Translation of "Loan" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Loan" in a sentence and their turkish translations:

But I got a loan, another loan.

Ama bir kredi aldım, ardından bir kredi daha.

- It's not a loan.
- It isn't a loan.

Bu bir borç değil.

I'll need a loan.

Borca ihtiyacım var.

I need a loan.

Bir krediye ihtiyacım var.

We got the loan.

Krediyi aldık.

- Nobody would loan me money.
- No one would loan me money.

- Kimse bana para borç vermez.
- Kimse bana ödünç para vermezdi.

- I don't need a loan anymore.
- I no longer need a loan.

- Artık bir krediye ihtiyacım yok.
- Artık borç paraya ihtiyacım yok.

The loan carries 5.5% interest.

Kredi % 5.5 faiz taşır.

I'll loan you my dictionary.

Sana sözlüğümü ödünç vereceğim.

Did you get the loan?

Kredi aldın mı?

The loan bears an 8% interest.

Kredinin %8 faizi vardır.

Can you loan him some money?

Ona biraz borç para verebilir misin?

Can you loan her some money?

Ona biraz ödünç para verebilir misin?

I think you'll need a loan.

Bir krediye ihtiyacın olacağını düşünüyorum.

What I need is a loan.

İhtiyacım olan bir kredi.

I suffered from my mortgage loan.

Mortgage borcumdan dolayı sıkıntı çektim.

Tom's loan request was turned down.

- Tom'un avans ricası geri çevrildi.
- Tom'un kredi başvurusu reddedildi.

I no longer need a loan.

Benim artık borca ihtiyacım yok.

I've asked Tom for a loan.

Tom'dan borç istedim.

We're going to need a loan.

Bir krediye ihtiyacımız olacak.

Tom certainly doesn't need a loan.

Tom'un kesinlikle bir krediye ihtiyacı yok.

Do you still need a loan?

Hâlâ bir krediye ihtiyacın var mı?

Can you loan me a pen?

Bana bir kalem ödünç verebilir misin?

Tom asked Mary for a loan.

Tom Mary'den borç para istedi.

They refused to approve my loan.

Kredimi onaylamayı reddettiler.

They would not approve my loan.

Kredimi onaylamayacaklar.

His loan request was turned down.

Kredi talebi kabul edilmedi.

Like cashier, loan processor or taxi driver

dar iş tanımları oluşturduk ve sonra

He got a loan from the bank.

O, bankadan bir kredi aldı.

Could you loan money to my brother?

Erkek kardeşime ödünç para verir misiniz?

Tom hasn't yet paid back the loan.

Tom henüz krediyi geri ödemedi.

Tom refused to give me a loan.

Tom bana bir kredi vermeyi reddetti.

English has many loan words from French.

İngilizce Fransızcadan gelen birçok ödünç kelimeye sahiptir.

I'll loan you the money you want.

İstediğin parayı sana ödünç vereceğim.

Tom got a loan from the bank.

Tom bankadan kredi aldı.

Mary asked her family for a loan.

Mary ailesinden ödünç para istedi.

Tom wants to pay off his loan.

Tom borcunu ödemek istiyor.

He wants to pay off his loan.

Borcunu tamamıyla ödemek istiyor.

Tom asked for a loan from Mary.

Tom Mary'den bir kredi istedi.

I'll loan you one if you want.

Eğer istersen, sana bir tane ödünç vereceğim.

This loan will carry very heavy interest.

Bu borç çok ağır faiz taşıyacak.

The word "cidjrpitsa" is a loan word.

"Cidjrpitsa" sözcüğü başka dilden alınmış bir kelimedir.

The bank vetoed my student loan application.

Banka öğrenci kredi talebimi veto etti.

I want to pay off my loan.

Borcumu ödemek istiyorum.

Tom wanted to pay off his loan.

- Tom borcunu ödemek istiyordu.
- Tom borcunu kapatmak istedi.

Tom said that he needs a loan.

Tom, bir krediye ihtiyacı olduğunu söyledi.

Tom is going to need a loan.

Tom'un bir ödünç paraya ihtiyacı olacak.

I got a loan from the bank.

- Bankadan kredi aldım.
- Bankadan borç aldım.
- Bankadan ödünç para aldım.

They said they'd loan me the money.

Bana para ödünç vereceklerini söylediler.

Sami took a loan from the bank.

Sami bankadan bir kredi aldı.

Tom is still paying off that loan.

Tom hâlâ o borcu ödüyor.

She mortgaged her gold and took the loan.

Altınını ipotek etmiş ve kredi almış.

You can get a loan from a bank.

Bir bankadan kredi alabilirsin.

We must ask the bank for the loan.

Bankadan kredi istemeliyiz.

