Translation of "Field" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Field" in a sentence and their turkish translations:

A green field is a beautiful field.

Yeşil bir alan güzel bir alandır.

- He plowed the field.
- She plowed the field.

O, tarlayı sürdü.

Cardiology, my field,

Alanım kardiyoloji

- That is our baseball field.
- That's our baseball field.

- O bizim beyzbol sahamızdır.
- Orası bizim beyzbol sahamız.

What's your major field?

Asıl branş alanın nedir?

Is the field fertile?

Alan bereketli mi?

I played right field.

Ben sağ alanda oynadım.

Tom played left field.

Tom sol alanda oynadı.

This field is uncultivated.

Bu tarla ekilmemiş.

This field is fallow.

Bu tarla nadasa bırakılmış.

I plowed the field.

Ben tarlayı sabanla sürdüm.

She plowed the field.

O tarlayı sürdü.

Tom plowed the field.

Tom tarlayı sabanla sürdü.

Mary plowed the field.

Mary tarlayı sürdü mü?

We plowed the field.

Biz tarlayı sürdük.

They plowed the field.

Onlar tarlayı sürdü.

Tom's field is history.

Tom'un alanı, tarihtir.

Stay outside the field.

Bölgenin dışında kalın.

What is your field?

Alanın ne?

- He's an authority in his field.
- She's an authority in her field.

O, alanında bir otoritedir.

A farmer plowing his field

bir çiftçi tarlasını sürüyor

Has a magnetic field but

manyetik alanı var fakat

Tom is plowing his field.

Tom tarlasını sürüyor.

Tom ran across the field.

Tom koşarak tarlayı geçti.

I ran around the field.

Sahanın etrafında koştum.

Let's cut across this field.

- Bu tarladan geçelim.
- Bu alandan geçelim.

Tom walked across the field.

Tom tarlanın karşısına yürüdü.

Computers have invaded every field.

Bilgisayarlar her yeri işgal etti.

I ran across the field.

Sahayı koşarak geçtim.

He's outstanding in his field.

O kendi alanında seçkindir.

Who can field this question?

Bu soruyu kim cevaplandırabilir?

Sami went to the field.

Sami tarlaya gitti.

- He was a pioneer in this field.
- She was a pioneer in this field.

O, bu alanda bir öncüydü.

- He is a trailblazer in this field.
- He is a pioneer in this field.

O bu alanda öncüdür.

His soul ascends from the field.

Ruhu tarladan yükseliyor.

An ordinary citizen, a field worker,

tıpkı bir girişimciye, entelektüele,

Because it's such a technical field.

Oradayım, çünkü bu teknik bir mesele.

We call it the magnetic field

biz manyetik alan diyoruz

What does the magnetic field do

manyetik alan ne işe yarıyor

Marsin also had a magnetic field

marsın da manyetik bir alanı vardı

Cattle were grazing in the field.

Sığırlar kırsalda otlanıyorlar.

The problem is outside my field.

Sorun benim alanımın dışındadır.

I walked around in the field.

Ben sahada dolaştım.

The field is covered with snow.

Saha karla kaplıydı.

Tom is harvesting in the field.

Tom tarlada hasat kaldırıyor.

Tom's field of study is law.

Tom'un çalışma alanı hukuktur.

This field has never been plowed.

Bu tarla hiç pullukla sürülmedi.

Field with eyes, forest with ears.

Orman gözlü orman kulaklı.

You're an expert in the field.

Alanında bir uzmansın.

My field of study is linguistics.

Benim çalışma alanım dilbilimdir.

This field is not well cultivated.

Bu tarla iyi ekili değil.

He's an authority in his field.

O, alanında bir uzmandır.

I sowed my field with barley.

Ben tarlama arpa ektim.

You sowed your field with barley.

Sen tarlana arpa ektin.

He sowed his field with barley.

O, tarlasına arpa ekti.

Tom sowed his field with barley.

Tom tarlasına arpa ekti.

She sowed her field with barley.

O, tarlasına arpa ekti.

Mary sowed her field with barley.

Mary tarlasına arpa ekti.

We sowed our field with barley.

Biz tarlamıza arpa ektik.

They sowed their field with barley.

Onlar tarlalarına arpa ektiler.

I sowed wheat in my field.

Ben tarlama buğday ektim.

You sowed wheat in your field.

Sen tarlana buğday ektin.

He sowed wheat in his field.

O, tarlasında buğday ekti.

She sowed wheat in her field.

O, tarlasına buğday ekti.

Tom sowed wheat in his field.

Tom tarlasına buğday ekti.

Mary sowed wheat in her field.

Mary tarlasına buğday ekti.

We sowed wheat in our field.

Biz tarlamıza buğday ektik.

They sowed wheat in their field.

Onlar tarlalarına buğday ekti.

You plowed the field, didn't you?

Sen tarlayı sürdün, değil mi?

What's your major field of study?

Ana çalışma alanınız nedir?

Rice is planted in this field.

Pirinç bu alanda ekilir.

Barley is planted in this field.

Arpa bu alanda ekilir.

This field is full of wheat.

Bu alan buğday dolu.

Sami's plane crashed in the field.

- Sami'nin uçağı araziye düştü.
- Sami'nin uçağı tarlaya düştü.

His field of study is law.

Eğitim gördüğü alan hukuk.

- She's done wonders in the scientific field.
- She has done wonders in the scientific field.

O, bilimsel alanda harikalar yarattı.

- The farmer seeded the field with wheat.
- The farmer scattered the wheat seeds in the field.

Çiftçi buğday tohumlarını tarlada saçtı.

A sheep, a tree and a field.

ve bir tarlanın mülkiyetinde hak iddia eder.

And my experience on the playing field --

Sahadaki deneyimim

With my house, the farm, that field,

evim, çiftlik, şu tarla,

Always in production and in the field

üretimde ve tarlada hep vardı

They make use of the magnetic field

manyetik alandan faydalanıyorlar

Southern magnetic field changes every 11 years

güney manyetik alanı her 11 yılda 1 yer değiştiriyor

We are alone in the hydraulic field

Hidrolik alanda yaptığı notları yanlız

The farmer sowed his field with wheat.

Çiftçi tarlasına buğday ekti.

I found the field trip very educational.

Saha gezisini çok eğitici buldum.

There were six sheep in the field.

Kırsalda altı koyun vardı.

The farmer plowed his field all day.

Çiftçi bütün gün tarlasını sürdü.

She was a pioneer in this field.

O, bu alanda bir öncüydü.

I'm afraid my visual field has narrowed.

Maalesef görüş alanım daraldı.

There's a crop circle in the field.

Tarlada ekinlerden bir halka var.

The cow is grazing in the field.

İnek çayırda otluyor.

He's a leading authority in his field.

Kendi alanında önde gelen bir otorite.

We pitched our tent in a field.

Biz çadırımızı bir tarlada kurduk.

Tom is an authority in his field.

Tom, alanında bir uzmandır.

Tom is an expert in this field.

Tom bu alanda bir uzman.

I'm not an expert in this field.

Bu alanda bir uzman değilim.

How much field experience do you have?

Ne kadar saha deneyimin var?