Translation of "Mile" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Mile" in a sentence and their turkish translations:

mile.

kareden daha büyük olmayan bir alandaç.

- He cannot swim a mile.
- He can't swim a mile.

O, bir mil yüzemez.

I walked about 1 mile.

Yaklaşık bir mil yürüdüm.

I walked about a mile.

Ben yaklaşık bir mil yürüdüm.

Let's go the extra mile.

Elimizden gelenin fazlasını yapalım.

He can swim a mile.

O bir mil yüzebilir.

I raced him a mile.

Onunla bir mil yarıştım.

I ran for a mile.

Bir mil koştum.

The bridge is one mile above.

Köprü bir mil yukarıda.

A mile is about 1,600 meters.

Bir mil yaklaşık 1,600 metredir.

The last mile is the longest.

Son viraj, en uzun olanıdır.

You can tell a mile away.

Kolayca anlatabilirsin.

This river is one mile across.

Bu nehir bir mil genişliğindedir.

Tom talks a mile a minute.

Tom çok hızlı konuşur.

Layla drove about a mile more.

Leyla yaklaşık bir mil daha araç sürdü.

Tom lives just a mile away.

Tom sadece bir kilometre uzakta yaşıyor.

The school stands about one mile off.

Okul yaklaşık bir mil uzakta duruyor.

The bridge is approximately a mile long.

Köprü yaklaşık bir mil uzunluğunda.

The island is nearly a mile across.

Ada yaklaşık bir mil genişliğindedir.

Mary runs the mile in 7 minutes.

Mary 7 dakikada bir mil koşar.

The shopping center is one mile ahead.

Alışveriş merkezi bir mil ilerde.

I live about a mile from here.

Buradan yaklaşık bir mil uzakta yaşıyorum.

I walked three-fourths of a mile.

3/4 mil yürüdüm.

It's about a quarter mile from here.

O buradan yaklaşık çeyrek mil.

Go along this street for a mile.

Bu cadde boyunca bir mil git.

Layla's grandparents lived just a mile away.

Leyla'nın büyükanne ve büyük babaları bir mil uzakta yaşıyordu.

The building is more than one mile long.

Binanın içi 1,5 kilometreden uzun.

The island lies a mile off the coast.

Ada, sahilin bir mil açığında bulunuyor.

The post office is half a mile away.

Postane yarım mil uzaklıkta.

My house is only a mile from here.

Evim buradan sadece bir mildir.

A mile is equal to about 1600 meters.

Bir mil yaklaşık 1600 metreye eşittir.

There are 640 acres in a square mile.

Bir mil karede 640 dönüm vardır.

There's going to be a three-mile race tomorrow.

Yarın üç millik bir yarış olacak.

Give Tom an inch and he'll take a mile.

Tom'a elimizi verdik kolumuzu kaptırdık.

Tom's squirrel can smell hazelnuts from a mile away.

Tom'un sincabı bir mil öteden fındık kokusunu alabiliyor.

This submarine can dive more than a mile deep.

Bu deniz altı bir mil derinlikten fazla fazlasına dalış yapabilir.

- I had not gone a mile when it began to rain.
- I hadn't gone a mile when it began to rain.

Yağmur yağmaya başladığında bir mil gitmemiştim.

It is no more than a mile to the station.

İstasyona kadar bir milden daha fazla değil.

The school is a half-mile walk from my house.

Okul evimden yarım millik yürüyüş mesafesinde.

She was strong enough to run a 10-mile race.

10 millik bir yarışı koşmak için yeterince güçlüydü.

The river is almost a mile wide at this point.

Nehir bu noktada neredeyse bir mil genişliğindedir.

If you give him an inch, he'll take a mile.

Ona elini veren kolunu kaptırır.

It is about 1 mile from here to the station.

Buradan istasyona yaklaşık bir mildir.

For instance, Unilever has it’s headquarters here in the Square Mile.

Örneğin, Unilever burada, Mil Kare'de ana merkezi var.

I saw a fishing boat about a mile off the shore.

Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.

It is no more than half a mile to the sea.

Denize yarım milden daha fazla değil.

The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.

Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta.

- Before you criticize a man, you should always walk a mile in his shoes.
- Before you judge someone, first walk a mile in their shoes.

Bir insanı eleştirmeden önce her zaman kendini onun yerine koymalısın.

Before you criticize someone, you should walk a mile in their shoes.

Birini eleştirmeden önce onların ayakkabılarında bir mil yürümen gerekli.

Troops – the biggest army ever seen  in Europe - across a 400-mile front.

askerin 400 millik bir cephede hareketini koordine etmeyi gerektiriyordu .

- You must be a good athlete to have run a mile in such a short time.
- You must be a good athlete to run one mile in such a short amount of time.

Böyle kısa bir zamanda bir mili koşmak için, iyi bir atlet olmalısın.

One of the characteristics of The City, AKA the Square Mile, is that during the elections,

''Şehrin'' özelliklerinden biri, namı diğer ''Mil Kare'', seçimler sırasında,

But it is true that the Square Mile has far more business-friendly policies than anywhere

Ama Mil Kare'nin Birleşik Krallık'taki herhangi bir yerden daha fazla iş dostu politikaları

He had gone barely half a mile when he met a lame Fox and a blind Cat, walking together like two good friends. The lame Fox leaned on the Cat, and the blind Cat let the Fox lead him along.

Sadece yarım mil gitmişti ki topal bir Tilki ve kör bir Kedi ile karşılaştı, iki iyi dost gibi birlikte yürüyorlardı. Topal Tilki Kedi'ye yaslanmıştı ve kör Kedi'de Tilki'nin ona yol göstermesine izin veriyordu.