Translation of "Opposed" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Opposed" in a sentence and their turkish translations:

Lincoln opposed slavery.

Lincoln köleliğe karşı çıktı.

- We are opposed to war.
- We're opposed to war.

- Biz savaşa karşıyız.
- Savaşa karşıyız.

He opposed the plan.

- O plana karşı çıktı.
- Plana karşı çıktı.

Jane opposed our decision.

Jane bizim kararımıza karşı çıktı.

Tom opposed the measure.

Tom tedbire karşı çıktı.

Thirteen percent were opposed.

Yüzde on üç karşıydı.

Tom opposed the shutdown.

Tom kapatmaya karşı çıktı.

Tom opposed that idea.

Tom o fikre karşı çıktı.

Both parties opposed war.

Her iki taraf savaşa karşı çıktı.

Hoover opposed the plan.

Hoover, plana karşı çıktı.

Many senators opposed it.

Birçok senatör ona karşı çıktı.

Tom opposed the plan.

Tom plana karşı çıktı.

I opposed that idea.

O fikre karşı çıktım.

I opposed the plan.

- Plana karşı çıktım.
- Plana itiraz ettim.

- I am firmly opposed to this.
- I'm firmly opposed to this.

Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.

I'm opposed to that bill.

Ben o tasarıya karşıyım.

Lincoln was opposed to slavery.

Lincoln köleliğe karşı idi.

He's opposed to racial discrimination.

- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
- O ırksal ayrımcılığa karşıdır.

No one opposed the choice.

Hiç kimse seçime karşı çıkmadı.

Many Americans opposed the treaty.

Birçok Amerikalı anlaşmaya karşı çıktı.

John Kerry opposed this idea.

John Kerry, bu fikre karşı çıktı.

President Roosevelt opposed the decision.

Başkan Roosevelt karara karşı çıktı.

He was opposed to monopolies.

- O, tekellere karşıydı.
- Tekellere karşıydı.

- I am strongly opposed to a compromise.
- I'm strongly opposed to a compromise.

Ben şiddetle bir uzlaşmaya karşıyım.

As opposed to acting without thinking,

düşünmeden hareket etmek yerine,

Most Japanese opposed a tax increase.

Çoğu Japon, vergi artışına karşı çıktı.

They opposed Darwin's theory of evolution.

Onlar Darwin'in evrim teorisine karşı çıkıyorlar.

Several workers opposed the manager's suggestion.

Birkaç işçi, yöneticinin önerisine karşı çıktı.

Why are you opposed to this?

Neden buna karşısın?

I'm firmly opposed to corporal punishment.

Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.

I'm opposed to what he said.

Onun söylediğine karşıyım.

The British people strongly opposed slavery.

Britanya halkı köleliğe kuvvetle karşı çıktı.

Tom is opposed to the plan.

Tom plana karşı çıkıyor.

Tom is opposed to the project.

Tom projeye karşıdır.

- We are against war.
- We are opposed to war.
- We're against war.
- We're opposed to war.

- Biz savaşa karşıyız.
- Savaşa karşıyız.

I am quite opposed to the plan.

Ben plana oldukça karşıyım.

My friend is opposed to my opinion.

Arkadaşım fikrime karşı.

I'm opposed to any type of war.

Ben savaşın her türüne karşıyım.

My parents were opposed to our marriage.

Ailem evliliğimize karşı çıktı.

Tom is opposed to the new plan.

Tom yeni plana karşı çıkıyor.

Senator Tom Jackson was opposed to conscription.

Senatör Tom Jackson zorunlu askerliğe karşı çıktı.

The Catholic Church is opposed to divorce.

Katolik kilisesi boşanmaya karşıdır.

They opposed any further spread of slavery.

Köleliğin daha fazla yayılmasına karşı çıktılar.

He condemned those who opposed his policies.

Onun politikalarına karşı olanları mahkûm etti.

Both men opposed the war in Vietnam.

Her iki adam Vietnam'da savaşa karşı çıktı.

He is opposed to the new plan.

O, yeni plana karşı.

I am vehemently opposed to political correctness.

