Examples of using "évidemment" in a sentence and their turkish translations:
Tabii ki!
Besbelli ki!
Kesinlikle.
Bu belli ki yanlış.
Elbette.
Belli ki çok şaşkındım.
Açıkçası çok hayal kırıklığına uğradım.
Tabii ki hayır.
Onun hasta olduğu bellidir.
Onlar yanlıştı, elbette.
Sami açıkça görülüyor ki geydi.
otizmliler ve otizmsizler, tabii ki de.
Taramasını aldı, tabii ki.
- Anlaşılan, yarın yağmur yağacak.
- Açıkçası, yarın yağmur yağacak.
Açıkçası, o suçlanacak.
Elbette bu doğru değil.
Elbette.
Elbette o İngilizce konuşabilir.
- Tom açıkçası kızgındı.
- Tom belli ki kızgındı.
Tabii ki, doğru değil.
Hastam üzgündü tabii ama kabullendi de.
Açıkça, söylenti doğru değildir.
Belli ki Tom sarhoş.
Elbette, ben her zaman kaybederim.
- Elbette.
- Tabii ki.
- Elbette.
- Doğal olarak.
Hem de böyle bir günde güneş de olmaz.
Biliyorsun, belli ki tam bir kurgu.
Tom belli ki yaptığı işte çok iyi.
Tabii ki o haklı.
Açıkçası Tom, olabilecekler konusunda endişeliydi.
Tabii ki, doğrusun.
Bu belli ki taklit.
Ancak şüphesiz bu yaşamlar; dengesizlik, siyaset, stres
Tabii ki kalabilirsin.
"Evde denemeyin" denecek bir an varsa o an bu andır.
Tabii ki o geç kalacak.
Oğlumuzun çok parlak olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki önyargıyla böyle düşünüyor olabiliriz.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
Elbette senin kadar yaşlı değilim.