Translation of "Oldest" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Oldest" in a sentence and their turkish translations:

I'm the oldest.

En yaşlı benim.

You're the oldest.

Sen en yaşlısın.

He's the oldest son.

O, en büyük oğul.

I'm Tom's oldest son.

Ben Tom'un en büyük oğluyum.

Tom is the oldest.

Tom en yaşlı.

Who's your oldest friend?

En eski arkadaşın kim?

The oldest in San Francisco,

San Fransisco'nun en eskisi,

My oldest brother is single.

En büyük ağabeyim bekardır.

This is Boston's oldest restaurant.

Bu, Boston'un en eski restoranıdır.

Tom's oldest daughter isn't married.

Tom'un en büyük kızı evli değil.

Tom is John's oldest son.

Tom, John'un en büyük oğludur.

Tom is my oldest brother.

Tom benim en büyük abim.

Tom is Mary's oldest son.

Tom Mary'nin büyük oğlu.

And Tony was the oldest.

Ve Tony en büyüğüydü.

Tom is our oldest son.

Tom bizim en büyük oğlumuz.

I'm the oldest one here.

Buradaki en yaşlı kişi benim.

Tom is our oldest member.

Tom bizim en eski üyemiz.

Tom is my oldest son.

Tom benim en yaşlı oğlum.

I'm the oldest person here.

Ben burada en yaşlı kişiyim.

Mary is our oldest daughter.

Mary bizim en büyük kızımız.

One of the oldest surviving structures

en eski ayakta kalan yapılardan da bir tanesi

It's the oldest building in Boston.

O, Boston'daki en eski yapıdır.

Her oldest son is not married.

Onun en büyük oğlu evli değil.

How old is the oldest one?

- En yaşlısı kaç yaşında?
- En büyüğü kaç yaşında?
- En büyüklerinin yaşı kaç?

Their oldest daughter isn't married yet.

Onların en büyük kızı henüz evli değil.

How old is your oldest son?

En büyük erkek evladın kaç yaşında?

Tom and I are the oldest.

Tom ve ben en yaşlıyız.

Who's the oldest person you know?

Tanıdığın en yaşlı insan kimdi?

His oldest son is not married.

Onun en yaşlı oğlu evli değil.

He's the oldest of my group.

O, grubumun en yaşlısı.

Tom is the oldest of us.

Tom bizim en yaşlımız.

Tom's oldest daughter isn't married yet.

Tom'un en büyük kızı henüz evli değil.

I am the oldest of the three.

Ben üçünün en büyüğüyüm.

He is the oldest of them all.

O onların hepsinin en yaşlısı.

The oldest of us is called Mikko.

Bizim en yaşlımızın adı Mikko'dur.

Trier is the oldest city in Germany.

Trier, Almanya'nın en eski şehridir.

Tom was married to Mary's oldest daughter.

Tom, Mary'nin en büyük kızı ile evlendi.

Their oldest sister still hasn't gotten married.

Onların en büyük kız kardeşi henüz evli değil.

Which one of you is the oldest?

Hanginiz en yaşlı?

Tom is unquestionably the oldest person here.

Tom tartışmasız buradaki en yaşlı kişi.

Tom's oldest son looks just like him.

Tom'un en büyük oğlu, tam anlamıyla kendisine benziyor.

It's the oldest trick in the book.

Bu, kitaptaki en eski hile.

Astronomy is one of the oldest sciences.

Gökbilimi en eski bilimlerden biridir.

Tom is one of my oldest friends.

Tom benim en eski arkadaşlarımdan biri.

The oldest brother became a successful trader.

En büyük erkek kardeş başarılı bir tüccar oldu.

Which of your brothers is the oldest?

Erkek kardeşlerinizin hangisi en büyük?

Tom is the oldest of three children.

- Tom üç çocuğun en büyüğü.
- Tom üç kardeşin en büyüğü.
- Tom 3 kardeşten en büyüğü.

Tom's oldest daughter looks just like Mary.

Tom'un en büyük kızı tam Mary'ye benziyor.

Tom is my youngest son's oldest son.

Tom en küçük oğlumun en büyük oğlu.

Tom is Mary's oldest son, isn't he?

Tom, Mary'nin en büyük oğlu, değil mi?

But the oldest brother can climb by himself.

Ama en büyük abi kendi başına tırmanabiliyor.

Whereas Turkish is one of the oldest races.

oysaki Türk en eski ırklardan bir tanesi

Nijmegen is the oldest city in the Netherlands.

Nijmegen, Hollanda'daki en eski kenttir.

It's one of the oldest buildings in Boston.

