Translation of "Release" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Release" in a sentence and their turkish translations:

- Release him.
- Release him!

- Onu serbest bırakın.
- Onu salıverin.
- Onu salın.

Release Tom.

Tom'u serbest bırak.

Release him!

Onu serbest bırakın!

Release the hostages.

Rehineleri bırakın.

Release the dogs.

- Köpekleri serbest bırakın.
- Köpekleri serbest bırak.

Don't release that dog.

O köpeği serbest bırakmayın.

Don't release that prisoner.

O tutukluyu serbest bırakmayın.

Release all the prisoners.

Tüm mahkumları serbest bırakın.

- The company issued a press release.
- The company released a press release.
- The company gave out a press release.

Şirket bir basın bülteni yayınladı.

Why won't they release Mary?

Neden Mary'yi serbest bırakmıyorsun?

I'm going to release you.

Seni serbest bırakacağım.

- Release him.
- Set him free.

Onu serbest bırak.

Sami's release was frontpage news.

Sami'nin serbest bırakılması ilk sayfa haberiydi.

Sami was scheduled for release.

Sami'nin serbest bırakılması planlanıyordu.

Until we could win her release

ve oğlu ile bir araya getirene kadar

We can't release the prisoners today.

Mahkumları bugün serbest bırakamayız.

Tom forgot to release the brake.

Tom freni bırakmayı unuttu.

Police didn't release any additional details.

Polis herhangi bir ek ayrıntıyı serbest bırakmadı.

Release the animals from the cages.

- Hayvanları kafeslerinden sal.
- Hayvanları kafeslerinden azat et.

They refused to release the hostages.

Rehineleri serbest bırakmayı reddettiler.

Fadil got early release on parole.

Fadıl şartlı tahliye ile erkenden serbest kaldı.

I command you to release me!

Beni serbest bırakmanı emrediyorum!

- I cannot release that information. It is private.
- I can't release that information. It's private.

O bilgiyi yayınlayamam. O özel.

He ordered them to release the prisoner.

O onlara tutukluyu serbest bırakmasını emretti..

He ordered them to release the prisoners.

- Onlara mahkumları bırakmalarını emretti.
- Mahkumları bırakmalarını emretti.

Iran balks at release of American woman.

- İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
- İran Amerikalı kadının serbest bırakılmasına karşı çıkıyor.

- I'll set you free.
- I'll release you.

Seni serbest bırakacağım.

Now placebos release opioids in the brain,

Plesobelar beyinde opioid salgılarlar,

Kill my heart and release my pain!

Kalbimi öldür ve acımı serbest bırak!

Fadil violated the terms of his release.

Fadıl serbest bırakılma koşullarını ihlal etti.

Sami violated the terms of his release.

Sami serbest bırakılma şartlarını ihlal etti.

Plankton and microorganisms release oxygen into the atmosphere,

Plankton ve mikroorganizmalar atmosfere oksijen bırakıyorlar,

- I'm afraid you're going to have to release Tom.
- I'm afraid that you're going to have to release Tom.

Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.

The police said they were going to release Tom.

Polis Tom'u serbest bırakacağını söyledi.

The company will release the new drug next month.

Şirket önümüzdeki ay yeni bir ilaç çıkartacak.

It's impossible to release his foot from the trap.

Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.

And this release of additional greenhouse gases into the atmosphere

Atmosfere bu ilave sera gazı salınımının yapılması

And then we can gently release him and let him go.

Sonra nazikçe onu serbest bırakabiliriz.

Now, bail was actually created as a form of conditional release.

Kefalet aslında bir çeşit şartlı tahliye olarak yaratılmıştı.

- Is death the only release?
- Is death the only way out?

- Tek çıkış yolu ölüm mü?
- Ölüm müdür tek çıkar yol?
- Ölüm tek çıkar yol mu?

The gang agreed to release Tom for a ransom of $100,000.

Çete 100.000 dolar fidye için Tom'u serbest bırakmayı kabul etti.

All drugs of addiction increase the release of dopamine in the brain.

- Bağımlılık yapan bütün ilaçlar, beyinde dopamin salınımını arttırır.
- Bağımlılık yapan bütün ilaçlar, beyinde dopamin salgılanmasını arttırır.

As soon as she expels her eggs, the males release plumes of sperm.

Dişi, yumurtalarını bırakır bırakmaz erkekler sperm bulutları saçıyor.

After the release of his controversial film; he was harassed, shamed and eventually killed.

Tartışmalı filminin gösterime girmesinin ardından saldırı ve aşağılamalara maruz kalıp en sonunda öldürüldü.

The police will release the victim's name after they have notified his next of kin.

Polis onun yakın akrabasına bildirdikten sonra kurbanın adını duyuracak.

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.

Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.

Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.

The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.

Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.