Translation of "Pardon" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Pardon" in a sentence and their turkish translations:

Pardon!

Affedersin!

- I beg your pardon?
- Pardon me?

Affedersiniz.

Sorry? Pardon?

Üzgünüm? Affedersiniz?

- What?
- Pardon?

Ne?

Pardon me?

Affedersiniz?

Pardon my French.

- Bayramlık ağzımı açtıracaklar bana.
- Ağzımı bozacağım ama.

Pardon the interruption.

Kesintiyi bağışlayın.

- Pardon me?
- What?

Ne?

- I'm sorry.
- Excuse me.
- Sorry!
- I'm sorry!
- Pardon me!
- Pardon!

Affedersin!

He asked my pardon.

Özür dilememi istedi.

I beg your pardon.

Affedersiniz.

Pardon me for asking.

Sorduğum için özür dilerim.

Pardon my poor Esperanto.

Kötü Esperanto'm için üzgünüm.

Pardon me one second.

Bana bir saniye izin verin.

Pardon me for interrupting.

Lafı böldüğüm için özür dilerim.

Pardon, who are you?

Affedersiniz, siz kimsiniz?

- I beg your pardon?
- Pardon me?
- What did you say?
- Excuse me?

Affedersiniz?

I must ask your pardon.

Senden özür dilemeliyim.

Pardon me for saying so.

Öyle söylediğim için beni affet.

He asked for my pardon.

O affımı rica etti.

Pardon me for interrupting you.

Sözünü kestiğim için özür dilerim.

I must beg your pardon.

Ben sizden özür dilemeliyim.

- Pardon me, but that is my racket.
- Pardon me, but that's my racket.

Affedersiniz, ama o benim raketim.

- Pardon me?
- I'm sorry?
- Excuse me?

Anlamadım !!

Pardon me, is that seat taken?

Affedersiniz, o koltuk alınmış mı?

Pardon me, do you speak English?

- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?

- Excuse my clumsiness.
- Pardon my clumsiness.

- Beceriksizliğimi affedin.
- Sakarlığımı affet.

Pardon me, I couldn't get it.

Affedersiniz, ben onu anlayamadım.

Pardon me, can you repeat that?

Affedersiniz, bunu tekrarlayabilir misiniz?

The president granted a general pardon.

Başkan genel af ilan etti.

Pardon me, where is your restroom?

Affedersiniz, tuvaletiniz nerede?

Pardon, what have you just said?

Pardon az önce ne dedin?

Pardon me, what place is this?

Affedersiniz, burası hangi yerdir.

Pardon, I am late to the meeting.

Pardon, toplantıya geç kalıyorum.

Tom's pardon was granted by the governor.

Tom'un affedilmesi vali tarafından onaylandı.

Would you pardon me one moment, please?

Bana bir dakika izin verir misin, lütfen?

- I beg your pardon?
- May I be excused?
- Can I be excused?
- Excuse me.
- I beg your pardon.

Affedersiniz.

Pardon me, what's the name of this place?

Affedersiniz, Bu yerin isme ne?

- I beg your pardon; I didn't quite catch your name.
- I beg your pardon. I didn't quite catch your name.

Affedersiniz;isminizi tam anlamıyla anlamadım.

Pardon me, I didn't know you were still there.

Affedersiniz, hala orada olduğunuzu bilmiyordum.

Pardon me, is there an ATM in this area?

Affedersiniz, bu alanda bir ATM var mı?

Pardon me, is there an ATM somewhere around here?

Pardon, buralarda bir yerde bir ATM var mı?

- Pardon me?
- What did you say?
- What'd you say?

- Ne dediniz?
- Ne dedin?

Pardon the bother, and many thanks for your kindness.

Rahatsız ettiğim için özür dilerim, iyiliğin için çok teşekkürler.

Tom usually says "Pardon my French" whenever he swears.

Tom her ne zaman küfür etse, genellikle "Fransızcamı bağışlayın" diyor.

I beg your pardon, but would you repeat what you said?

Affedersiniz fakat ne söylediğinizi tekrarlar mısınız?

Pardon me, how do I get to Downing Street from here?

Affedersiniz, Downing sokağına buradan nasıl ulaşırım?

Tom asked his girlfriend to pardon him for forgetting her birthday.

Tom onun doğum gününü unuttuğu için onu affetmesini rica etti.

I beg your pardon. I didn't think this was your seat.

Affedersiniz. Bunun sizin koltuğunuz olduğunu düşünmüyordum.

I beg your pardon, could you repeat what you've just said?

Affedersiniz, az önce söylediklerinizi tekrarlar mısınız?

I beg your pardon. I didn't know this was your seat.

Affedersiniz. Buranın sizin koltuğunuz olduğunu bilmiyordum.

He asked his girlfriend to pardon him for forgetting her birthday.

Kız arkadaşının doğum gününü unuttuğu için kendisini affetmesini istedi.

Pardon me! There is a 3 dimensional study corner in my classroom.

Lafa gel! 3 boyutlu köşe var benim sınıfımda çalışmalar için.

Pardon me, I came in because I thought the room was free.

Affedersiniz, boş olduğunu düşündüğüm için odaya girdim.

- Would you excuse me a moment?
- Would you pardon me one moment, please?

Bana biraz izin verir misiniz?

"You're very special to me, Layla." "Lily." "Pardon?" "My friends call me Lily."

"Benim için çok özelsin, Leyla." "Lily." "Pardon?" "Arkadaşlarım bana Lily der."

"Pardon me, where is the entrance to the dragon's cave?" "You don't want to go there."

"Affedersiniz, ejderha mağarasının girişi nerede?" "Oraya girmesen daha iyi."

And Cain said to the Lord: My iniquity is greater than that I may deserve pardon.

Kayin, "Cezam kaldıramayacağım kadar ağır" diye karşılık verdi.

- I'm sorry I'm so late.
- Please pardon me for coming late.
- Pardon me for coming late.
- I'm sorry I'm late.
- Please excuse my being late.
- Pardon my being late.
- Forgive me for being late.
- Sorry to be late.
- I'm sorry for being late.
- Excuse me for being late.
- Please excuse me for coming late.
- Sorry I'm late.
- Sorry for being late.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.
- Lütfen geç kalışımı bağışlayın.
- Lütfen geç geldiğim için beni bağışlayın.

Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.

Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.

- Excuse me. Do you speak English?
- Pardon me, do you speak English?
- Excuse me, do you speak English?
- Excuse me. Can you speak English?

- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?

- I'm sorry I'm late.
- Pardon my being late.
- Sorry to be late.
- I'm sorry for being late.
- Excuse me for being late.
- I'm sorry about being late.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Geç kaldığım için özür dilerim.