Translation of "Firm" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Firm" in a sentence and their turkish translations:

They were firm.

Onlar ekipti.

Our friendship remained firm.

Bizim dostluğumuz güçlü kaldı.

Be polite, but firm.

Kibar ama sıkı olun.

He established the firm.

O firmayı kurdu.

Be gentle, but firm.

Nazik ama kararlı ol.

It's a solvent firm.

O bir çözücü firması.

We must be firm.

- Katı olmalıyız.
- Kararlı olmalıyız.

The firm publishes educational books.

Firma eğitsel kitaplar yayınlıyor.

Whose firm do you represent?

Hangi firmayı temsil ediyorsun?

You need to be firm.

Sağlam olman gerekiyor.

I represent an American firm.

Bir Amerikan firmasını temsil ediyorum.

He has a firm belief.

Onun sağlam bir inancı var.

The firm is under investigation.

Firma inceleme altında.

The firm is under foreign management.

Firma yabancı yönetim altında.

They parted with a firm handshake.

Sıkı bir tokalaşmayla ayrıldılar.

Tom spoke in a firm voice.

Tom sağlam bir sesle konuştu.

Tom works for a large firm.

Tom büyük bir firma için çalışır.

That firm has a good reputation.

- O firma iyi bir üne sahiptir.
- O firmanın iyi bir ünü var.

This firm has a hundred employees.

Bu firmanın yüz çalışanı vardır.

I'm working for a trading firm.

Ben bir ticaret firması için çalışıyorum.

Mari works for a large firm.

Mari büyük bir firmada çalışır.

Tom has a good firm handshake.

Tom'un sağlam bir el sıkışması var.

- He occupies a prominent position in the firm.
- He has an important position in the firm.

O, firmada önemli bir konuma sahiptir.

The Pentagon, through its venture capital firm,

Pentagon, risk sermayesi şirketi aracılığıyla

Meanwhile, the Roman vanguard still stands firm.

Bu sırada, Roma gözcü birlikleri hala hatlarını koruyorlar.

We made a contract with the firm.

Firmayla sözleşme yaptık.

The firm has bought some new cars.

Firma bazı yeni arabalar satın aldı.

She is closely associated with the firm.

Şirket ile yakından ilişkilidir.

It is no concern of our firm.

Bu, firmamızı ilgilendirmiyor.

I am a member of the firm.

Ben şirketin bir çalışanıyım .

We're making a logo for the firm.

Biz firma için bir logo yapıyoruz.

He is a man of firm character.

O, sağlam karakterli bir adamdır.

Her belief in God is very firm.

Onun Allah'a inancı çok sağlam.

We need a firm quotation by Monday.

Pazartesiye kadar bir firmanın fiyat teklifine ihtiyacımız var.

Tom runs a security firm in Boston.

Tom, Boston'daki bir güvenlik firmasında çalışıyor.

Sami started working for a law firm.

Sami bir hukuk firmasında çalışmaya başladı.

I have a firm belief in his innocence.

Onun masum olduğuna dair sıkı bir inancım var.

Mary and I remained firm friends for years.

Mary ve ben yıllarca yakın arkadaşlar olmayı sürdürdük.

The firm has its head office in Osaka.

Firmanın Osaka'da merkez ofisi var.

The firm has made large profits from exports.

Firma ihracattan büyük kazançlar elde etti.

He had a firm belief in his God.

Tanrısına sağlam bir inancı vardı.

He occupies a prominent position in the firm.

- O, firmada önemli bir konuma sahiptir.
- O, firmada önemli bir konumu işgal eder.

We have no business relations with the firm.

Firmayla iş ilişkilerimiz yok.

I got a temporary job at the firm.

Şirkette geçici bir işim var.

His skin is as firm as a teenager's.

Onun cildi bir ergeninki kadar sıkı.

This table is shaky. Make it stay firm.

Bu tablo sallanıyor. Bunu güçlendirin.

Grant refused to give them a firm promise.

Grant onlara sağlam bir söz vermeyi reddetti.

The firm has opened an office in Boston.

Firma, Boston'da bir büro açtı.

The firm is known for its high-quality products.

- Firma yüksek kaliteli ürünleriyle tanınmaktadır.
- Firma yüksek kaliteli ürünleri ile tanınır.

My father has something to do with that firm.

Babamın o firma ile bir ilgisi var.

He is thinking of starting another firm in Paris.

Paris'teki başka bir firmada başlamayı düşünüyor.

Tom works for a big advertising firm in Boston.

Tom Boston'da büyük bir reklam firması için çalışıyor.

I'm the office manager of a small law firm.

Ben küçük bir hukuk firmasının büro müdürüyüm.

Before, he would go to the firm on foot.

Daha önce, firmaya yürüyerek giderdi.

The investment firm tricked customers into buying worthless stock.

Yatırım firması, değersiz hisse senedi satın alarak müşterilerini aldattı.

The first time, she wasn't very firm with him.