Politik doğruluğa şiddetle karşıyım.

He is vehemently opposed to political correctness.

O şiddetle politik doğruluğa karşı oluyor.

We are vehemently opposed to political correctness.

Biz şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyoruz.

They are vehemently opposed to political correctness.

Onlar şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyorlar.

She is vehemently opposed to political correctness.

O şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyor.

I wouldn't be opposed to doing that.

Bunu yapmaya karşı olmazdım.

As opposed to away from our own humanity.

yakınlaştıracak olan şey.

The committee will be opposed to the proposal.

Komite öneriye karşı olacaktır.

Several of them are opposed to the bill.

Onlardan birkaçı tasarıya karşı.

None of us are opposed to his ideas.

Aramızdan hiçbirimiz onun fikirlerini desteklemedik.

None of us are opposed to her ideas.

Hiçbirimiz onun düşüncelerine karşı değildik.

They are opposed to Darwin's theory of evolution.

Onlar, Darwin'in evrim teorisine karşı çıkıyorlar.

Mary opposed her son's decision to get married.

Mary oğlunun evlenme kararına karşı çıktı.

The administration is opposed to these new taxes.

Yönetim bu yeni vergilere karşı.

I'm not opposed to trying things like that.

Onun gibi şeyleri denemeye karşı değilim.

I'm not opposed to going back to Boston.

Boston'a geri dönmeye karşı değilim.

We opposed his plan to build a new road.

Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.

The student body is opposed to the new rules.

Öğrenci birliği yeni kurallara karşı çıkıyor.

I'm sorry, but I am opposed to this project.

- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
- Üzgünüm ama ben bu projeye karşıyım.

I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy.

Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.

I'm absolutely opposed to the tree being chopped down.

Ben ağacın kesilmesine kesinlikle karşı çıkıyorum.

- More than half the residents are opposed to the plan.
- More than half of the residents are opposed to the plan.

Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.

Anyone who opposed that was looked upon as a villain.

Karşı çıkan herkes kötü olarak görülürdü.

Red, as opposed to green, is a sign of danger.

Kırmızı yeşilin aksine bir tehlike işaretidir.

Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.

Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.

I don't understand why she is opposed to my opinion.

Neden benim görüşüme karşı olduğunu anlamıyorum.

Once more, fundamentalist ideologies are opposed to great historical advances.

Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.

More than half the residents are opposed to the plan.

Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.

Conversion to the metric system was opposed by tool manufacturers.

Metrik sisteme dönmeye üreticileri tarafından karşı çıkıldı.

My parents are opposed to my sister marrying a foreigner.

Ebeveynlerim kız kardeşimin bir yabancıyla evlenmesine karşı.

More than half of the residents are opposed to the plan.

Oturanların yarısından daha fazlası plana karşı çıkıyor.

My father opposed my decision to enlist in the special forces.

Babam özel kuvvetlere yazılma kararıma karşı çıktı.

- I'm not opposed to doing that.
- I'm not against doing that.

Onu yapmaya karşı değilim.

Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.

Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.

- I dissent from what he said.
- I'm opposed to what he said.

Onun söylediğine karşıyım.

Every one opposed it, but Mary and John got married all the same.

Herkes ona karşı çıktı fakat her şeye rağmen Mary ve John evlendi.

Are you in favor of that policy or are you opposed to it?

O politikayı destekliyor musun yoksa ona karşı mısın?

- None of us are against his idea.
- None of us are opposed to his ideas.

Hiçbirimiz onun fikrine karşı değiliz.

Like Marshal Ney, he initially opposed Napoleon’s return from exile, but saw which way the wind

Mareşal Ney gibi, başlangıçta Napolyon'un sürgünden dönüşüne karşı çıktı, ancak rüzgarın hangi yönden estiğini gördü

- I'm sorry, but I am opposed to this project.
- I'm sorry, but I am against this project.

Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.

Boris Johnson's Turkish great-grandfather, who strongly opposed the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.

Boris Johnson'un Kurtuluş Savaşı'na şiddetle muhalefet eden Türk büyük dedesi hain olarak görülüp linç edilmişti.