Translation of "One's" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "One's" in a sentence and their turkish translations:

- No one's watching.
- No one's looking.

Kimse izlemiyor.

This one's good, but that one's better.

Bu iyi ama o daha iyi.

No one's prepared.

Hiç kimse hazır değil.

No one's gambling.

Hiç kimse kumar oynamıyor.

No one's looking.

Kimse bakmıyor.

That one's OK.

O tamam.

This one's old.

Bu eski.

This one's nice.

Bu güzel.

That one's good.

O iyi.

No one's upset.

Hiç kimse üzgün değil.

No one's certain.

Kimse emin değil.

No one's confused.

Hiç kimse şaşkın değil.

No one's injured.

Kimse yaralı değil.

No one's working.

Hiç kimse çalışmıyor.

No one's hungry.

Kimse aç değil.

No one's convinced.

Kimse ikna olmadı.

This one's mine.

Bu benim.

No one's watching.

- Kimse bakmıyor.
- Kimse izlemiyor.

This one's OK.

Bu tamam.

This one's great.

Bu harika.

No one's blaming you.

Kimse seni suçlamıyor.

No one's in sight.

Hiç kimse görünürde değil.

No one's safe here.

- Burada hiç kimse güvende değil.
- Kimse burada güvende değil.

No one's allowed in.

- İçeri hiç kimse giremez.
- Kimse giremez.

No one's judging you.

Seni kimse yargılayamaz.

No one's watching me.

Kimse beni izlemiyor.

No one's denying that.

Hiç kimse onu inkar etmiyor.

No one's stopping you.

- Seni durduran yok.
- Kimse seni durdurmuyor.

No one's been here.

- Burada kimse yoktu.
- Burada kimse de yoktu.

No one's buying it.

- Kimse onu almıyor.
- Kimse kanmıyor buna.
- Kimse yutmuyor bunu.

This one's really nice.

Bu gerçekten hoş.

This one's for you.

Bu senin için.

No one's that desperate.

Kimse o kadar çaresiz değildir.

This one's still alive.

- Bu hâlâ hayatta.
- Bu hâlâ yaşıyor.

This one's really funny.

Bu gerçekten komik.

This one's for me.

Bu benim için.

That one's my favorite.

O benim favorim.

Here, this one's yours.

İşte, bu seninki.

No one's in there.

Hiç kimse orada değil.

This one's pretty cool.

Bu oldukça güzel.

This one's no good.

Bu iyi değil.

No one's to blame.

Kimsenin suçu yok.

I'm no one's girlfriend.

Ben kimsenin kız arkadaşı değilim.

No one's in charge.

Kimse sorumlu değil.

- I think this one's better.
- I think that this one's better.

Bunun daha iyi olduğunu düşünüyorum.

- No one's going to find him.
- No one's going to find her.

Hiç kimse onu bulmayacak.

One shouldn't betray one's friends.

İnsan arkadaşlarına ihanet etmemeli.

One should keep one's promise.

Bir insan sözünü tutmalı.

One must do one's duty.

İnsan görevini yapmalı.

One should do one's best.

Bir insan elinden geleni yapmalı.

One should do one's duty.

Bir insan vazifesini yapmalı.

Good films expand one's horizons.

İyi filmler kişinin ufuklarını genişletirler.

One learns from one's mistakes.

Biri, birinin hatalarından öğrenir.

No one's getting left behind.

Hiç kimse geride bırakılmıyor.

It was no one's fault.

Kimsenin hatası değildi.

Esperanto is no one's property.

Esperanto kimsenin malı değildir.

No one's in the bath.

Banyoda kimse yok.

No one's arguing with you.

Hiç kimse seninle tartışmıyor.

This one's not working either.

Bu da çalışmıyor.

One should keep one's promises.

- Birinin sözlerini tutması gerekir.
- Biri sözlerini tutmalı.
- İnsan sözlerini tutmalı.

This one's on us, Tom.

Bu seferlik bizden Tom.

This one's my room, Tom.

Bu benim odam, Tom.

Which one's the new one?

Yeni olan hangisi?

This one's on the house.

Bu şirketten olsun.

This one's hard to read.

Bunu okumak zor.

This one's a little harder.

Bu biraz daha zor.

The next one's on me.

Sıradaki benden.

The next one's for you.

- Sıradaki senin için.
- Sıradaki sana.

That one's for me, too.

O da benim için.

One must do one's best.

Bir insan elinden geleni yapmalıdır.

No one's allowed in here.

Burada hiç kimseye izin verilmez.

This is no one's fault.

Bu kimsenin hatası değil.

No one's body is perfect.

Hiç kimsenin vücudu mükemmel değil.

This one's for you, Tom.

Bu biri senin için, Tom

- Nobody's hungry.
- No one's hungry.

Kimse aç değil.

No one's looking at you.

Kimse sana bakmıyor.

One hears with one's ears.

Biri kulaklarıyla duyar.

One thinks with one's brain.

Bir insan beyni ile düşünür.

One should respect one's spouse.

Bir insan eşine saygı göstermeli.

One's new. The other's old.

Biri yeni. Diğeri eski.

One should do one's duties.

İnsan görevlerini yapmalıdır.

- No one's smiling.
- Nobody's smiling.

Kimse gülümsemiyor.

- It is hard to maintain one's reputation.
- It's hard to maintain one's reputation.

Birinin ününü sürdürmek zordur.

- No one's seen them for a while.
- No one's seen her for a while.

Bir süredir onları hiç kimse görmedi.

- No one's seen them in a while.
- No one's seen them for a while.

Bir süredir hiç kimse onları görmedi.

- No one's seen him in a while.
- No one's seen him for a while.

Bir süredir hiç kimse onu görmedi.

- No one's seen her in a while.
- No one's seen her for a while.

Bir süredir hiç kimse onu görmedi.

One learns from one's own mistakes.

Biri kendi hatalarından öğrenir.

One should love one's mother tongue.

Biri kendi ana dilini sevmeli.

No one's shooting at us now.

Artık kimse bize ateş etmiyor.

- This one's yours.
- This is yours.

Bu sizinki.

One does not forget one's place.

Biri birinin yerini unutmaz.

It looks like no one's home.

Hiç kimse evde değil gibi görünüyor.

No one's going to find Tom.

Hiç kimse Tom'u bulmayacak.

It's important to know one's limits.

Birinin sınırlarını bilmek önemlidir.

No one's asking you to lie.

Hiç kimse yalan söylemeni istemiyor.

No one's buying anyone a drink.

Kimse birine bir içki satın almıyor.