Translation of "Old" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Old" in a sentence and their turkish translations:

- I am old.
- I'm old.

Ben yaşlıyım.

- You're old.
- You are old.

Sen yaşlısın.

How old is too old?

Ne kadar yaşlı çok yaşlıdır?

- He is old.
- They are very old.
- They're old.

Onlar yaşlı.

- Tom looks old.
- Tom looked old.
- Tom seems old.

Tom yaşlı göründü.

- You're not old.
- You are not old.
- They are not old.
- They're not old.

Yaşlı değilsin

- You're too old.
- It's too old.

Bu çok eski.

- Greetings, old friend!
- Hello, old friend!

Merhaba, eski dostum !

- "How old are you?" "I'm 16 years old."
- "How old are you?" "Sixteen years old".

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım".

- He is getting old.
- He was getting old.
- He's getting old.

O yaşlanıyor.

- "How old are you?" "I'm sixteen."
- "How old are you?" "I'm 16 years old."
- "How old are you?" "Sixteen years old".

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

It's old.

O yaşlı.

She's old!

O yaşlı!

- He is too old.
- He's too old.

- O çok yaşlı.
- O, çok yaşlıdır.

- Which is old?
- Which one is old?

Hangisi eski?

- I'm getting old.
- I am getting old!

Yaşlanıyorum.

- That is old news.
- That's old news.

- O eski bir haber.
- Bu eski haber.

I'm old, but I'm not that old.

Ben yaşlıyım ama o kadar yaşlı değilim.

Old friends and old wine are best.

- Şarabın ve arkadaşın eskisi makbuldür.
- Şarap ve dostluk yıllandıkça değer kazanır.

- We're not old.
- We are not old.

Yaşlı değiliz.

- I'm not old.
- I am not old.

Yaşlı değilim.

- Tom's so old.
- Tom is so old.

Tom çok yaşlı.

I, an old man, have written to an old man about old age.

Ben, bir yaşlı adam, yaşlılık hakkında yaşlı bir adama yazdım.

- Tom is old-fashioned.
- Tom is old school.

Tom eski kafalı.

- Tom is old.
- Tom is an old man.

- Tom yaşlı.
- Tom yaşlı bir adam.

Twelve years old is old for a dog.

On iki yaş bir köpek için yaşlıdır.

- How old was he?
- How old was she?

Kaç yaşındaydı.

- My desk is old.
- My table is old.

Masam eski.

"How old are you?" "I'm 16 years old."

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

- I'm not that old.
- I'm not that old!

O kadar yaşlı değilim.

- I am eighteen years old.
- I'm 18 years old.
- I am 18 years old.

- Ben 18 yaşındayım.
- On sekiz yaşındayım.

- "How old are you?" "I'm sixteen."
- "How old are you?" "I'm 16 years old."

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

- I am sixteen years old.
- I'm sixteen years old.
- I am 16 years old.

Ben on altı yaşındayım.

- I am fourteen years old.
- I'm fourteen years old.
- I am 14 years old.

Ben on dört yaşındayım.

- "How old are you?" "I'm thirty."
- "How old are you?" "I'm thirty years old."

"Kaç yaşındasın? "Otuz yaşındayım."

It's very old.

Ama çok eski bir yer.

Greetings, old friend!

Selam, eski arkadaşım!

He is old.

- O yaşlıdır.
- O yaşlı.

He grew old.

O yaşlandı.

We're old friends.

Biz eski arkadaşız.

I'm old enough.

Yeterince yaşlıyım.

That's pretty old.

Bu oldukça eski.

I feel old.

Kendimi yaşlı hissediyorum.

Tom was old.

Tom yaşlıydı.

She is old.

O yaşlı.

This one's old.

Bu eski.

I'm getting old.

Yaşlanıyorum.

Poor old Tom.

Yoksul yaşlı Tom.

I'm really old.

Ben gerçekten yaşlıyım.

Tom is old.

Tom yaşlı.

You're so old.

Çok yaşlısın.

You're too old.

Çok yaşlısın.

Tom isn't old.

Tom yaşlı değil.

Tom looks old.

Tom yaşlı görünüyor.

We're too old.

Çok yaşlıyız.

Everybody gets old.

Herkes yaşlanır.

They're old friends.

Onlar eski dostlar.

I'm old-fashioned.

Ben eski kafalıyım.

Tom seems old.

Tom yaşlı görünüyor.

Which is old?

Hangisi eski?

We're getting old.

Biz yaşlanıyoruz.

We're already old.

Biz zaten yaşlıyız.

I'm pretty old.

Ben oldukça yaşlıyım.

You look old.

Yaşlı görünüyorsun.

He's so old.

Yaşı çok büyük.

She's so old.

Çok yaşlı.

You're not old.

Yaşlı değilsin

We're old women.

Yaşlı kadınlarız.

There lived an old man in the old house.

Eski bir evde yaşlı bir adam yaşardı.

"How old is she?" "She is twelve years old."

“O kaç yaşında?” “On iki yaşında.”

- He is my old friend.
- He's my old friend.

O benim eski arkadaşım.

- Tom is not old enough.
- Tom isn't old enough.

Tom yeterince yaşlı değil.

- I'm 18 years old.
- I am 18 years old.

Ben 18 yaşındayım.

"How old are you?" "I'm already 17 years old."

"Kaç yaşındasın?" "Ben halen 17 yaşındayım."

How old are you? - I'm twenty-three years old.

Kaç yaşındasınız? - Yirmi üç yaşındayım.

- This is an old book.
- That book is old.

Bu eski bir kitap.