İlk kez, onunla pek sıkı değildi.

His death was a great loss to our firm.

Onun ölümü firmamız için büyük bir kayıptı.

Then he starts working at his father's real estate firm

daha sonrasında babasının emlak firmasında çalışmaya başlıyor

It is also a firm which is facing many risks.

aynı zamanda birçok riskle karşı karşıya olan bir firma olması

He took charge of the firm after his father's death.

- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.

I will make an application to that firm for employment.

İş için bu firmaya başvuruda bulunacağım.

Tom used to work for a big firm in Boston.

Tom Boston'da büyük bir firma için çalışıyordu.

She works for a big advertising firm in New York.

New York'taki büyük bir reklam firmasında çalışıyor.

He had worked for the law firm for six years.

Hukuk bürosunda altı yıl çalışmıştı.

We were a little scarred by our last firm experience.

Biz son firma deneyimimiz tarafından biraz yaralandık.

Lannes never forgot a favour – he  and Victor remained firm friends.

Lannes hiçbir zaman bir iyiliği unutmadı - o ve Victor sağlam arkadaşlar kaldı.

He was taken on by a large firm as a clerk.

O büyük bir firma tarafından bir katib olarak alınmıştır.

Have you already heard that your firm has won the tender?

Şirketinizin teklifi kazandığını duydunuz mu?

Dan and Matt work as security guards for a private firm.

Dan ve Matt özel bir firma için güvenlik görevlisi olarak çalışıyorlar.

The Elbphilharmonie was designed by the Swiss firm Herzog & de Meuron.

Elbifilharmonie, İsviçre firması Herzog & de Meuron tarafından tasarlandı.

An investors' group is attempting a leveraged buy-out of the firm.

Bir yatırımcı grup firmanın kaldıraçlı satın alımını deniyor.

I left the firm, because I wanted to be on my own.

Kendi başıma olmak istediğim için firmayı bıraktım.

There's a rumor in the air that the firm is going into bankruptcy.

Şirketin iflas edeceği hakkında dolaşan bir söylenti var.

There's another rumor in the air that the firm is going into bankruptcy.

Firmanın iflas edeceğine dair başka bir söylenti var.

He persuaded his firm to let him go back to his old job.

Eski işine döndürmek için firmasını ikna etti.

He dissociated himself from the firm he had worked for for eighteen years.

O, on sekiz yıldır çalıştığı firmadan ilişkisini kesti.

- Tom has taken over his father's company.
- Tom took over his father's firm.

Tom babasının şirketini devraldı.

The firm has added 25 new associates to work on mergers and other deals.

Şirket birleşmeler ve diğer fırsatlar üzerinde çalışmak için 25 yeni ortak ekledi.

Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.

Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.

For instance, in 2008, SONY, the Japanese firm, wanted to create the first OLED TVs.

Örneğin, 2008'de, SONY, Japon firması, ilk OLED TV'leri yapmak istedi

He had been apprenticed, at the age of 14, to a firm of banknote engravers,

14 yaşında banknot gravürleri yapan bir şirkette çırak olarak çalışmış

International Business Machines Corporation, based in Armonk, New York, is the world's largest computer firm.

Armonk, New York'ta bulunan IBM Şirketi dünyanın en büyük bilgisayar firmasıdır.

It is rumored that the firm is going to tie up with an American company.

Şirketin bir Amerikan şirketi ile ilişki kuracağı söylentileri var.

firm leads the sales on mobile phones in the entire world. However, they make almost no

tüm dünyaya cep telefonu satışların başını çekiyor. Ancak, neredeyse hiç gelir

A Chinese Fund wanted to buy part of this firm, Government didn´t intervene at all.

şirket bu firmanın bir bölümünü almak istediğinde hükümet buna karışmadı.

Please forward this message along with the seminar information to the appropriate managers in your firm.

Lütfen bu mesajı seminer bilgisiyle birlikte şirketinizdeki uygun yöneticilere gönderin.

Tom lost his job because the firm decided that a robot could do his job better.

Tom işini kaybetti. Çünkü firma bir robotun onun işini daha iyi yapabildiği sonucuna vardı.

After fifteen years at a building firm, Bill Pearson was given the responsible position of area manager.

Bir inşaat şirketinde on beş yıldan sonra, Bill Pearson'a sorumlu bölge müdürü pozisyonu verildi.

The firm provides its workers with their uniforms, but they are expected to have them regularly cleaned.

Firma, işçilerine üniformalarını sağlıyor ama onların düzenli olarak temizlenmesini bekliyor.

- Have you already heard that your firm has won the tender?
- Did you hear that your company won the bid?

Sizin şirketin ihaleyi kazandığını duydun mu?

The Panama Papers show how a Panamanian law firm helped its clients set up shell companies in tax havens around the world.

Panama Kağıtlar bir Panama hukuk firması müşterilerine dünya çapında vergi cennetlerinde paravan şirketleri kurmaları için nasıl yardımcı olduğunu göstermektedir.