Translation of "Notebook" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Notebook" in a sentence and their turkish translations:

- Where is your notebook?
- Where's your notebook?

Defterin nerede?

- Whose notebook is that?
- Whose is that notebook?

O, kimin dizüstü bilgisayarıdır?

Get your notebook.

Dizüstü bilgisayarını al.

Where's my notebook?

Benim dizüstü bilgisayarım nerede?

My notebook disappeared.

Defterim kayboldu.

- Here's my pink notebook.
- Here is my pink notebook.

İşte pembe dizüstü bilgisayarım.

- He took a notebook out.
- He pulled out a notebook.
- He took out a notebook.

O bir defter çıkardı.

- Tom took out a notebook.
- Tom took a notebook out.

Tom bir defter çıkardı.

I want a notebook.

Ben bir dizüstü bilgisayar istiyorum.

Pass me that notebook.

Bana o defteri uzat.

This is my notebook.

Bu benim defterim.

My notebook is pink.

- Defterim pembe.
- Benim defterim pembe.
- Benim not defterim pembe.

Whose is that notebook?

O bilgisayar kimin?

I have a notebook.

Benim bir dizüstü bilgisayarım var.

Give me the notebook.

Bana defteri ver.

I lost my notebook.

Defterimi kaybettim.

This is Tom's notebook.

Bu, Tom'un defteri.

Tom shut his notebook.

Tom dizüstünü kapattı.

Is this your notebook?

Bu senin bilgisayarın mı?

It is a notebook.

Bu bir dizüstü bilgisayardır.

Was the notebook blue?

Defter mavi miydi?

Whose notebook is this?

Bu kimin defteri?

Tom opened his notebook.

Tom defterini açtı.

Tom closed his notebook.

Tom defterini kapattı.

I've lost my notebook.

Defterimi kaybettim

I'll lend you my notebook.

Defterimi sana ödünç vereceğim.

I lost my notebook today.

Bugün dizüstü bilgisayarımı kaybettim.

I got my notebook stolen.

Ben dizüstü bilgisayarımı çaldırdım.

Tom got his notebook out.

Tom dizüstünü çıkardı.

Please show me your notebook.

Lütfen bana defterinizi gösterin.

He pulled out a notebook.

Bir defter çıkardı.

Tom gave Mary his notebook.

Tom Mary'ye dizüstü bilgisayarını verdi.

Tom put his notebook away.

Tom dizüstü bilgisayarını yerine koydu.

Tom handed Mary a notebook.

Tom Mary'ye bir defter uzattı.

He took a notebook out.

O, dizüstü bilgisayarı çıkardı.

The notebook cost two florins.

Bu not defteri iki Hollanda parası.

Tom put away his notebook.

Tom not defterini kenara koyuyor.

Tom bought a new notebook.

Tom yeni bir dizüstü bilgisayar aldı.

Can I see your notebook?

Defterini görebilir miyim?

This is a green notebook.

Bu yeşil bir defter.

What is this notebook for?

- Bu ne defteri?
- Bu defter ne için?

I forgot my notebook again.

Yine defterimi unuttum.

She got her notebook out.

Defterini çıkardı.

- Please show me your notebook.
- Let me have a look at your notebook.

Lütfen dizüstü bilgisayarınızı bana gösterin.

Where did you hide my notebook?

Benim dizüstü bilgisayarı nereye sakladın?

Where did you put my notebook?

Dizüstü bilgisayarımı nereye koydun?

Tom scribbled something in his notebook.

Tom defterine bir şeyler karalamıştı.

Tom handed Mary the green notebook.

Tom, Mary'ye yeşil defteri uzattı.

I will give you a notebook.

- Sana bir dizüstü bilgisayar vereceğim.
- Sana bir defter vereceğim.

My notebook is in the desk.

Benim dizüstü bilgisayar bürodadır.

Jot it down in your notebook.

Not defterinize not ediniz.

Tom jotted something in his notebook.

Tom dizüstünde bir şey kaydetti.

Write these words in your notebook.

Bu kelimeleri defterine yaz.

Copy this page in your notebook.

Bu sayfayı defterine geçir.

Tom wrote something in his notebook.

Tom defterine bir şey yazdı.

John Wilkes Booth carried a notebook.

John Wilkes Booth bir dizüstü bilgisayar taşıdı.

Tom fanned himself with his notebook.

Tom, dizüstü bilgisayarı ile kendini yelledi.

The notebook is in the briefcase.

- Okul defteri, çantanın içinde.
- Dizüstü bilgisayar, çantanın içinde.

I wanted to buy a notebook.

Bir dizüstü bilgisayar almak istedim.

I left my notebook at home.

Defterimi evde bıraktım.

Where did Tom hide my notebook?

Tom defterimi nereye sakladı?

The notebook is not yours. It's his.

Defter senin değil, onundur.

She wrote down something in her notebook.

Defterine bir şey yazdı.

There were important notes in that notebook.

O not defterinde önemli notlar vardı.

Bring my notebook back to me, please.

Defterimi geri getir lütfen!

Tom wrote down something in his notebook.

Tom not defterine bir şey yazdı.

Tom didn't write anything in his notebook.

Tom defterine hiçbir şey yazmadı.

Tom slid the notebook under the couch.

Tom dizüstünü kanapenin altına kaydırdı.

He was busy copying his friend's notebook.

Arkadaşının defterini kopyalamakla meşguldü.

It was his notebook that was stolen.

Çalınan onun defteriydi.

Tom got his notebook and pen ready.

Tom defter ve kalemini hazırladı.

Tom pulled out a notebook and pen.

Tom bir defter ve bir kalem çıkardı.

Tom pulled out his notebook and pencil.

Tom defterini ve kalemini çıkardı.

He wrote it down in his notebook.

Not defterine not etti.

The notebook is lying on the table.

- Defter masanın üzerinde.
- Defter masanın üstünde.

Tom jotted down something in his notebook.

Tom defterine bir şey not etti.

How long may I borrow this notebook?

Bu defteri ne kadar süre ödünç alabilirim?

The man is writing in the notebook.

Adam deftere yazıyor.

I sat down and opened my notebook.

Oturdum ve bilgisayarımı açtım.

I need to buy a new notebook.

Yeni bir defter almam gerekiyor.

I didn't write anything in my notebook.

Defterime hiçbir şey yazmadım.

Tom wrote his name on his notebook.

Tom defterine adını yazdı.

Was like writing in a notebook in pen:

bir kalemle bir deftere yazmak gibi düşünülüyordu,

Would you write your name in my notebook?

Benim dizüstü bilgisayarıma adınızı yazar mısınız?

He put down his thoughts in his notebook.

- Düşüncelerini defterine yazdı.
- Düşüncelerini defterine geçirdi.

He wrote down her name in the notebook.

Deftere adını yazdı.

Tom tore a page out of his notebook.

Tom defterinden bir yaprak yırttı.

Tom took a notebook out of his bag.

Tom çantasından bir defter çıkardı.

Tom pulled a small notebook from his pocket.

Tom cebinden küçük bir defter çıkardı.

Tom took out his notebook and started writing.

Tom dizüstü bilgisayarını çıkardı ve yazmaya başladı.

Tom flipped through the pages of his notebook.

Tom defterinin sayfalarına göz attı.