Translation of "Courir" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "Courir" in a sentence and their turkish translations:

- Commence à courir.
- Commencez à courir.

Koşmaya başlayın.

- Continue à courir.
- Continuez à courir.

Koşmaya devam edin.

- Tu dois courir.
- Vous devez courir.

Koşmalısın.

Pars courir. »

Koşuya çık" dedi.

J'aime courir.

Ben koşmayı severim.

- Il me faut courir.
- Je dois courir.

Koşmalıyım.

- Je l’ai vu courir.
- Je l'ai vu courir.

- Onun koştuğunu gördüm.
- Onu koşarken gördüm.

- Viens courir avec moi.
- Venez courir avec moi.

Benimle koşmak için gel.

- Elle déteste courir.
- Elle a horreur de courir.

O koşmaktan nefret ediyor.

Je vais courir.

Koşmaya giderim.

Il aime courir.

- O koşmayı sever.
- O çalıştırmayı seviyor.

Je sais courir.

- Koşabilirim.
- Çalıştırabilirim.

Je peux courir.

Koşabilirim.

Je veux courir.

Ben koşmak istiyorum.

Tom veut courir.

Tom koşmak istiyor.

Tom aime courir.

Tom koşmayı sever.

Elle aime courir.

O koşmayı sever.

Aimes-tu courir ?

Koşmayı sever misin?

Il déteste courir.

Koşmaktan nefret ediyor.

- Il a commencé à courir.
- Il commença à courir.

O koşmaya başladı.

Tom peut courir vite.

Tom hızlı koşabilir.

Tom commença à courir.

Tom koşmaya başladı.

Il nous faut courir.

Koşmalıyız.

Je n'aime pas courir.

Koşmayı sevmiyorum.

J'ai essayé de courir.

Kaçmaya çalıştım.

J'ai commencé à courir.

Koşmaya başladım.

- Apprends à marcher avant de courir.
- Apprenez à marcher avant de courir.

Koşmadan önce yürümeyi öğren.

- Je vais courir. Tu veux venir ?
- Je vais courir. Voulez-vous venir ?

Koşuya çıkıyorum. Gelmek istiyor musunuz?

- Il faut que tu laisses courir.
- Il faut que vous laissiez courir.

Bırakman gerekiyor.

Courir est un bon entraînement.

Koşmak iyi bir egzersizdir.

Il s'est mis à courir.

O koşmaya başladı.

Doit-il courir si vite ?

O, o kadar hızlı koşmak zorunda mıdır?

Je voulais juste aller courir.

Ben sadece hafif koşuya gitmek istedim.

Je peux courir avec toi ?

Ben sizinle birlikte çalışabilirmiyim?

J'ai essayé de courir vite.

Ben hızlı koşmak için gayret ettim.

J'aime courir sous la pluie.

Rüzgârın altında koşmayı severim.

Tu commences à me courir.

Yavaş yavaş sinirime dokunuyorsun.

- Il peut courir plus vite que moi.
- Il sait courir plus vite que moi.

O benim koşabildiğimden daha hızlı koşabilir.

- Ils vont seulement courir jusqu'à la banque.
- Elles vont seulement courir jusqu'à la banque.

Sadece bankaya kadar koşacaklar.

Je suis fatigué de courir vite.

Hızlı koşmaktan yoruldum.

Je suis trop fatigué pour courir.

Koşamayacak kadar çok yorgunum.

Aujourd'hui je vais courir quinze kilomètres !

Bugün on beş kilometre koşacağım.

Elle va courir tous les matins.

O her sabah koşmaya gider.

- J'aime courir.
- J'aime faire du jogging.

Koşuyu severim.

Un cheval peut courir très vite.

Bir at çok hızlı koşabilir.

Courir est bon pour la santé.

Koşmak sağlık için iyidir.

Il va courir tous les matins.

O her sabah koşmaya gider.

Je pense que nous devrions courir.

Bence koşmalıyız.

Il est capable de courir vite.

