Translation of "Bloody" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Bloody" in a sentence and their turkish translations:

bloody nigar

kanlı nigar

Bloody hell!

- Lanet olsun!
- Kahretsin!

Called bloody may 1

kanlı 1 Mayıs olarak adlandırılan

Shut that bloody door!

O lanet kapıyı kapat!

Tom likes Bloody Marys.

Tom Bloody Marys'i seviyor.

Dan beat Matt bloody.

Dan, Matt'i kanlı bir biçimde dövdü.

The walls are bloody.

Duvarlar kanlı.

Close the bloody door.

Lanet olası kapıyı kapat.

I'd like a Bloody Mary.

Bir Bloody Mary istiyorum.

Tom has a bloody nose.

Tom'un kanayan bir burnu var.

He is a bloody fool.

O tam bir salak.

The bloody European conflict was over.

Kanlı Avrupa çatışması bitti.

His reign was short, but bloody.

Onun saltanatı kısa ama kanlıydı.

The police detective found a bloody knife.

Polis dedektifi kanlı bir bıçak buldu.

The battle quickly became fierce and bloody.

Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.

The battle was fierce and unbelievably bloody.

Savaş şiddetli ve inanılmaz şekilde kanlıydı.

Dan had a bloody nose inside the car.

Dan'in, otomobilin içinde kanlı bir burnu vardı.

Tom wiped the bloody knife on his shirt.

Tom kanlı bıçağı gömleğine sildi.

If you drink and drive, you're a bloody idiot.

Eğer içki içersen ve araba sürersen sen lanet olası bir salaksın.

Tom was sitting at the bar drinking a Bloody Mary.

Tom bir Bloody Mary içerken barda oturuyordu.

Tom had a bloody nose and got blood on his shirt.

Tom'un kanlı bir burnu vardı ve kanı gömleğine sürdü.

Then they launched a bloody, five-month siege of Plevna, in Bulgaria.

Sorna kanlı,5 ay süren, Plevne kuşatması kurdular

- This fucking traffic is killing me!
- This bloody traffic is killing me!

Bu lanet trafik beni öldürüyor!

- There was not a bloody soul.
- Not a soul was to be seen.

Lanet olası bir ruh yoktu.

“Bloody riots broke out, pitting ethnic Uighur Muslims against the dominant Han Chinese.”

“Kanlı ayaklanmalar patlak verdi ve Uygur Müslümanları baskın Han Çinlilere karşı ayaklandı."

- Fucking damn it!
- Shit!
- Bloody hell!
- For fuck's sake!
- God damn it!
- Damned!

Lanet olsun!

Basically, after years of bloody fighting and thousands of killings on both sides of

Kısacası, yıllarca süren kanlı savaştan sonra ve iki taraftan binlerce ölümden sonra

A fierce bloody-static melee develops, unlike the usual mobile cavalry encounters of the time.

Zamanın normal mobil süvari çarpışmalarının aksine sert, kanlı bir yakın dövüş gerçekleşiyordu.

Lannes attacked a larger Russian force at  Pułtusk, but it was a bloody, indecisive affair.

Lannes, Pułtusk'ta daha büyük bir Rus gücüne saldırdı, ancak bu kanlı ve kararsız bir olaydı.

The last battle of the campaign was fought at Toulouse – a bloody and unnecessary one,

Seferin son savaşı Toulouse'da yapıldı - kanlı ve gereksiz bir savaş,

Tom was holding a bloody knife in his hand when the police entered the room.

Polis odaya girdiğinde Tom elinde kanlı bir bıçak tutuyordu.

In the bloody battle that followed, Davout’s corps  led the frontal attack on the Fléches earthworks.

Takip eden kanlı savaşta, Davout'un birlikleri, Fléches toprak işlerine önden saldırıyı yönetti.

Nor was he on the spot to inspire his troops… and his army suffered a bloody defeat.

Askerlerine ilham verecek yerde de değildi ... ve ordusu kanlı bir yenilgiye uğradı.

"I can shave without looking in a mirror!" "That's good, but do not stand over my Persian carpet. You're bloody!"

"Aynaya bakmadan tıraş olabilirim!" "Bu iyi ama İran halımın üzerinde dayanma. Kanlısın!"