık değilim.
Bay Ken Takakura sadece yeni işine alışkın değil.
Bu konuya aşinayım.
Jimmy onunla alay eden arkadaşlarına alıştı.
Yalnız yaşamaya alışkınım.
Çok çalışmaya alışkınım.
Onun sıkı bir bütçeyle yaşamaya alışkın olmadığı açıktır.
Tom hâlâ burada şeylerin çalışma tarzına alışkın değil.
Ben biraz bir çadırda yaşamaya alıştım.
Tom bu tür yiyeceklere alışkın olmadığını söyledi.
- Bana gülünmesine alışkın değilim.
- Komik duruma düşmeye alışık değilim.
- Sıcağa alışkınım.
- Sıcağa alışığım.
Bu çevredeki bir restoranda devamlı müşteriyim. Bugün orada öğle yemeği yiyelim.
Ben bir kamyon sürmeye alışkınım.
O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.
Bu soğuk havaya alışkınım.
Benimle aynı fikirde olmayan insanlara alışkınım.
Artık ağrıya alışkınım.
Yalnız yaşamaya alıştım.
Ben müdavim olmak istiyorsam, geriye kalanın iki katı kadar çok çalışmak zorundayım.
Erken yatmaya alışkınım.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
- Gezmeye alışıktır.
O böyle durumlara alışkındır.
Topluluk önünde konuşmaya alıştım.
Ben bu tür şeye alışkınım.
Bu ısıya alışık değilim.
Bunu yapmaya alışkın değilim.
"Gece gündüz çalışmaya alışkın değilim." "Yakında buna alışacaksın."
Fazla mesai yapmaya alıştım.
Ben henüz burada yaşamaya alışkın değilim.
Şimdiye kadar buna alışmalısın.
Anlamıyorum ve anlamamaya alışkın değilim. Lütfen onu bir kez daha açıkla.
- Bu şekilde çalışmaya alışkın değilim.
- Bu tür işe alışkın değilim.
Bu soğuk havaya henüz alışmadım.
Onu karanlıkta yapmaya alışık değilim.
Ben uzun mesafeler yürümeye alışkın değilim.
Ben böyle şeylere aşinayım.
Erken yatmaya alıştım.
Bunu yapmaya alışmaya başlıyorum.
Ben bütün gece çalışmaya alışkınım.
Tom'un bana her zaman bağırmasına alışkınım.