Boston'daki en eski binalardan biri.

My oldest brother lives in a small village.

En büyük ağabeyim küçük bir köyde yaşamaktadır.

She is the oldest of the three sisters.

- O, üç kız kardeşin yaşça en büyüğüdür.
- O, üç kız kardeşin en yaşlısıdır.

How old is the oldest person you know?

Tanıdığın en yaşlı kişi kaç yaşında?

The oldest son succeeded in doubling his inheritance.

Büyük oğlu mirasını ikiye katlamayı başardı

Tom is the oldest of the three brothers.

Tom üç erkek kardeşten en yaşlısıdır.

Tom is the oldest student in our class.

Tom sınıfımızda en yaşlı öğrencidir.

My grandmother is the oldest in this town.

Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.

Tom was the oldest person in the room.

Odadaki en yaşlı kişi Tom'du.

Tom definitely had problems with his oldest son.

- Tom'un en büyük oğluyla kesinlikle sorunları var.
- Tom'un kesinlikle en büyük oğluyla ilgili sorunları vardı.

Tom is the oldest player on our team.

Tom takımımızda en yaşlı oyuncudur.

Tom was the oldest one in our class.

Tom sınıfımızda en yaşlı kişidir.

Tom is the oldest of the three boys.

- Tom üç çocuğun en büyüğü.
- Tom üç oğlanın en yaşlısı.

Tom is the oldest of Mary's three sons.

Tom, Mary'nin üç oğlundan en yaşlısıdır.

Tom is the oldest one in our class.

Tom sınıfımızda en yaşlı kişidir.

Which one of your siblings is the oldest?

Kardeşlerinin arasında en büyük kim?

Tom's oldest daughter looks just like his wife.

Tom'un en büyük kızı tıpkı karısına benziyor.

Mary's oldest son looks just like her husband.

Mary'nin en büyük oğlu tıpkı onun kocasına benziyor.

Tom's oldest daughter looks a lot like Mary.

Tom'un en büyük kızı Mary'ye çok benziyor.

- She is not my mother but my oldest sister.
- She is not my mother but rather my oldest sister.

O benim annem değil aksine benim en büyük ablam.

Yumi Ishiyama is the oldest member of Team Lyoko.

- Yumi Ishiyama, Lyoko takımının en yaşlı üyesidir.
- Yumi Ishiyama Lyoko Takımı'nın en eski üyesidir.

Mary is Tom's oldest child from his third marriage.

Mary Tom'un üçüncü evliliğinden olan en büyük çocuğu.

She is not my mother but my oldest sister.

O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.

I am the oldest but I'm still very young.

En yaşlı benim ama hâlâ çok gencim.

He is unquestionably the oldest man in the village.

O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.

She's my oldest friend. I've known her since kindergarden.

O benim en eski arkadaşım. Anaokulundan beri tanıyorum.

Tom fell for the oldest trick in the book.

Tom çok eski ve sık kullanılan bir hileye kandı.

Tom is probably the oldest person in the office.

Tom muhtemelen ofisteki en yaşlı kişi.

I'm the oldest of the students in my class.

- Sınıfımdaki öğrencilerin en büyüğüyüm.
- Sınıfımdaki öğrencilerin en yaşlısıyım.

His older sister is older than my oldest brother.

Onun ablası benim ağabeyimden daha yaşlıdır.

This is one of the oldest schools in Boston.

Bu, Boston'daki en eski okullardan biridir.

It's one of the oldest tricks in the book.

Kitaptaki en eski hilelerden biridir.

Mary's oldest son looks a lot like her husband.

Mary'nin en büyük oğlu kocasına çok benziyor.

What are the oldest living animals in the world?

Dünyada yaşayan en eski hayvanlar hangileridir?

They would practice the oldest feminine ritual in the world -

Dünyadaki en eski dişil ritüellerden birini uygularlardı.

Oxford is one of the oldest universities in the world.

Oxford, dünyadaki en eski üniversitelerden biridir.

Tom is the oldest person here, no question about it.

Tom buradaki en yaşlı kişi, onun hakkında soru yok.

The Horyuji is the oldest wooden building in the world.

Horyuji dünyanın en eski ahşap binasıdır.

Sumerian is thought to be the oldest known written language.

Sümercenin bilinen en eski yazılı dil olduğu düşünülüyor.

Some of the oldest Chinese chopsticks date from 1200 B.C.

En eski Çin yemek çubuklarından bazıları Milattan Önce 1200 yılına kadar uzanmaktadır.

Bread is the simplest and oldest food in the world.

Ekmek dünyada en sade ve en eski yiyecektir.