Examples of using "Conflict" in a sentence and their turkish translations:
Anlaşmazlık tırmanıyor.
Hep bir ego çatışması
Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.
- Bir çatışma görmüyorum.
- Bir anlaşmazlık görmüyorum.
Fransız ihtilali ne zaman oldu ?
Artık ortam iyice ısınmış, savaş kaçınılmaz olmuştur.
Kanlı Avrupa çatışması bitti.
"Bir gün benim sözlerimle bilim ters düşerse
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
Onun fikri benimkiyle çelişiyor.
Bizim burada bir çıkar çatışmamız var.
O babası ile çatışma içinde.
- Tansiyonu nasıl düşürebiliriz?
- Gerilimi nasıl dindirebiliriz?
İçinde çatışma unsuru bulunduran bir tema seçin örneğin
Hiçbir insan toplumu çatışmasız olamaz.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
Din ve bilim arasında büyük bir anlaşmazlık vardır.
Ayrılıkçı hareket ülke içinde çatışma yaratıyor.
Sami ve Leyla'nın çatışması acımasız bir sona yol açtı.
Bizim çıkarlarımız onlarınki ile çatışıyor.
Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.
Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.
Yetişkin olup uyuşmazlık alanında çalışana kadar da
Mary ülkenin Suriye'deki çatışma konusundaki en önde gelen uzmanıdır.
Sami'nin ziyareti sadece Leyla ve kocası arasındaki çatışmayı alevlendirdi.
Ancak, saldırılara çözüm bulmak için vakit daralıyor,
- Sizce bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yol nedir?
- Bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Çatışmayı gerçekten çözmeye çalışmıyorlar. Artık sadece yönetin.
Tom bu davayı alamaz; onun net bir çıkar çatışması var.
Çatışma hızla futbol maçından diplomatik bir krize yükseldi.
Sami, Leyla ile olan anlaşmazlığının mahkeme salonunda çözüleceğini düşünüyordu.
Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.
O, babam ve benim aramdaki bir anlaşmazlığın farkındaymış gibi görünmüyor.
Babam ve benim aramdaki anlaşmazlığın farkında değil gibi görünüyor.
Barış; anlaşmazlık ve çekişmenin hiç olmaması değil, onlarla başa çıkma becerisidir.
Ona umutsuz bir çatışma öfkeli ... atlar atlara, erkeklere karşı erkeklere,
Bu Rusya'yı Japonya ile çatışmaya soktu, Mançurya ve Kore üzerinde de tasarımları vardı.
Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.
Fakat karmaşa dolu yıllar sonrası Macar ordusu çok sayıda malzeme ve insan kaybı yaşadı
Ne zaman işim ve ailem arasında bir çatışma olsa, ailem her zaman önceliğe sahiptir.
Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.
Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.