Would you consider giving me a small loan?

Bana küçük bir kredi vermeyi düşünür müsünüz?

I'll loan you all the money you want.

İstediğin tüm parayı sana ödünç vereceğim.

What makes you think I need a loan?

Bir krediye ihtiyacım olduğunu sana ne düşündürüyor?

I found it necessary to get a loan.

Ben bir kredi almayı gerekli buldum.

Tom wanted Mary to loan him some money.

Tom Mary'den ona biraz para ödünç vermesini istedi.

Tom convinced Mary to loan him some money.

Tom, Mary'yi ona biraz ödünç para vermesi için ikna etti.

- Tom said he couldn't loan any money to Mary.
- Tom said that he couldn't loan any money to Mary.

Tom Mary'ye herhangi bir ödünç para veremediğini söyledi.

I think I may have to get a loan.

Sanırım kredi almak zorunda kalabilirim.

Has Tom ever asked you to loan him money?

Tom hiç ona ödünç para vermeni istedi mi?

My older brother borrowed money from a loan shark.

Ağabeyim bir tefeciden ödünç para aldı.

Tom was generous enough to offer me a loan.

Tom bana ödünç para verecek kadar cömertti.

Can you loan me thirty dollars for a cab?

Bir taksi için bana otuz dolar borç verebilir misin?

She couldn't convince him to ask for a loan.

Bir kredi istemesi için onu ikna edemedim.

Tom certainly won't ever get another loan from me.

Tom kesinlikle benden başka bir kredi almayacak.

We've decided to give you the loan you requested.

Sana istediğiniz krediyi vermeye karar verdik.

Sami went to the bank to take a loan.

Sami, kredi almak için bankaya gitti.

- I knew that Tom wouldn't be able to get the loan.
- I knew Tom wouldn't be able to get the loan.

Tom'un kredi alamayacağını biliyordum.

- Is this the first time you've applied for a loan?
- Is this the first time that you've applied for a loan?

Bu senin ilk kredi başvurun mu?

- Lend me your dictionary, please.
- Please loan me your dictionary.

Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.

I think it's a bad idea to loan Tom money.

Sanırım Tom'a borç para vermek kötü bir fikir.

If you could loan me some money, I'd be grateful.

Biraz borç para verebilirsen çok makbüle geçer.

We need to apply to the bank for a loan.

Bir kredi için bir bankaya başvurmamız gerekiyor.

If you loan me money, I'll be grateful to you.

Bana ödünç para verirsen sana minnettar olurum.

Tom says he'd be willing to loan us some money.

Tom bize biraz ödünç para vermeye istekli olacağını söylüyor.

- Please lend me your dictionary.
- Please loan me your dictionary.

- Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
- Sözlüğünü bana ödünç ver, lütfen.
- Lütfen sözlüğünü bana ödünç ver.

Mary took out a loan in order to pay her debts.

Mary borçlarını ödemek için bankadan kredi çekti.

We'll have to pay back that loan one way or another.

Bu krediyi bir şekilde geri ödemek zorunda kalacağız.

If you could loan me some money, I'd really appreciate it.

Bana biraz ödünç para verirsen bunu gerçekten takdir ederim.

Tom might be able to loan us the money we need.

Tom ihtiyacımız olan parayı bize ödünç verebilir.

I told Tom I'd be willing to loan him some money.

Tom'a ona biraz borç para vermeye hazır olacağımı söyledim.

Tom took out a loan in order to buy a car.

Tom bir araba satın almak için bankadan kredi çekti.

It was hard for Tom to ask Mary for a loan.

Tom'un Mary'den borç istemesi zordu.

I took out a loan in order to buy a car.

Bir araba almak için bankadan kredi çektim.

He took out a loan in order to buy a car.

Bir araba almak için bankadan kredi çekti.

She took out a loan in order to buy a car.

- Bir araba satın almak için bankadan kredi çekti.
- Araba almak için kredi çekti.

Mary took out a loan in order to buy a car.

Mary araba satın almak için bankadan kredi aldı.

We took out a loan in order to buy a car.

Bir araba satın almak için bankadan kredi çektik.

They took out a loan in order to buy a car.

Bir araba satın almak için bankadan kredi çektiler.

I haven't got the nerve to ask you for a loan.

Senden borç istemeye cesaretim yok.

Tom has been trying to get a loan from a bank.

Tom bankadan kredi almaya çalışıyor.

Tom should know better than to ask Mary for a loan.

Tom Mary'den borç istemeyecek kadar akıllı olmalı.

Tom has a lot of guts asking Mary for a loan.

Tom'un Mary'den borç para istemeye cesareti var.

I should know better than to ask Tom for a loan.

Tom'dan borç istemekten daha iyisini bilmeliyim.