- O hızlı koşabilir.
- Hızlı koşabiliyor.

Les écureuils peuvent courir vraiment vite.

- Sincaplar gerçekten hızlı koşabilirler.
- Sincaplar gerçekten hızlı bir şekilde kaçabilirler.

Je vis un petit garçon courir.

Koşan küçük bir çocuk gördüm.

Il me faut courir, en vérité.

Aslında koşmak zorundayım.

J'ai dû courir pour le rattraper.

Ona yetişebilmek için koşmak zorunda kaldım.

- J'ai dû courir pour attraper le bus.
- Il m'a fallu courir pour attraper le bus.

Otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldım.

Il ne savait pas courir très vite.

O çok hızlı koşamadı.

Il faut savoir marcher avant de courir.

Koşmadan önce yürümelisin.

On va aller courir dans le parc.

Parkta koşuya gideceğiz.

Il ne peut pas courir très vite.

O çok hızlı koşamaz.

Bill peut courir plus vite que Bob.

Bill Bob'tan daha hızlı koşabilir.

Mon chien aime courir après les écureuils.

- Köpeğim sincapları kovalamayı seviyor.
- Köpeğim sincapları kovalamaktan hoşlanıyor.

Il peut courir plus vite que moi.

O, benden daha hızlı çalışabilir.

J'ai autorisé mon chien à courir librement.

Köpeğimin özgürce koşmasına izin verdim.

Je suis trop fatigué pour sortir courir.

Ben koşuya çıkamayacak kadar çok yorgunum.

- Tom partit en courant.
- Tom partit courir.

Tom koşmaya gitti.

Un chien était en train de courir.

Bir köpek koşuyordu.

Il sait courir plus vite que moi.

O, benden daha hızlı koşabilir.

John est trop gros pour courir vite.

John hızlı koşamayacak kadar çok şişman.

- Je fais du jogging.
- Je vais courir.

Koşmaya giderim.

Tom autorisa son chien à courir librement.

Tom köpeğine serbest koşması için izin verdi.

Tom peut courir aussi vite que Marie.

Tom, Mary kadar hızlı koşabilir.

Aujourd'hui, je veux courir à la plage.

- Bugün sahilde koşmak istiyorum.
- Bugün plajda koşmak istiyorum.

Elle est capable de courir un marathon.

O, tam maraton koşabilir.

Ma mère passe sa vie à courir.

Annem her zaman hareket halindedir.

Il faudra courir pour attraper le train.

Treni yakalamak için koşmak zorunda kalacağız.

Tom peut courir aussi vite que toi.

Tom senin kadar hızlı koşabilir.

Tom peut courir plus vite que toi.

Tom senden daha hızlı koşabilir.

Je peux courir aussi vite que Tom.

Tom kadar hızlı koşamam.

Tom peut courir plus vite que moi.

Tom benden daha hızlı koşabilir.

Pouvez-vous courir aussi vite que Tom ?

- Tom kadar hızlı koşabilir misin?
- Tom kadar hızlı koşabilir misiniz?

Pouvez-vous courir plus vite que Tom?

- Tom’dan daha hızlı koşabilir misin?
- Tom’dan daha hızlı koşabilir misiniz?

- Je ne peux pas courir aussi vite que toi.
- Je ne peux pas courir aussi vite que vous.

- Senin kadar hızlı koşamam.
- Ben senin kadar hızlı koşamam.

Des moments passés à courir avec d'autres chiens.

başka köpeklerle beraber etrafta beraber koşarak geçen zamanlar.

Il peut courir 100 mètres en douze secondes.

- 100 metreyi on iki saniyede koşabilir.
- On iki saniyede 100 metre koşabilir.

J'ai vu un chat courir après le chien.

Bir kedinin bir köpeğin peşinden koştuğunu gördüm.

Lorsqu'il me vit, il se mit à courir.

O beni görünce koşmaya başladı.

J'ai dû beaucoup courir pour attraper le train.

Ben treni yakalamak için gerçekten koşmak zorunda kaldım.