Translation of "Surviving" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Surviving" in a sentence and their turkish translations:

We're surviving.

Yaşamayı sürdürüyoruz.

I'm surviving.

Yaşıyorum.

Tom is surviving.

Tom yaşıyor.

From Hrolf’s last surviving champion.

bağlılık sözü almanın iyi bir fikir olacağını düşünüyor .

Tom has three surviving children.

Tom'un hayatta kalan üç çocuğu var.

One of the oldest surviving structures

en eski ayakta kalan yapılardan da bir tanesi

What are my chances of surviving?

Benim hayatta kalma şansım nedir?

The surviving refugees longed for freedom.

Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor.

Tom didn't have a chance of surviving.

- Tom hayatta kalma şansına sahip değildi.
- Tom'un hayatta kalma şansı yoktu.

[Bear] Surviving the jungle is no easy task.

Ormanda hayatta kalmak kolay değil.

[Bear] Nice work! Surviving this desert isn't easy,

İyi iş! Bu çölde hayatta kalmak kolay değil

That's smart surviving, good decision. Well done. Okay.

Bu akıllıca bir yöntem ve iyi bir karardı. Aferin size. Tamam.

I'm the last surviving member of my family.

- Ailemden sağ kalan tek kişi benim.
- Ailemden hayatta olan bir ben varım.

[Bear] Part of surviving in the wild is being resourceful,

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

[Bear] Part of surviving in the wild, is being resourceful

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

Where the surviving fish either suffocate or are crushed to death.

Bu, yaşayan balıklar için ya boğulmak demek ya da ölümüne ezilmek.

It was quite fascinating to see how these men were surviving.

Bu adamların nasıl hayatta kaldıklarını görmek oldukça etkileyiciydi.

Today, there are six surviving species, and they fall into two groups.

Bugün ise sağ kalan altı türü var ve iki gruba ayrılıyorlar.

- What is the likelihood of survival?
- What is the likelihood of surviving?

Hayatta kalma olasılığı nedir?

If Tom hadn't helped Mary, she wouldn't have stood a chance of surviving.

Eğer Tom Mary'ye yardım etmeseydi, onun hayatta kalma şansı olmayacaktı.

Roosting on the thinnest branch possible is the best chance of surviving the night.

Geceden sağ çıkmanın en iyi yolu en ince dala tünemek.

You know as well as I do that we have no chance of surviving.

Hayatta kalma şansımız olmadığını benim kadar iyi biliyorsun.

Flying from the man could not escape, as well as not surviving in the branch

Adamdan uçan kurtulamadığı gibi dalanda kurtulamamış

Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.

Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi.

Suddenly one of Asia’s only surviving great apes began launching branches at Scourfield and his guide.

Asya'nın hayatta kalan birkaç büyük maymunundan biri, birden Scourfield ve rehberine dal fırlatmaya başladı.

He emerges from the swamp on the back of his sole surviving elephant, probably the brave Syrian.

Bataklıktan hayatta kalan son filinin sırtında çıkıyor, büyük ihtimalle "Cesur Suriyeli"